Avrupa Fa Konferansında Fa'yı Öğretme

(Li Hongzhi, 30-31 Mayıs 1998 ~ Frankfurt, ALMANYA)


Burada bulunan bazılarınız eski uygulayıcılar iken, birçok kişi de yeni uygulayıcı.

Fransa'ya Fa'yı öğretmeye giderken önce Almanya'da durmuştum. Bu yerin ortamına bakmak için gelmiştim. Bu benim, Frankfurt'a ikinci gelişim, fakat Avrupa'nın değişik bölgelerinden olan uygulayıcılar ile ilk buluşmam. Bu Dafa'yı hep birlikte uygulamak için bizi bir araya getiren şey, sanırım önceden belirlenmiş ilişkidir. Buda sisteminde bizler önceden belirlenmiş ilişkilere inanırız. Burada bulunan birçoğunuz Fa'yı derinlemesine çalışmamış ve ona sık sık sıradan bir qigong'muş gibi davranıyor. Bu Fa'nın Çin'de yayılması, onu 100 milyondan fazla insanın çalışması ve uygulaması ile sonuçlandı. Çin'in dışında bulunan bölgelerde de sayı oldukça fazla. Peki, bu neden böyle ve neden bu Fa'yı öğrenen insanların eğitim düzeyi nispeten yüksek? Birçok kişi, entelektüel çevrelerde tanınan kişiler. Çin'in birçok bölgesinde olduğu kadar, diğer bölgelerde de uygulama yapmakta olan nispeten daha yüksek sosyal mevkie sahip insanlar var. Elbette sıradan qigong uygulamaları Çin'de ilk defa halka öğretildiğinde, uygulayıcılarının çoğu yaşlı ve hastalığa sahip olan insanlardı. Bu yüzden, insanlar onu bir tür fiziksel egzersizler olarak ve sağlıklı kalmalarını sürdürmelerine yardımcı olacak bir şey olarak ele aldılar. Elbette, qigong sıradan insan toplumunda kolayca görülmeyen bir takım olağanüstü olguları da ele aldı ve bu ona mistik bir hava verdi, fakat o sadece bundan ibaretti.

Birçok insan qigong'un ne olduğunu tam anlamıyla kavrayıp, anlayamamaktadır. Dafa'nın halka açıklanma zamanı geldiği için, qigong uygulamaları içerisindeki anlaşılması ve anlatılması güç, anlaşılmaz birtakım olayları açıklığa kavuşturduğum kadar, qigong toplumu içerisinde açıklanmamış olan olayları da gün ışığına çıkardım. Fakat çok sayıda insanın Dafa'yı çalışıyor olmasının sebebi bu değildir. Bunun sebebi, bizim Fa'mızın insanların gerçekten Tamamlanmaya ulaşmasını sağlayabilmesi, insanların gerçekten kurtarılmasını ve xiulian sürecinde sizlerin yüksek seviyelere yükselmesini sağlayabilecek olmasıdır. İster zihinsel âleminiz olsun veya vücudunuzun fiziksel kalitesi, Fa, farklı seviyelerin standartlarına ulaşmanızı gerçek anlamda sağlayabilir. O, kesinlikle bu rolü üstlenebilir.

Az önce, birçok insanın Fa'yı çalıştığından bahsettim. İyi eğitimli ve net fikirli insanlar bir şeyi genellikle körü körüne öğrenmezler. Bu kişiler, Fa'yı bir kez öğrendikleri zaman genellikle çok kararlı olurlar, çünkü onun değerini bilirler. Kitap, cennetin birçok sırrını ifşa etmektedir ve dahası onun sahip olduğu içsel anlam devasadır. Xiulian uygulamasında ulaşmak istediğiniz seviye ne kadar yüksek olursa olsun, o size rehberlik edebilir. Daha önce hiç kimse insanoğluna bu Fa'yı öğretmedi. Ne kadar kitap okumuş olursanız olun veya insan toplumundaki ulaştığınız başarılar ne kadar büyük olursa olsun, eğer Dafa'yı öğrenmemiş olsaydınız, bu bilgiyi elde edemezdiniz. Çünkü bu kişinin kitaplardan öğrenebileceği bir şey değildir veya insanoğlunun sahip olduğu bilgi içerisinde bulunabilecek bir şey değildir. Her kitabı arayıp tarayabilirdiniz -antik veya modern kitapları, Doğu veya Batı kitaplarını- ve hala onu bulamazdınız.

Bir başka konu daha var. Bir kişi xiulian uygulamak için kitabı çok okumalıdır. Birçok insan, uygulamaları içerisinde Fa'yı çalışmaya yeteri kadar özen göstermiyor. Bu, doğru değildir. İş bu konuya gelince, neden bu kadar katı bir isteğe sahibim. Sıklıkla şunu söylüyorum: Eğer xiulian uygulamak istiyorsanız, kitabı çok okumak zorundasınız, tekrar tekrar okumak zorundasınız. Kitap inanılmaz derecede bir içsel anlama sahiptir -o hayal edilemezdir. Birçok yeni uygulayıcı bu konuda çok iyi bir anlayışa sahip değil ve buna çok fazla dikkat etmiyor, özen göstermiyorlar. Bir kitabın sadece beyaz kâğıt üzerine siyah mürekkeple yazılmış bir şey olduğunu ve -"Onu bir kez okuduktan sonra ne olduğunu anlarım" şeklinde düşünüyorlar. Elbette, insan toplumundaki her kitap bu şekildedir, çünkü onlar sadece yüzeysel bilgi ile sınırlıdır ve herhangi bir içsel anlamdan yoksunlardır; sadece bir kez okuduktan sonra, onların ne hakkında olduğunu anlarsınız. Fakat bu kitap farklıdır, çünkü insanların xiulian uygulamalarına rehberlik etmektedir. Eğer bu Fa içerisinde kendinizi geliştirmek, yükseltmek istiyorsanız, kitabı okumayı sürdürmelisiniz. Sadece o zaman uygulamanıza rehberlik edebilir.

Şunu göz önünde tutun: Geçmişteki xiulian uygulamasında, bir Shifu kendi uygulayıcısına rehberlik ederdi. Sizin için yükselme zamanı geldiğinde size nasıl uygulama yapacağınızı söyler ve her bir seviyenin ve de her bir alanın nasıl olduğunu anlatırdı. Fakat bu sadece küçük çaplı ve az sayıda bir insan ile yapılabilirdi. Bugün biz, çok sayıda insana sahibiz -100 milyon kadar insan öğreniyor. Herkese bire bir öğretmek ve egzersiz hareketlerini göstermek benim için mümkün değil. Bu yüzden, bu zorluğun üstesinden gelmek için, size verebileceğim her şeyi; sizin yükselmenizi sağlayabilecek ve kendinizi dönüştürebilmenizi sağlayabilecek her şeyi, bu kitabın içine yazdım -bunların hepsi Fa'nın bu eseri içine sıkıştırılmıştır. Gelişiminize sadece onun prensipleri ile rehberlik edilmekle kalmayacak: Fa'nın ardında çok güçlü bir içsel anlam vardır. Onun sahip olduğu kavram sıra dışıdır, onlar kesinlikle sıradan insanların teorileri değillerdir. Bizim bahsediyor olduğumuz şeyler, sıradan insanların seviyesini aşmaktadır. Böylece, bu şeyleri öğretmek sıradan insanların boyutunun ötesinde bulunan yaşam formlarını ve diğer boyutların var oluş biçimlerini etkileyecek. Yani bir başka deyişle, her ne kadar kitaplar beyaz kâğıt üzerine siyah mürekkep ile yazılmış gibi görünse de, her bir cümlenin ardında farklı seviyelerdeki sonsuz boyutlar var olmaktadır ve cümlelerin ardında farklı boyutlara ait Budalar, Taolar ve Tanrı'lar dahi tezahür edip, kendilerini göstermektedir.

Hepiniz bir düşünün: Sizlere tekrar tekrar kitabın değerini bilmek zorunda olduğunuzu söylüyorum. Onun ne kadar değerli olduğunu bilmediğiniz zaman, ona yeteri kadar dikkat etmezsiniz ve tabii ki, hatalı olarak da görülmezsiniz. Fakat zaten onun ne ölçüde içsel anlama sahip olduğunu biliyor ve ona hala saygı göstermiyorsanız, ya da onu ciddiye almıyorsanız, işte o zaman bunun farklı bir mesele olduğunu söyleyeceğim -ve öyle olmamalısınız. Tabii, öte yandan, onun ne ölçüde içsel anlama sahip olduğunun farkına vardığınızda, ona değer vermeniz gerektiğini kendi başınıza bileceksiniz.

