İnsanlığın Çöküşü ve Tehlikeli Fikirler

Antik Çin'de bir kişi Yol'u uygulamaktan bahsederse, insanlar onun "erdemli bir temele" sahip olduğunu söylerdi. Budalar, Taolar ve Tanrılar hakkında konuşan kişilere, gerçekten iyi insanlar olarak bakılırdı. Fakat bugün Budalığı veya Tao'yu geliştirmekten bahsettiğinizde kahkahalara yol açıyor. İnsanlığın ahlâki değerleri çok büyük değişimlerden geçti. O kadar hızlı ki, adeta günde bin kilometre aşağı kayıyor. Değer yargılarının erozyona uğraması ile birlikte, insanlar aslında antik dönemlerde yaşayanların cahil ve batıl inançlı olduklarına inanmaya başladılar. İnsanoğlunun düşünme biçimi dramatik bir şekilde değişti ve bu korkutucu. Buda Sakyamuni'nin bir zamanlar söylediklerini bir düşünün: Fa'nın Son Döneminde toplumdaki değişimler gerçekten korkunç olacak. Bu noktada, günümüz toplumunda insanlar, kalplerinde (xin-fa) kendilerini dizginleyecek herhangi bir Fa taşımıyorlar, özellikle de Çin'de. Bu diğer ülkeler için de geçerlidir; sadece değişik biçimlere bürünmüştür. Anakara Çin'de yaşanan Kültür Devrimi, insanların sahip olduğu sözüm ona "eski fikir ve düşünceleri" yok etti ve insanların Konfüçyüs öğretilerine inanmalarını yasakladı. İnsanlar ahlâki bir kısıtlama veya ahlâki bir kaideden mahrum bırakıldılar ve dini inançlara sahip olmalarına izin verilmedi. İnsanlar yanlış şeyler yapmanın karmik bir cezalandırma ile sonuçlanacağına inanmamaya başladılar.

İnsanlar zihinlerinde kendilerini dizginleyecek içsel bir yasaya sahip olmadıkları zaman, her şeyi yapmaya cüret etmezler mi? Bu durum, şu anda insanlığın yüz yüze olduğu en ciddi problemdir. Bazı yabancılar şu anda, özellikle bazı Çinli gençlerin birini nasıl kolay bir şekilde bıçakladıklarını yâda öldürdüklerini hesaba kattıklarında iş için Çin'e gitmeye cesaret edemiyorlar. Bu çok kötü! Çin şu anda diğer ülkelerden daha kötü bir durumdadır. Bunun ana sebeplerinden bir tanesi, gangster savaşlarını anlatan yabancı film ve TV programlarının anakara Çin'e giresi ve izleyicilerin yanlışlıkla Hong Kong'un ve diğer ülkelerin gerçekten de anlatıldığı kadar karmaşa içinde olduklarını düşünmeleridir. Fakat aslında öyle değildir. Bunlar sadece, heyecan arayışında olan izleyicilerin ilgisini çekmeyi amaçlayan sinematik dramatizasyondur. Gerçekte ise, yurt dışında yaşayan insanlar, Çin'deki insanlardan çok daha iyi bir karaktere sahipler ve daha uygarlar. Fakat Çin gençliği bu şeyleri taklit ediyor. Çin bir süre boyunca izole edildiğinden, Çinliler bu şeyleri bir anda görmelerinin ardından, yanlışlıkla yurt dışında olayların bu şekilde olduğunu düşündüler.

The Bund adlı TV dizisinde tarif edilen gangster iş adamı portresi, Çin'de hevesle taklit ediliyor. Aslında o sadece, 1930'ların Shanghai'nın bir portresiydi ve onun içinde de sanatsal bir abartı vardı. Gerçek yaşam o şekilde değildi. Hong Kong'un gangster filmleri ve TV programları, anakara Çin'deki insanların düşünme biçimleri üzerinde çok kötü bir etki yarattı. İnsanlığın değer yargıları değişti ve şu anda Çin'de de homoseksüellik, uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu kaçakçılığı, organize suç, gelişigüzel cinsel ilişki ve fahişelik olduğunu görüyoruz. Artık her şey çığırından çıkmış durumdadır! Fakir bir köylü bir anda zengin olursa dikkatli olmalıdır denir. O, kendisini kontrol altında tutamaz ve her şeyi yapmaya cüret eder. İnsanlığın bu noktaya geldiğini görmek korkutucu değil mi? Olaylar daha da ileri gittiğinde, insanlık ne hale gelecektir? İnsanların zihinlerinde, iyi ve kötü kavramları yer değiştirmiş bir durumda. Günümüzde insanlar acımasız olanlara, sınır tanımayanlara, insanları öldüren ve sakat bırakan kişilere hayranlık duyuyor. İnsanlar işte bunlara itibar ediyorlar.