Bazı uygulayıcılarımız şöyle diyor: "Gerçekten ilginç -kitabı her okuyup bitirişimde onun farklı olduğunu keşfediyorum." Onu okuduğum bir sonraki seferde, tekrar tamamen farklı bir hale geliyor. Kitabı okuduğunuz ilk seferde aklınızda birçok soru belirir: "Bu neden böyle? Şu neden böyle?" gibi. Fakat onu ikinci kez okuduğunuzda, kafanızdaki tüm soruların çözümlendiğini göreceksiniz; o sorularınızın hepsini cevaplayabilir. Fakat yeni sorularınız olacaktır, çünkü xiulian, bir yükselme sürecidir. Kafanızda yeni beliren sorular, kitabı ilk okuduğunuzda beliren soru ve cevaplardan daha yüksek seviyeli olacaktır. Kitabı üçüncü kez okuduğunuzda, aklınıza takılmış olan ve ikinci kez okuduğunuzda çözülememiş olan soruların çözüme kavuştuğunu fark edeceksiniz. Ve eğer okumaya devam ederseniz, bu şekilde devam eder. Şu anda, kitabı yüz kereden fazla okumuş olan bayağı sayıda insan var. Kitabı artık ellerinden bırakamıyorlar. Kitabı daha fazla okudukça, içinde bir o kadar fazla şey görüyorlar ve içsel anlamının daha derinini. Bu neden böyle? Cümlelerin ardında bulunan Budalar, Taolar ve Tanrılar eğer sizin için yükselme zamanının geldiğini görürlerse, doğal bir biçimde o seviyede var olan prensipleri anlamanıza izin verirler. O zaman aniden, cümlenin bir başka içsel anlamını kavradığınızı hissedersiniz.

Önceden, aydınlanma konusunu ele alıp tartışırken, daha önce hiç kimsenin açıklamadığı cennetsel bir sırrı açıklamıştım: "Xiulian kişinin kendisine bağlıyken, gong Shifu'ya bağlıdır." Binlerce yıldan bu yana insanlar, kendilerinin xiulian uyguladığını ve yükseldiğini düşünüyordu. Gerçekte ise, kendi başınıza uygulama yaparak hiçbir şey elde edemezsiniz. Eğer sizinle ilgilenen, size bakan bir Shifu'nuz yoksa hiçbir şey çözülüp halledilemez. Yani, asıl meseleler Shifu'nuz tarafından çözülür; onlar Fa'nın ardındaki faktörler tarafından çözülürler. Sizin kendi aydınlanmanız sadece, uygulamanızdaki zorlukların üstesinden gelmenizin ardından, kendinizi geliştirmeye devam etmeniz ile ilgilidir. Bizim, "sizin kendi başınıza aydınlanmanız" dememizle kastettiğimiz şey budur. Prensiplerden dolayı bir şeylere aydınlanma durumuna gelince, eğer bu Fa onu bilmenize izin vermezse, ne kadar denerseniz deneyin ona aydınlanamazsınız. Bu yüzden, tek bir kriteri karşılamak zorundasınız: Gerçek anlamda xiulian uygulamak zorundasınız.

Batıdaki dinler inancı öğretirken, Doğudaki dinler aydınlanmayı öğretmiştir. Fikir şudur: dirençli ve azimli olmak zorundasınız. Bu tip bir zihne sahip olmadan hiçbir şey başaramazsınız. Başka bir şekilde ortaya koyacak olursak, Fa'dan iyi bir anlayış elde edemediğinizde, kararlı ve azimli olma konusunda sorunlar yaşarsınız. Bazı insanlar, diğer uygulayıcıların Fa'yı çalışmadığını görünce gerçekten endişeleniyor: "Sen Fa'yı elde ettin, fakat ona çalışmıyorsun. Ne kadar yazık!" Hakikaten öyledir. Çok sayıda insan Fa'yı çalışmayı ciddi bir biçimde ele almıyor ve ondan ziyade bunu sıradan bir qigong olarak ele alıyor: "Birazcık egzersizleri yaparım ve fiziğimi güçlendiririm" diye düşünüyorlar. Tabii ki, bizim Fa'mız sınırsızdır, bu yüzden kişinin vücudunu güçlendirmesine, hastalığını iyileştirmesine veya sağlığın korunmasına gelince çok etkilidir ve kişinin deneyimlediği değişimler çok güçlüdür. Fakat eğer sadece iyi bir hale gelmeyi istiyorsanız veya sağlıklı kalmak istiyorsanız, kendinizi geliştirmek ile oluşan şeyleri elde edemeyeceksiniz. Bunun yanı sıra, benim bugün yapmakta olduğum şeyin açık ve net bir hedefi vardır. Ben, bu Fa'yı birilerini iyileştirmek veya birilerini sağlıklı tutmak için açıklamıyorum. Benim amacım, insanlara yüksek seviyelere doğru rehberlik etmek ve sizi gerçek anlamda yükseltmektir. Eğer bu yaklaşım tarzına uyum göstermezseniz, sadece o basit sağlık gelişimini elde edersiniz. Fakat bu Fa'yı öğrenmenin dışında birtakım amaçlar için geldiyseniz, korkarım ki, o azıcık faydayı bile elde edemeyebilirsiniz. Fakat öte yandan, eğer bu Fa'yı gerçekten öğrenmek için gelmişseniz her şeyi elde edebilirsiniz. Hatta herhangi belirli bir amacınız olmadan gelirseniz, öğrenmeye iyileşmek veya sağlığınızı sürdürmek niyeti taşımadan gelirseniz veya diğer türlü başka düşüncelere sahipseniz, sonuçlar iyi olabilir. Çünkü gelişiminiz esnasında, yavaş yavaş, aşamalı bir biçimde anlama sürecine sahip olmanıza izin vardır; sizden kitabı okumanızı istememizin sebebi budur. Onun ne olduğunu anlamaya ihtiyacınız vardır. O zaman, öğrenmeye devam edip edemeyeceğinize ve kendinizi geliştirip geliştiremeyeceğinize karar verebilirsiniz.

Ben, yeni bir uygulayıcıya uygulamaya başlar başlamaz, okuması için kitabı vermeliyiz fikrindeyim. Kitabı okuduktan sonra, bunun kendisinin yapıp yapamayacağı bir şey olduğuna karar verecektir. Eğer buna hazırsa xiulian uygulamaya gelecektir; eğer değilse, onu zorlamamalıyız. Biz her ne kadar insanlara kurtuluş sunuyorsak da, onları zorlayamayız. Bir kişi xiulian uygulayabilmeden önce, kalbinde kendisini geliştirme, xiulian uygulama ve daha yüksek bir seviyeye ulaşma arzusu taşımalıdır. Eğer bir kişinin kalbi oynamazsa, bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Zorlamadan doğan neticeler xiulian değildir ve zorlama, kişiyi uygulama yapmaya sürükleyemez. Eğer kişinin kalbi oynamazsa veya kişi kendisini değiştirmek istemiyorsa, tamamen boşunadır. Biliyorsunuz ki, bunlar olağanüstü prensiplerdir. Yüksek seviyelere doğru xiulian uygulamak istiyor ve seviyenizi yükseltmek istiyorsanız, [eğer zorlamaya maruz kalsaydınız] bunu nasıl yapabilirdiniz?

Geçmişte, qigong uygulayan çok sayıda insan: "Egzersizleri, kararlı ve azimli biçimde yaptığım ve her gün süresini uzattığım sürece gelişim göstereceğim." gibi yanlış bir düşünme yoluna saptı. Gerçekte ise, hiçbir şey gelişmeyecekti. O insanlar asla kırıp geçemeyecek, hastalık iyileştirme ve sağlıklı kalmayı sürdürme aşamasını -yani, qi'yi kullanma seviyesini- geçemeyeceklerdi. Fakat qigong bununla sınırlı değildir. Qigong, [insanlar için iyi şeyler yapma çabasında] sadece hastalıkları iyileştirebilen ve sağlıklı kalmayı sağlayabilen en düşük seviyedeki xiulian meselelerini halka açıkladı. Fakat onun asıl amacı bir başka yerde saklıdır. O yüzden, sık sık şu soruyu soruyorum: Qigong neden günümüz toplumunda, günümüz toplumunun içinde bulunduğu durumda [modern bilim tarafından yönlendirilirken] ortaya çıktı -bu daha önce Çin tarihinde asla görülmemiş ve dünyada da daha önce hiç ortaya çıkmamış bir şeydir. İnsan, sadece insandır. İnsan aklı sınırlanmıştır ve insan zekâsı sınırlıdır. Bu yüzden, bu şeylerin farkına varamazlar ve bütün bunların doğal ve tesadüfî olduğunu düşünürler. Söyleyeyim ki, hiçbir şey "doğal" değildir ne de "doğal" diye bir şey vardır -her şey kendisi ile ilgili bir nedene sahiptir. Henüz konuşmuş olduğum şey, sizlere Fa'yı çalışmayı ciddi bir biçimde ele almanız gerektiğini söylemek içindi. Fa'yı çalıştığınız sürece, xiulian'de yükseleceksiniz ve farklı durumlar ortaya çıkacak. Fakat eğer, Fa'ya çalışmazsanız hiçbir şey elde edemeyeceksiniz.

Ne kadar uygularsanız uygulayın veya bazı qigong ustaları, onlarla ne kadar övünürse övünsün, qigong egzersizleri hastalık iyileştirmenin veya sağlığı korumanın dışında bir şey değildir. Sizi kesinlikle yüksek ve derin bir seviyeye götüremezler. Geçmişte bir kişi için bu derinlikte ve akıl sır ermezlikte olan bir Fa'yı bilmek kesinlikle ve kesinlikle imkânsızdı -kişi ister bir xiulian döngüsünde olsun veya dini bir toplum içerisinde. Sıradan qigong uygulamaları insanlara sadece kendilerini nasıl iyileştirebileceklerini ve sağlıklı kalabileceklerini öğretir, çünkü o, xiulian'de insanlara rehberlik edecek olan bir Fa'ya sahip değildir. Yani demek istediğim şu ki, eğer o alana ulaşmak istiyor ve derin yetenekler geliştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizin seviyesi de o yükseklikte olmalıdır.

Geçmişte, Buda Okulu ve Tao Okulu öğretilerinin kişinin xiulian'de erdeme odaklanması gerektiği konusu üzerinde durduğunu biliyoruz. İsa, insanlara iyi insanlar olmaları gerektiğini söylemişti. İyi bir insan olmak demekle ne demek istemişti? Erdeme odaklanmak, onun üzerinde durmak ne demektir? Bu, sizin sürekli olarak daha da iyi davranmanız, kendinizi daha da iyi kontrol etmeniz anlamına gelir. Ne kadar iyi olmalısınız? Tüm sıradan insanlardan daha iyi olmalısınız -o zaman sıradan insanların üzerine yükselmiş biri olursunuz. Siz bir uygulayıcı olduğunuz için vücudunuz gong geliştirecektir ve sahip olduğunuz gong sadece düşünce seviyeniz kadar yüksek olabilecektir. Düşünce seviyeniz ne kadar yüksek ise, gong seviyeniz de bir o kadar yüksektir. Bilimin buna asla ulaşamayacağını söylemiştim; yani onun gelişimi asla Budaların seviyesine yaklaşamayacak. Bunun sebebi, bilim ne kadar gelişirse gelişsin, insanların hala sıradan insan olmalarıdır. Herkes bir düşünsün: Sıradan bir insan her türlü arzu ve tutkuya sahip olduğu kadar, çeşitli türlerde takıntı, saplantı ve bağımlılıklara da sahiptir. Her türlü dünyasal arzu ile birlikte Cennete gitmek istiyorsunuz -buna nasıl izin verilebilir! O zaman, cennet sıradan insanların bir toplumu olmaz mıydı? O, insanların birbirleriyle savaştığı, yarıştığı ve birbirlerini kandırıp aldattığı sıradan insanların bir toplumu olmaz mıydı? Bu yüzden, oraya gidebilmenizden önce, düşünce alanınızın o seviyeye ulaşıp, o seviyeyi yakalama zorunluluğu vardır.

Birçok insanın dini inanışı vardır. Eğer günümüz dinlerine inanıyorsanız, birincisi, Tanrılar artık olaylarla ilgilenmiyorlar, bu yüzden seviyenizi yükseltmeniz zordur. Bir başka konu da şudur: çok sayıda insan İsa, Yehova veya Azize Meryem tarafından o zamanlar söylenmiş olan şeylerin gerçek anlamını anlayamaz. Bazı insanlar, bir kişinin cennete gidebilmesi için sadece inanca sahip olması gerektiği görüşünü savunuyor. İnanca sahip olmak, sadece bir temeldir. Birçok insanın kavrayışı cümlelerin yüzeysel anlamında kesilip, duruyor. Şöyle diyorlar: "İnanca sahip olduğum müddetçe, öldükten sonra kesinlikle cennete gideceğim." Size söyleyeyim ki, oraya gidemeyeceksiniz. Peki, neden gidemeyeceksiniz? Hepiniz bir düşünün. Gerçek inanç nedir? Dudaklarınızdan basitçe dökülen şey inanca sahip olduğunuz, fakat kalbinizde aslında inanca sahip değilsiniz. Bunu neden söylüyorum? Çünkü gerçek anlamda inanca sahip olduğunuzda davranışlarınız sözleriniz ile bir olur. Kilisede günah çıkarıp: "Lordum, lütfen bana yardım et. Bugün yanlış bir şey yaptım. Lütfen günahımı bağışla." derken, o andaki davranışınız oldukça iyidir. Fakat kiliseden dışarı adımınızı atar atmaz, canınızın istediğini yapar ve aynen sıradan bir insan gibi davranırsınız. Aynı hataları yapar ve sıradan insanlar arasında onlardan bile kötü davranırsınız. O halde, sadece tek bir an için düşünün: Günah çıkarmanızın amacı neydi? Birçok insan yüzeysel olanın ötesine geçmez. Günah çıkardıktan sonra hatalarınızı tekrar etmemelisiniz. Daha sonra, hala başka hatalar yaptığınızı keşfettiğiniz zaman günah çıkarmaya tekrar gider ve aynı hataları tekrarlamayı bırakırsınız. Bunu yaptıkça ve sıradan insanlar arasında yapılan yanlışlardan durmaksızın uzaklaştıkça daha iyi bir insan olmaz mısınız? Daha yüksek bir seviyeye ulaşmadınız mı ve sıradan insanlardan öteye giden daha iyi bir insan haline gelmediniz mi? Uygulama yapmıyor musunuz ve de xinxing'inizi yükseltmiyor musunuz? Batı kültürü kişisel gelişim kavramına sahip olmadığı için, ayrıca ne İsa ne de Yehova, o zamanlar kendilerine ait olan Fa'yı öğretirken "xiulian" kavramından bahsetmediği için, o kavram dahi yoktu. Bundaki sebep şuydu: onlar "Xiulian'in kişinin kendi çabasına bağlıyken, gong'un kişinin Shifu'suna bağlı olduğunu" biliyorlardı. Kişi xiulian uyguladığı müddetçe, o kişinin gideceği cennetin Tanrısı tarafından her şeye yardım edilirdi. Vücudunuzdaki değişimlere etki eder, vücudunuzu dönüştürür ve vücudunuzun bir Tanrının sahip olduğu muazzam gücü elde etmesini sağlardı. Bütün bunlar Tanrılar tarafından yapılırdı.