İnsanoğlunun korkunç hızdaki ahlâki çöküşü, kendisini dünyanın dört bir yanında gösteriyor. İnsanların fikirleri dramatik bir şekilde değişti. Günümüzde, güzel olan şeyler, çirkin olanlar kadar popüler değil; iyi olan bir şey, kötü olandan daha hoş karşılanmıyor; temiz ve düzgün olanlar, pasaklı olanlardan daha çekici gelmiyor. Şu örneği bir düşünün. Mesela geçmişte profesyonel şarkıcılar ses tekniklerinde ve müzisyenlikte iyi eğitimli olmalıydılar. Şimdilerde ise çok kötü görünüşlü, uzun ve darmadağın saçları etrafa savrulmuş kişiler sahne alıyor… Adam "Aggghhh!" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor ve birazcık televizyon reklamı ile bir yıldız oluveriyor. Fakat çıkardığı sesler berbat. İnsanların yargı değerlerinin düşmesine bağlı olarak, çok çirkin şeyler güzel olarak görülmeye başladı ve insanlar fanatikçe bu şeylerin peşinden koşuyorlar. Güzel sanatlar için de aynı şey geçerli. Bir kedinin kuyruğunu mürekkebe batırın ve gelişi güzel bir şekilde oraya buraya sallayın -bu bir sanat yapıtı olarak adlandırılıyor. Ve bir de şu soyut resim yapanlar ve izlenimci olanlar var -nedir bunlar? Eskiden bir resim göze ne kadar güzel ve hoş gelirse daha fazla insan bundan keyif alırdı. Peki, bu saçmalık tam olarak nedir? Bu durum, "sanatçıların" insan doğasını özgür bırakmaya çalışan çabalarının bir sonucudur. İnsan doğası, ahlâki bir prensibin yokluğunda, şeytan doğasının çok büyük bir gösterisini sergiliyor. İnsanlar bu durumdayken güzel şeyler ortaya çıkabilir mi? Konuştuğumuz gibi, insanların kanıları ve düşünceleri bozulmaktadır.

Bu sanatçılar neyin peşindeydiler? İnsan doğasının özgürlüğe kavuşturulmasından -engelleme ve sınırlama olmadan- kişinin ne hoşuna gidiyorsa onu yapmasından bahsediyorlardı. Budizm, ahlâki bir prensip olmadan, insanoğlunun zihnini kontrol altında tutan ahlâki değerler olmadan, insanların sergileyeceği şeylerin şeytani doğa olduğunu öğretir. Günümüz sanat yapıtlarına bir bakın! Sıradan insanların, bunların ardında neler yattığı konusunda hiçbir fikri yok. Bu şeyler, şeytan doğasının devasa büyüklükte bir gösterimidir.

Mağazalarda satılan oyuncaklara bir bakın. Geçmişte insanlar tatlı bebekler satın alırlardı. Günümüzde bir şey ne kadar çirkin ise bir o kadar hızlı satılıyor. Kafatasları, şeytanlar ve hatta dışkıyı andıran şeyler oyuncak olarak satılıyor -ve görünüşü ne kadar berbat ise o kadar hızlı satılıyor! Bu durum insanların fikir, düşünce ve kanılarının değişmekte olduğunu ve daha da kötüye gittiğini göstermiyor mu?