Bazı insanlar öldükten sonra cennete gideceğini söylüyor. Xiulian uygulamamış olan insanlar öldükten sonra, sizin Batı kültüründeki cümlelerinizde "ruh" olarak isimlendirilirler. Bu ruhlar, aslında hayaletlerdir. Hepiniz bir düşünün: Onlar nedir? Doğudaki insanlar insan vücudunun geliştirilmesi hakkında net ve açık bir kavrama sahiptir: Kişi xiulian uygulayarak bir Buda Bedeni geliştirir, yani Tanrısal bir vücut. Eğer bir kişi, bu Buda Bedenine sahip değilse; yani bir başka deyişle, eğer bir kişi, o cennetsel Tanrının cennetinin vücuduna sahip değilse -ruhu vücudundan çıktıktan sonra ışıktan korkar. O, güneş ışığında parçalanıp dağılır ve hatta yeniden reenkarne dahi olamaz. İnsanların öldükten sonra bir örtü ile kaplanmalarının sebebi budur; güneş ışığına maruz kalmasını önler ve dünyada gömülürler, böylece de ruhları parçalanıp dağılmaz. Budalar ve Tanrılar inanılmaz derecede parlaktır, güneş ışığından bile daha parlaklardır. Kişinin ruhu bir Tanrıyı görseydi dağılıp parçalanmaz mıydı? O, cennete nasıl gidebilir? Bu yüzden, bir Tanrı vücuduna ihtiyacı vardır ve aynı zamanda da, onların yüksek enerji maddesinden oluşmasını sağlamak için sahip olduğu zeki varlığının bileşimsel elementlerinin xiulian yoluyla değişmesine ihtiyacı vardır. Sadece bir Buda Bedeni ile veya bir Tanrı Bedeni ile oraya gidebilir. Peki, bir ruh, insan dünyasına gelebilir mi? Hayır gelemez. O yüzden, bu dünyada kalmayı başaramadan önce, reenkarne olmak için bir insan vücuduna ihtiyaç duyar ve anne-babanın vücudu yoluyla doğmaya ihtiyacı vardır. Bazı insanlar yanlış bir biçimde, eğer sadece inanca sahipler ise, cennete gideceklerini düşünüyor. Bu nasıl olabilir? Bu, xiulian döngüsündeki bizlerin kulağına çok gülünç gelir. Cennete gidebilmeyi başarmadan önce, gerçek anlamda xiulian uygulamak zorundasınız.

Bu yüzden Batı dinlerinde, Tanrıya olan inanç sürecinde, kişinin xinxing'i ve düşünce âlemi durmaksızın yükselir ve giderek daha da iyi bir insan haline gelir. O zaman, bu kişinin bir uygulama yapıyor olduğunu söylemez misiniz? Xiulian'de biçim önemsizdir; her türlü xiulian uygulama yöntemi vardır. Batı ve Doğu dinlerindeki xiulian formları arasında farklılıklar vardır. Onlar neden Doğuda bahsedildiği gibi xiulian'den bahsetmezler? Aslında, her ikisi de xiulian'dir. Sadece, Doğu kültürü bu anlamda çok özel iken, Batı kültürü bu konular hakkında konuşmaz. Bunun sebebi şudur, Tanrılar insanları kurtarmak ve kendilerine ait olan Fa'yı açıklamak için geldiğinde, insanlar tarafından anlaşılabilecek olan bir kültürel formu benimseme ihtiyacı duyarlar. Sadece bunun ardından anlayabilirsiniz; sadece o zamanki insan lisanlarını kullandıklarında anlayabilirsiniz. Anlattığım şey aynı zamanda sizlere sıradan qigong uygulamaları yapmanın, insanları çok yüksek ve derin bir seviyeye ulaştıramayacağını söylemek içindir. Sadece gerçek xiulian bunu yapabilir. Qigong sadece xiulian'deki en düşük seviyeye ait olan bir şeydir, bu yüzden, hastalık iyileştirilmesi ve sağlığın devam ettirilmesi ile sınırlıdır. Hatta hastalık iyileştirme ve sağlığı sürdürme konusuna gelince dahi, insanlar için birtakım gereksinimlere sahiptir, çünkü her şeyden önce, o bir xiulian formudur ve sıradan insanlar arasında var olan herhangi bir tıbbi tedaviden farklıdır. Eğer hastalıklarınızı iyileştirmek için qigong öğrenmek istiyorsanız, qigong prensiplerinin gereksinim ve taleplerini karşılamak zorundasınız.

Qigong prensiplerinin gereksinimlerini karşılamak ne demektir? O, sıradan olanın ötesinde olduğu için, eğer iğnelere veya ameliyata başvurmadan, hastalığınızı iyileştirmek için sıra dışı yolları kullanmak istiyorsanız, o olağanüstü değil midir? Sahip oldukları hastalıklar gerçek anlamda iyileşmeden önce, insanlar, qigong'un prensiplerine uymak zorundadırlar. İnsanların qigong uygulamalarına rağmen, hastalıklarından niçin kurtulamadıklarının en temel sebebi budur. Hastalığınızı yok etmek için bu olağanüstü metodu kullanmak istediğinizden dolayı, süper normal prensiplere uymak zorundasınız. O yüzden de, qigong'un gereksinimlerini takip etmek zorundasınız; iyi bir insan olmalı, kötü ve ahlaksız şeyler yapma eğiliminizi terk etmelisiniz. Sadece bunun ardından hastalığınız gerçek anlamda iyileşecektir. Hastalığın iyileşmesinin ardında yatan gerçek sebep budur. Eğer sıradan insanların tıbbi tedavilerini tercih ederseniz, o zaman bir işe yaramaz. O durumda, iyileşmek için hala ameliyattan geçmek, iğne olmak veya ilaç almak zorundasınız. Fakat evrende, "Kayıp yoksa kazanç yoktur" olarak isimlendirilen bir prensip vardır. Kazanmak için kaybetmek zorundasınız; kaybettiğiniz zaman kazanırsınız. Bu, mutlak bir gerçektir. Hastalığınızın hastanede neden düzeldiğini biliyor musunuz? Bazı insanlar, hastalığın bilimin teknolojik cihazları sayesinde iyileştirildiğini söylüyor. Ben de diyorum ki, bu sadece günümüz insanlarının modern toplumunun tezahüründen bir yol veya bir form ortaya çıkarmalarıdır. İyileşmenizin ardında yatan gerçek neden sadece bununla sınırlı değildir. Her şey, evrenin bu boyuttaki prensiplerine uymalıdır. Biliyorsunuz, hasta olduğunuz zaman doktora görünebilmek için çok para harcamalısınız. Elbette, bazı ülkeler iyi sosyal güvence programlarına sahipler ve o toplumdaki insanların bu sorunu çözebilen sağlık sigortaları var. Fakat hala acı çekmektesiniz; hasta olduğunuzda acı çekmiyor musunuz? Acı çekerken üzülür, sıkıntıya sokulursunuz ve acı çekmenin kendisi karma ödemenin bir biçimidir. Buna ek olarak, para harcamak, iğneler olmak, ilaç tedavisi almak zorundasınız, hatta cerrahi müdahale bile alabilirsiniz. Durumunuz düzelmeye başlamadan önce acıya katlanmıyor musunuz? Fakat size şunu söyleyeceğim: bu iyileşme hastalığı kökünden düzeltmemiştir, hastalık karmasını bir başka yere itmiş veya onu geleceğe ertelemiştir.

Bunun sebebi, hastalığın, sıradan insanın yüzeydeki vücudundan kaynaklanmıyor olmasıdır, ondan ziyade, en geniş moleküllerden oluşan vücudun altında bulunan mikroskobik parçacıkların düzleminden gelmektedir. İnsan vücudu, moleküllerden oluşmuştur. Moleküllerin farklı mikroskobik düzlemlerde parçacıkları vardır ve parçacıkların her bir düzlemi, bir boyuttur. Elbette boyutlar üst üste yığılmamışlardır. Onlar, küçük parçacıkların daha büyük parçacıkları oluşturduğu bir form içerisindedir. Fakat küçük parçacıkların oluşturduğu her bir düzlemin alanı, bir boyuttur. Bunun gibi çok sayıda boyut vardır, aslında birçok hastalığın nedenleri orada yaşamakta, orada bulunmaktadır. Hastalıklar yüzeyden gelmez. Kişinin yüzeydeki fiziksel, etten kemikten yapılmış vücudunda veya vücut dokusunda ortaya çıkan şey, sadece hastalığın yüzeysel tezahürü, kendisini yüzeyde göstermesidir.

Ameliyat olduktan sonra, tümörünüzün temizlendiğini düşünürsünüz. Gerçekte ise temizlenen şey fiziksel dokudur; en büyük molekül düzleminin oluşturduğu yüzeydeki fiziksel dokudur. O temizlenir, çünkü onun hücreleri artık bu boyutta var olmamaktadır. Fakat hücreleri oluşturan daha mikroskobik parçacıkları temizleyemezsiniz. Artık vücudun yüzeyindeki o hücreleri daha fazla göremediğiniz için, sanki iyileşmişsiniz gibi görünür. Sonradan, hastalık başka bir şeye dönüşebilir ve bazı hastalıklar geri dönebilir. Hastalık gerçek anlamda yok edilmemiş olduğu için, başka bir yere gidebilir ve orada bir başka tümör ortaya çıkabilir. Veya diğer başka hastalıklara veya birtakım talihsizliklere dönüştürülmüş olabilir. Bu, bizim gözlemlemiş olduğumuz asıl, olayın altında yatan temel sebeptir. Fakat bununla birlikte, bir hastalığı iyileştirmek için olağanüstü yetenekler kullanıldığında, ameliyat gereksizdir. Bir olağanüstü yetenek neden kişinin sahip olduğu tümörü yok edip, uzaklaştırabiliyor? Çünkü o, hastalığı bir başka boyutta yok etmektedir -insan gözüne görünmez olan bir boyutta. Basit bir örnek kullanalım. Gördüğünüz gibi, bu kumaşın burasından dışarı çıkan bir parça var. Peki neden? Bunun sebebi onun ardında bir nedenin olmasıdır -arkasında benim elim var. Eğer bu kumaşı götürür, eli çıkarmazsanız, o zaman el bu tarafta kalacak. Bu demek oluyor ki, onun ardında yatan sebebi çözmezseniz, problemi kökünden yok edemezsiniz. Yani bir başka deyişle, insanların tıbbi tedavi yöntemleri, temel problemi çözüme kavuşturamaz, çünkü onlar sadece yüzeydeki problemleri çözerler. Karmayı yok edemezler.

Bu dünyada, kişinin kaybedip kaybetmeyeceği veya kazanıp kazanmayacağı, mutlu olup olmayacağı, olayların gelişiminden tamamen tatmin olup olmayacağı, iyi bir geleceğe sahip olup olmayacağı ve sahip olacağı şansızlıkların derecesi -tamamı vücudunda taşıdığı iki madde tarafından belirlenir. Bunlardan biri erdem (de) ve diğeri de karma (yeli) olarak isimlendirilir. Etkide bulunan, sadece bu iki maddedir. İyi şeyler yaptığımızda erdem toplarız. Eski günlerde insanlar, erdem toplamak hakkında konuşmuştu. Günümüzde insanlar bunu kavramsal veya düşünsel bir şey olarak kabul ediyorlar. Aslında o bir tip maddedir, elle tutulur gözle görülür gerçek bir maddedir. İnsanların hakkında konuştuğu karma, doğu dinlerinde net bir biçimde açıklanmıştır. Karma nedir? O, siyah bir maddedir. Kişi kötü bir şey yaptığında bu maddeyi üretir. Bu şeyden çok fazla biriktiğinde kişinin başına iyi olmayan şeyler gelir, mesela hastalanmak, bir talihsizlik yaşamak veya zor zamanlardan geçmek gibi… Ben şunu gördüm: insanların başına gelen her şey, insanların kendi yaptıklarının sonucudur. Bu insan dünyasında mutlu olup olmayacağınız veya bir şeylerin iyi gidip gitmeyeceği, kendi yaptıklarınızın sonuçlarıdır. Bu şeyler sık sık kendisini bu hayatınızda gösterirken, bir kısmı da bir sonraki hayatınızda kendisini gösterir; büyük çoğunluğu, kendisini bir sonraki hayatınızda gösterir. "Bir sonraki hayatınızda kendisini gösterir" demek ile ne kastediliyor? Bu, o olay bu hayat sürecinizde ortaya çıkmayacak, fakat bir sonraki hayatınızda ortaya çıkacak anlamına gelmektedir. Kendisini bu hayatta gösteren kısım, Doğudaki xiulian döngüsünde, "bu yaşamdaki geri ödeme" olarak isimlendirilir. Yani, yanlış bir şeyler yaptıktan sonra, hemen gerçekleşecek olan cezalandırma ile karşılaşacaksınızdır. Bazı insanlar kötü bir şey yaptıktan sonra kapıdan çıkar çıkmaz yüzüstü düşerler. Onlar bunu yanlış yaptıklarından dolayı gerçekleşen bir geri ödeme olarak görmezler, bunun tesadüfî veya doğal olduğunu düşünürler. Ben "doğal olay" gibi bir şeyin olmadığı fikrine sahibim, çünkü tüm olaylar düzenlidir -tesadüf var olmamaktadır. Bu boyutta, insanların göremediği çok ama çok şey vardır. Elbette günümüz modern bilimi, moleküllerden oluşan havanın, oksijenin, hidrojenin ve diğer elementlerin var olduğunu biliyor, fakat tüm bildiği budur. Fakat sizin gözleriniz bunları bile görememektedir.

Aslında, sizlere söyleyebilirim ki, bu boyut içerisinde, son derece mikroskobik bir seviyede -devasa, yayılmış olan madde de buna dâhil- tamamı Tanrılardır. Onlar, insanlar tarafından yapılan her bir hareketi ve yapılan her bir şeyi net bir biçimde bilirler -ve insanların yaptığı her şeyi. İnsanlar kötü bir şey yaptığında, daima, yapmış oldukları şeyi kimsenin göremeyeceğini düşünür. Yaptıkları şeyin yanlış olduğunu bilirler, fakat hala kendilerini kandırmaya yönelik olarak -haklı olduklarını ve rahat hissetmelerini sağlayacak bir bahane bulmaya çalışırlar. Tanrılara hiç bir şekilde inanmıyorlar. Bu rastgele seçilmiş bir örnektir. Bu, dine ve ırka ait hiç bir meseleyi içermemektedir, ben sadece, insanların yanlış yaptıkları hakkında konuşuyorum. Muhtemelen biliyorsunuz, birkaç gün önce bir ülke ardı ardına beş atom bombası patlatarak nükleer testler yaptı. Birçok ülke şok geçirdi. Çünkü tüm dünya insanları barış istiyor. Yaptıkları nükleer patlamalar ne amaca yönelikti? Herhangi bir insanın fikriyle konuşmuyorum. Sadece yanlış şeyler yapan insanlar hakkında konuşuyorum. O ulusun yanlış, haklı veya haksız olduğu hakkında yorum yapmıyorum. Bununla ilgili olarak bir düşünelim: Nükleer bomba her ne kadar yeraltında patlatılmış olsa da, Tanrılar, onların dünyaya verdiği, insanların yaşam ortamlarına verdiği ve farklı büyüklüklerde moleküllerden oluşmuş olan maddi dünyaya verdiği zararı hoş göremezler! Cennet, insanları cezalandırdığında, insanlar bunun doğal bir olay olduğunu düşünüyor. O ülkedeki ısı bir anda dünyadaki en yüksek ısı haline geldi. 50°C derecenin üzerinde kaldı ve çok sayıda insan sıcaktan öldü. Ve bunu ardından bir kasırga geldi ve birçok ölüme sebep oldu. İnsanlar bu olayların Tanrılardan gelen bir uyarı olduğunun farkına varmıyorlar: "Bunu yapamazsınız." İnsanlar onları sadece doğal olaylar olarak ele alıyor, doğal olaylar olduğunu düşünüyorlar. Bu dünyada meydana gelen hiçbir şey tesadüfî değildir. Sadece bir bakın: Eğer herhangi bir ulus, bölge veya kişi kötü bir şey yaparsa, birtakım özel olaylar derhal bunu takip ediyor. Felaketler ve insanların başına gelen her şey kendi yaptıklarının sonucudur. Şu anda, birtakım olayları çok yüzeysel bir seviyede ele aldım. Salonda bulunan eski uygulayıcılar bu olaylar hakkında zaten derin bir algılayışa sahipler. Salonda bulunanların birçoğu yeni uygulayıcılar olduğu için, bu konuları kısa bir şekilde, özetleyerek ele aldım.