Toplumda nelerin gerçekleştiğini konuştuğumda insanlar bunu anında anlıyor ve bu da insanların iç doğalarının değişmediğini gösteriyor. Fakat insanlar korkunç derecede tehlikeli bir noktaya doğru kayıyor. Batıda ders verirken homoseksüellik hakkında konuşuyordum ve: "Batı'da ahlâksızca gerçekleşen bu cinsel ilişkiler ensest kadar kötü bir noktaya geldi" dedim. Bunun üzerine bir kişi de: "Homoseksüellik devlet tarafından yasal olarak korunuyor." dedi. "İyi ve kötü", bazı bireylerin veya bazı toplulukların onay vermesiyle ölçülebilecek bir şey değildir. İyinin ve kötünün ne olduğuna karar veren insan yargısı, tamamen insanların kendi fikirleri üzerine kuruludur. İnsanlar: "Şu kişinin iyi olduğunu düşünüyorum…." veya "O bana iyi davranıyor, bu yüzden onun iyi olduğunu söyleyebilirim." diye düşünür. Veya kişi sabit bir fikir biçimlendirmiştir ve kendi düşüncesine göre bir kişi iyiyse, onun iyi olduğunu söyler. Aynı şey gruplar için de geçerlidir. Bir şey bir grubun çıkarına uygunsa veya bir amaca ulaştırıyorsa, bu grup onun iyi olduğunu söyler ve onu onaylar. Fakat o gerçekten doğru olmayabilir. Evrenin gerçeği, "Buda Fa", insanları ve var olan her şeyi değerlendiren tek ve değişmez kriterdir -iyi ve kötünün ne olduğunu belirleyen tek kriterdir. Batıdaki öğrencilere: "Tam anlamıyla açık sözlü olmak gerekirse, devletiniz bunu onaylıyor olabilir, fakat Tanrınız onaylamıyor!" dedim. İnsanlık bu safhaya ulaştığı her defasında, aslında son derece ciddi bir tehlike altındadır ve kontrolden çıkmıştır. Eğer şu anda bu durumda ise, devam etmesi halinde bir sonraki safhada ne olacak? Buda Sakyamuni, Fa'nın Son Döneminde çok sayıda şeytanın insan olarak reenkarne olacağını ve tapınaklarda Fa'ya zarar veren keşişler haline geleceklerini söylemişti. Özellikle Tayvan'da şu anda birçok ünlü keşiş ve rahip sınıfından olmayan Budistler var ve bu kişiler aslında şeytanlardır. Kendilerini dinlerin kurucuları olarak yere göğe sığdıramıyor, fakat kendilerinin şeytan olduğunu anlayamıyorlar. Onlar buraya gelmeden ve reenkarne olmadan önce, tüm hayatlarını düzenlediler ve gizlice planladıkları zararı vermek için yaşıyorlar. İnsan dünyası korkutucu bir durumdadır. Hindistan'daki birçok ünlü sözüm ona "usta", dev pitonlar tarafından ele geçirilmiştir. Çin'deki qigong ustaları arasında da oldukça fazla sayıda kişi tilkiler ve sansarlar tarafından ele geçirilmiştir, ayrıca yılanlar da var. Fa'nın Son Dönemi, kargaşa zamanıdır. Japonya'daki Aum Shinrikyo'nun başı, dünyaya kargaşa çıkarmak için gelen cehennemden reenkarne olmuş bir şeytandır. İnsanlar tam olarak bunların ortasında bulunuyor ve bu insan dünyasında iken, bu gibi şeyleri düşünme şansları yok. Dünya'da bir şeylerin ters gittiğini sezebilirler, fakat ne denli kötü olduğu hakkında hiçbir fikirleri bulunmuyor. Bunlar dile getirildiği an ise insanlar irkiliyor.

İşte bu yüzden benim Fa'yı yaymaya karar vermem, sadece anlık bir dürtü değildi. Ve yol boyunca birçok engelleme ile karşılaştım. Erdemli bir şey öğrettiğiniz zaman, bir başkası da şeytani bir şey öğretir; bazıları erdemli rolü yapar ve hatta insanları iyiliğe sevk eder. Fakat amaçları iyiliğin nedenlerini geliştirmek değildir. Aksine, gün ışığına çıkamayacak istekler taşımaktadırlar. Qigong hareketi iyi bir şey olarak başlamıştı, fakat o dönemden sonra karanlık bir dönüş yaptı. Saf bir alanı saptamak, gerçekten zor!