Bu olayları tamamen anlamak istiyorsanız, sanırım kitabı okumaya gitmelisiniz. Kitap, Zhuan Falun kitabı, bilim ve teknoloji dünyasını sarstı. Zhuan Falun'un içsel anlamı gerçekten çok muazzam ve zengindir. Xiulian uygulaması farklı seviyelere ve çeşitli alanlara bölünmüş olduğu için, kitabı bir kez okumanızın ardından şunu keşfedersiniz: "Aa bu size nasıl iyi bir insan olacağınızı anlatan bir kitap." Fakat sizlere söyleyebilirim ki, o sadece sizlere nasıl iyi bir insan olacağınızı öğretmiyor. Hepsi bundan ibaret olsaydı, seviyenizi yükseltemezdiniz. Eğer kendinizi yükseltmek istiyorsanız, kitabın daha yüksek seviyelerdeki Fa'nın prensiplerini ve iyi bir insan olmanın ötesine geçmeniz için size rehberlik edecek olan Fa'nın prensiplerini içerme gereksinimi vardır. O yüzden bu kitap, o seviyelerdeki içsel anlamlara sahip olmak zorundadır. Daha da yüksek seviyelere doğru xiulian uyguladığınızda, uygulamanıza yüksek seviyelere, daha yüksek seviyelere ve çok daha yüksek seviyelere doğru rehberlik edebilir. O nedenle, bu Fa, o yeteneğe sahip olmak, uygulamanıza rehberlik etmesi için, farklı seviyelerdeki içsel anlamlara sahip olmak zorundadır. O size, en başından sonuna kadar, ta ki xiulian'in amacına ulaşana dek- Tamamlanma seviyesine dek- rehberlik edecektir. O nedenle, xiulian uyguladıkça ulaştığınız seviye ne kadar yüksek ise, kitapta bir o kadar daha fazla şey göreceksiniz. Burada konuşmakta olduğum şey aslında yeni uygulayıcıları hedefliyordu. Bu şeyleri sadece kısaca özetlemiş oldum, fakat aslında oldukça yüksek seviyelidir. Farklı anlayışlara sahip olacaksınız. Şu an için daha fazlasını söylemeyeceğim, çünkü bu Fa konferansı esasen deneyimleri ve kavrayışları paylaşmak içindir.

Uygulayıcıların xiulian uygulaması içerisinde Fa'yı çalışarak edindikleri deneyim ve anlayışları paylaşmalarını dinlemek istiyorum. Konferans bitmeden önceki son yarım gün sorularınızı cevaplayacağım ve tabii o da Fa'nın öğretilmesi olacak. Farklı sorular yönelteceğiniz kesindir. Xiulian uygulamasına yönelik sorularınız uygulayıcılar arasında müşterektir ve birlikte gelişmeniz açısından faydalıdır. Bana soracağınız soruları soru kâğıtçıklarına yazabilirsiniz ve onları sizler için cevaplayacağım. Eski uygulayıcılar son dönem sürecinde, çok hızlı bir gelişim gösterdiler ve şu anda onlar ile yeni uygulayıcılar arasında oldukça büyük seviye boşlukları var. Fa, uygulayıcılarımız için tam ve eksiksiz bir biçimde öğretilmektedir. Geriye kalan sadece xiulian içerisinde kendinizi nasıl geliştireceğiniz meselesidir. Fa, uygulayıcılarımıza tam ve eksiksiz bir biçimde öğretilmiştir.

Şu anda özellikle yeni uygulayıcılar için, en temel prensiplerin bazıları hakkında konuştum. Eğer onları baştan sona tam ve eksiksiz bir biçimde açıklasaydım burada oturmak ve günlerce öğretmek zorunda kalırdım. Onlar hakkında sadece birazcık ve genel anlamda konuştum.

Bizler için buluşma şansı çok zor geliyor. Daima, bayağı uzun bir zamandır kendinizi geliştirdiğinizi, fakat benimle buluşma şansınızın az olduğunu hissediyorsunuz. Aslında sizler her gün benim yanımdasınız, sadece bunu bilmiyorsunuz. Fakat sizin bunu bilmenize izin verilmez, çünkü sizler hala -yüzey seviyede- sıradan bir insansınız. Sadece o aşamaya kadar geliştiğinizde bunu bilebileceksiniz. Şu anda söylemiş olduğum şey şu anlama geliyor: eğer xiulian uygulamak istiyorsanız sizlere bakabilir, sizlerle ilgilenebilirim. Ne kadar insan uygularsa uygulasın, hepsine bakabilir, hepsiyle ilgilenebilirim. Benim sınırsız sayıda Fa Bedenim (Fashen) bulunmaktadır. Bu kavram Batı dinlerinde var olmamaktadır, fakat doğu dinlerinde mevcuttur; özellikle de Budizm'de. Budizm'de Buda Amitofo'nun birçok Fa Bedeni olduğu söylenir. Sizlere söyleyebilirim ki, benim Fa Bedenlerim sayılamazdır; onların sayılabilmesi imkânsızdır. Bir başka deyişle, ne kadar sayıda insan xiulian uygularsa uygulasın, onların hepsine bakabilir, hepsiyle ilgilenebilirim. Bununla birlikte, o Fa Bedenleri benim, ben kendimim ve onlar aynı zamanda benim sahip olduğum bilgeliğin kendine özgü şekillenmesidir. Bu, insan kavramı ile anlaşılamaz, çünkü bugünün bilimi sadece şu anki boyut ile sınırlıdır ve en büyük parçacıklardan oluşan düzlem yapısının algılayışı ile sınırlıdır.

Günümüz modern bilimi, en büyük moleküler parçacıkların bileşimini görebilme yeteneğine sahiptir. Çeliğin belirleyici özelliği, onun demirden daha güçlü olmasıdır, çünkü onun parçacık elementleri ve yapısı, farklıdır. Peki, bakır nasıldır? Gümüş ve altın nasıldır? Bilim bu şeyleri anlayıp, kavrayabilir. Böylelikle de, şimdiki bilinen materyalleri kullanır ve sadece bunu bir temel olarak kabul edip geliştirir. Fakat sizlere söyleyeyim ki, bu durum, çağdaş bilim açısından, diğer boyutları öğrenme çabasındaki en büyük engeldir. Bir başka deyişle, bilim, mikroskobik dünyalardaki maddeyi veya hatta çok daha uçsuz bucaksız dünyalardaki maddeyi anlama yolundan gitmemiştir. Gerçek şudur ki, madde farklı küçük moleküler parçacıklardan oluşmuştur ve o moleküler parçacıklar da, atomik parçacıklardan ve ardından nükleik parçacıklardan oluşmuştur. Ve nükleik parçacıklar da, daha mikroskobik parçacıklardan oluşmuştur. Daha mikroskobik parçacıklar, çok daha mikroskobik parçacıklardan oluşmuş, bu çok daha mikroskobik parçacıklar da, çok ama çok daha mikroskobik parçacıklardan oluşmuştur. İnsanlar için bu sınırsız ve sonsuz olarak görünür. Bu şekilde ilerlemeyi sürdürür. Peki, ne kadar mikroskobik olabilir? Sizlere, parçacıkların ulaştığı mikroskobik durumun şoke edici olduğunu söyleyebilirim.

Sakyamuni bir kum tanesinin içerisinde 3000 dünya görmüştü. Onun, hakkında konuşmuş olduğu 3000 dünya ile insan toplumundan bahsedilmiyordu. O, kendisine ait olan 3000 dünya teorisinden bahsediyordu. Şöyle basitçe açıklayayım: O şu anlama gelir, bizim Samanyolu galaksimizin içerisinde, bizim insan ırkının içinde yaşadığı boyut benzeri 3000 fiziksel boyut bulunmaktadır. Yani bir başka deyişle, bu bizimki gibi 3000 gezegen bulunmaktadır. Fakat onun söylemek istediği şey, sadece tek bir kum tanesinin içerisinde bu gibi 3000 dünya olduğu idi. Bu konuyu Zhuan Falun kitabında işledim. Bir kum tanesindeki 3000 dünya içerisinde çok sayıda mikroskobik canlı olduğu kadar, çok sayıda insan dünyası da var ise, o zaman o dünyalarda da aynı zamanda nehirler, göller ve denizler olabilir ve onlarda da kumlar bulunmaktadır. O zaman o kumun içerisinde biz insan ırkınınkine benzeyen 3000 mikroskobik dünya ve toplum daha yok mudur? Sakyamuni çok mikroskobik bir seviyedeki şeyleri görebiliyordu. O bir Buda idi, dolayısıyla bu yeteneğe sahipti. Fakat sizlere söyleyebilirim ki, bu da çok yüzeyseldir. Eğer o şekilde devam ederseniz, o mikro kozmoslardaki parçacıkların sonsuz ve sınırsız olduğunu görürsünüz. Sizlere çok basit bir benzetme yapayım: Ben insanlara, görebildikleri en büyük parçacıklar katmanının, moleküllerin parçacık katmanı olduğunu söylemedim; insanların görebildiği en büyük parçacıklar katmanı gezegenlerin parçacık katmanıdır. Fakat gezegenler, kozmostaki en büyük parçacıklar katmanına ait kısım değillerdir. Onlar sadece, makro kozmos ile mikro kozmos arasındaki parçacıklardır. Sadece ne kadar sayıda devasa gezegen parçacıkları olduğunu bir düşünün.

Evren, birimsel, bütünleşmiş bir parçacıktır. Bizimkine benzer üç bin evren, evrenin ikinci katmanını oluşturur; yani, daha geniş parçacıkların bir düzlemini biçimlendirirler. Bu sadece tek bir çizgisel yönden olan genişlemedir. Fakat parçacıkların genişlemesi sınırsız ve sonsuzdur -onlar her yere dağılmışlardır ve her şeyin içine nüfuz etmişlerdir. Bir elektron bir atom çekirdeğinin etrafında döndüğünde, bu bizim dünyamızın güneşin etrafında dönmesini hatırlatmaz mı? Onlar tam olarak aynıdır -ister mekanizma anlamında, ister biçim anlamında olsun. Bir parça ne kadar küçük ise, yoğunluğu bir o kadar fazladır. Eğer bir elektronu bizim Dünya gezegenimiz kadar büyütseydiniz ve yüzeyinde neler olduğunu görmek için baksaydınız, ne bulurdunuz? İnsanoğlu olabilir miydi? Onun üzerinde neyin var olduğu ve parçacıkların var oluş formu elbette ki, iki ayrı kavramdır. Sadece sizlere bir fikir veriyorum. O bir gezegen gibi görünmez miydi?

Günümüzde insanoğlu kendisini tüm evrendeki tek ve tek yüksek-yaşam formu olarak görüyor. Sizlere söyleyebilirim ki, aslında insan ırkı evrenin tamamındaki tek en düşük yaşam formudur. Ay dışında, tüm gezegenlerde yaşayan canlılar vardır. Ay, geçmişte, insan ırkı tarafından inşa edildi. [insan ırkının tarihi bir döngü içerisinde tekrarlanır] İnsanoğlunun sahip olduğu karma çok çok fazlalaştığında, insan ırkı yok edilir. Onun ardından yeni insan ırkı tekrar var olur ve gelişir. Daha sonra, yeniden çok kötü bir hale geldiğinde tekrar yok edilir. Ay'dan bahsettiğim için, sizlere söyleyeceğim ki, Ay oldukça uzak bir çağda, tarih öncesi insan ırkı tarafından inşa edildi. İlk inşa edildiğinde bu büyüklükte değildi -her ne kadar o zamanlar bugünkünden daha parlak olsa da. Fakat sadece o bile, günümüz insanlarına oldukça büyükmüş gibi görünebilir. İçi boş olduğu için, zamanın geçmesiyle birlikte, yavaş yavaş toz ile kaplandı -evrendeki maddelerin patlamalarından kaynaklanan ve durmaksızın düşen tozlar ile kaplandı. Gezegenler yeniden yaratılırken, patlamalardan oluşan maddelerin tozları durmaksızın Ay'ı kapladı; bu durum, Ay'ın yüzeyinin kalınlığını kayda değer şekilde çoğalttı. Yüzeyinin kalınlığı onlarca kilometre arttı; yani üzerinde bulunan toz. Eğer onlarca kilometre çıkarılıp atılırsa, tekrar eski orijinal haline geri döner.

Az önce söylemiş olduğum şey, sizlere her gezegende yaşayan canlıların var olduğunu söylemek içindi. Dahası, birçoğu görünümleri ile insanlara benzeyen canlılardır, sadece varlıklarını bu boyutta sürdürmezler, çünkü farklı parçacıklar farklı boyutlar biçimlendirir. Eğer o boyutlara girmek isterseniz, onları günümüz insan biliminin sahip olduğu kavram ile anlayamazsınız -bu bilim tek kelimeyle çok yüzeyseldir. O dünyalara girebilmeniz için, o dünyalardaki var oluş biçimine, yaşam formuna ve düşünme biçimlerine uymak zorundasınız. Sadece ondan sonra onları bilebilirsiniz. O dünyalardan birine girmeniz üzerine, onu oluşturan parçacıkların biz insanoğlunun içinde yaşadığı boyutu oluşturan parçacıklardan daha küçük olduğunu keşfedersiniz, fakat onun boyutu aşırı derecede geniştir. Biz insanlar, bu iki tip maddenin arasında var olmaktayız -moleküllerin ve gezegenlerin.

Hava moleküllerden oluşmuştur, öyle değil mi? Fakat onu göremiyorsunuz. Çiçekler, otlar, ağaçlar, demir, çelik, giydiğiniz elbise, etten kemikten olma fiziki vücudunuz, kullandığınız her şey ve etrafınızda bulunan her şey, bunların hepsi moleküllerden oluşmaktadır. Toprak da moleküllerden oluşmuştur. Biz insanlar onu "toprak" olarak isimlendiriyoruz. Fakat aslında, Tanrılar insan dünyasındaki her şeyi topraktan oluşmuş olarak düşünür. Tanrılar, moleküllerin kendisini toprak olarak kabul eder. Bazıları bana, Yehova -Batılıların Lordu- tarafından insanları yaratmak için balçığı kullandığına dair söylediği sözü sordu. Aslında, bu boyutta bulunan her şey, buna hava da dâhil, onların gözünde topraktır; sadece biz insanlar, bunu anlayamamaktayız. Siz tek kelimeyle toprak ile kaplanmış, toprak ile sarılmış durumdasınız. İnsanoğlu bir toprak kümesinin içerisinde emekleyip, sürünmektedir. Her şey topraktan oluşmuştur ve insanlar bu toprağın içerisindedir. Sanırım bunu bu şekilde açıkladıktan sonra, batılı insanların Lordu tarafından söylenen insanın balçıktan yaratıldığı ile ilgili olan hikâyeyi anlamak zor olmamalıdır.

Eğer diğer boyutlardaki canlıların yaşamlarını sürdürme biçimlerini bilmek istiyorsanız, daha küçük parçacıkların oluşturduğu düzlemlerin boyutlarındaki var oluş formuna uyum sağlamak zorundasınız. Günümüz bilimsel teorilerini kullanarak onu anlayamazsınız; anlayabilmeniz için modern bilimin sahip olduğu kavramı fırlatıp atmalısınız. Bir kez anladıktan sonra, onun insanlar tarafından düşünülen zaman kavramı ve alanı olmadığını göreceksiniz. Siz beni burada konuşuyorken görüyor olsanız da, henüz söylemiş olduğum son cümle, aynı zamanda diğer boyutlarda bulunan canlılar tarafından da dinleniyordu. Bunu yaparken tüm zaman-alanlarını aşıyorum. Çok hızlı zamana sahip olan bir boyutta, henüz söylemiş olduğum cümle çoktan milyonlarca yıllık bir zamandan geçti. Düşünce budur. Fakat farklı zaman alanlarında bulunan canlılar, en ufak bir biçimde bile, kendi zamanlarının hızlı mı yoksa yavaş mı olduğunun farkında değillerdir. Çünkü farklı boyutlarda bulunan maddelerin bileşimi, o boyutların zamanı ile senkronize içerisindedir ve kendi zaman kayıtlarına sahiplerdir. Tam o cümleyi söylediğim an esnasında, onlar çoktan on milyonlarca yıl bir zamanı geride bıraktılar. Onların bir yıllık süresi, bizim bu Dünyadaki bir yıllık süreden daha uzun bir süreye denk gelebilir. Yani bir başka deyişle, bunları düşünüp taşınmak için insani düşünme biçimini kullanamazsınız. Bu yüzden eğer diğer boyutları anlamak istiyorsanız, onları anlayıp kavramayı başarmadan önce, o boyutlardaki düşünme biçimlerine ve olayların içerisinde bulunduğu vaziyete uyum sağlamak zorundasınız. Bu Fa'nın ardında çok farklı içsel anlam yatmaktadır. Bu aynı zamanda sizlere, onun neden farklı boyutlarda farklı içsel anlamlara sahip olduğunu ve bu Fa'nın ardında neden böylesi muazzam bir güç olduğunu -vücutlarınızı dönüştürebilen ve sizlerin gelişiminizi sağlayabilen- bir güç olduğunu da anlatıyor. Sizlere sadece, onların var oluş formlarını idrak etmek için, sıradan bir insanın düşünce biçimini kullanmamalısınız diyorum. Cümlelerin ardında, sayısız, katman katman yüksek yaşam formları bulunmaktadır.

Bunu sadece günümüz çağdaş insanının düşünce şekli ve bilgisi ile bağlantılı bir biçimde ele aldım. Basit şekilde ortaya koyacak olursam, bu olayları ele alırken, onu günümüz insanının bel bağladığı modern bilim ile birleştiriyorum. Sizlere bu prensipleri anlatırken modern bilimi birleştirmiş olsam da, sizlere bu bilimi tasvip etmediğimi söyleyebilirim. İlk olarak, bu bütün ve kocaman evrenin ışığı altında, şu anki mevcut bilim çocuk oyuncağı gibidir. Fakat insanların anladığı kadarı ile o modern makinelerin yaratılmasına neden olmuş ve antik zamanlara nazaran her şeyi çok daha iyi bir hale getirmiştir. Aslında sizlere söyleyebilirim ki, şu anki bilim, bundan bir önceki son insan uygarlığının sahip olduğu bilim ile kıyaslandığında, çok gerilerde kalır. En karmaşık, en gelişmiş araçlar bile, o son insanlığın sahip oldukları ile karşılaştırıldıklarında, korkunç derecede derme çatma kalır. Dahası, bu bilimin gelişimi, sınırlı bir alan ile sınırlandırılmıştır; kendisi için sınırlar koymuştur. Peki, bu ne gibi bir duruma sebep olmuştur? Deneysel bilimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeye cesaret edememektedir. Bu en korkunç şeydir, insan ırkı için en korkunç şeydir. Bunun sebebi nedir? Hepiniz bir düşünün: Bilim gerçekten sığ ve yüzeyseldir. Bilim adamlarının kendisi, onun henüz yeterince gelişmemiş olduğunu söylemektedir. Günümüzde insanlar ona güçlü bir biçimde inanıyor ve onun mutlak gerçek olduğunu düşünüyor. Bu görüş günümüzde birçok teori tarafından paylaşıldığı kadar, ister Katoliklik olsun ister Hıristiyanlık, Batı dinleri tarafından da paylaşılıyor. Gerçek anlamda inandığınız şey Lordunuz değil -gerçek anlamda inandığınız şey bilimdir. Dininiz, sadece sivil bir toplum hareketi haline gelmiş yüzeysel bir formalite iken, içinizin derinliklerinde inandığınız şey bilimdir. Fakat sizlere söyleyeyim ki, bilim de bir dindir ve iyi temellenmiş bir dindir.

İkinci olarak, biliyorsunuz ki, dinler genelde insanlara nasıl davranacağını anlatır. Bu arada, bilim de bir sisteme sahiptir; ilkokuldan başlar ve yüksekokula ve fakülteye uzanır. Dinlerde papazlar, piskoposlar ve diğer ruhban sınıfları bulunmaktadır. Fakat o, daha bile gelişmiştir. Onun da kendi öğretmenleri var, üniversite, mastır, doktora ve doçent dereceli ve hatta öğretici niteliğinde olan insanları var. Daha yüksek bir dereceye sahip oldukça, daha bilimsel doktrinlere sahip olunur. Öğretmenlerinin sahip olduğu isimlerin ve unvanların miktarı oldukça fazladır. Bu anlamda iyi gelişmiştir. Dinler, fiziki dönüşümü elde edebilmek için, genelde insanlara spritüel olarak inanmasını öğretirken, bilim insanlara, insanların spritüel olarak güvendiklerini ve savunduklarını ortaya çıkarmak için, fiziksel olarak anlamalarını anlatır. Fakat bununla birlikte bilim, insanlara Tanrılar tarafından bildirilmiş bir şey değildir. Ondan ziyade, Üç Diyar içerisindeki uzaylı yaşam formları tarafından insanlara aktarılmıştır ve insanları kontrol etmek amacı ile aktarılmıştır. İnsanların ona olan inancı her şeyi bastırmaktadır. Fakat sizlere söyleyeyim ki, tam olarak onun yüzeyselliği yüzünden bu bilim insan toplumundaki yozlaşmaya sebep olmuştur. Bu, en dehşet verici şeydir. Çünkü bilim, mikroskobik maddelerin çok özel var oluş formlarını algılayamıyor, insanlar kötü bir şey yaptığında karma oluştuğunu bilmiyor veya bu siyah maddenin insanlara felaket ve yıkım getirdiğini bilmiyor. Bilim, insanlar iyi bir şey yaptığında bunun kendilerine mutluluk getiren, farklı boyutlarda reenkarne oldukları zaman kendilerine, deneyimleyecekleri hal ve koşullar ve de mükâfatlar yaratan beyaz maddeye sebebiyet verdiğini bilmiyor. Dahası, bilim cennetlerin varlığını ispatlamaya muktedir değil. Bu yüzden, ne zaman bu konulardan bahsederseniz, bilime inanan o insanlar sizin "batıl inançlar" yaydığınızı söyler: "Onların hiçbiri var olmamaktadır, ben bilime inanıyorum" derler. O durumda bir düşünün: Onun bilimi, "insanlığı -ahlakı" koruyan en hayati şeye büyük bir sopa gibi insafsızca vurmuyor mu? Bu çok ama çok aşırı derecede korkutucudur.

İnsanlar, kötü şeyler yapmanın kendilerini Cennete gitmekten alıkoyacağını ve hatta kişinin hak ettiği cezayı çekmek için cehenneme bile düşebileceğini bildikleri için, ahlak kodlarına sahiplerdir. İnsan ırkının sahip olduğu ahlakın yaşamasını sağlamak için, insanlar, kendilerini yanlış yapmaktan alıkoyarlar. İnsanlar bu şeylere artık bir kez inanmadıklarında, [Tanrılar gerçekten var olmalarına rağmen] Tanrılara inanmadıklarında, bir düşünün: Bu çok ama çok korkutucudur! İnsanlar her türlü kötülüğü yapma cesaretini bulurlar. Kimsenin onları görmediğini düşünürler ve bu yüzden de kötü şeyler yaparlar. Modern bilimle yetiştirilen yeni nesil korkusuzca öldürüyor, kundakçılık ve kötü şeyler yapıyor. Toplumda mafya ve organize suçlar ortaya çıktı ve insanlar uyuşturucular kullanıyor, uyuşturucu satıcılığı ve fahişelik yapılıyor…..şeytanilikte sınır tanımıyorlar. Çok fazla sayıda kirli ve iğrenç şey var. İnsanlar istedikleri her şeyi yapıyorlar, canları ne isterse yapıyorlar. Herkes bir düşünsün: Bu tip bir toplum korkunç değil midir? Bu durum, bilimin bizim için yarattığı en büyük yıkımdır. Bilim, Tanrıların varlığını kanıtlayamadığı için veya erdemin varlığını kanıtlayamadığı için ve bilim, karmik cezalandırma hakkında bir şey bilmediği için, bu şeylerden bahsettiğinizde, insanlar size o büyük sopa ile -bilim ile- vururlar ve sizin "batıl inançlı" olduğunuzu söylerler. İnsan ahlakı artık var olmama noktasına doğru gelişim gösterdiğinde, insan toplumu artık onunla ilgili hiç kimsenin bir şey yapamayacağı bir duruma gelir ve insanoğlu en tehlikeli zamanın içerisine girer, çünkü Tanrılar öyle sapkın bir insan ırkına izin vermezler -insan ile hayvan arasında bir topluma- izin vermezler.

Burada sizlere sadece bu prensibi anlatıyorum. Ben, insanların sahip olduğu bilgiye karşı değilim. Fakat sizlere, bilime gözleriniz kapalı bir biçimde inanmamanızı söyleyeceğim. Bilim insan toplumuna, şimdiki fiziksel boyutun sınırları dâhilinde bir miktar gelişim sağlatabilir. Fakat bu nedenle getirdiği felaketler de oldukça büyüktür. Bahsettiğim şeyler, insanların göremediği felaketlerdir. Çevresel kirlenme ve ekolojik tahribat gibi insanların görebildiği felaketler de, oldukça korkunç. Bu bilim, bütünsel olarak bir toplumsal sorunlar serisi getirdi. İnsanların düşünme biçimlerini bir kerede tersine çevirmek zor olduğu için ve burada yeni uygulayıcılarımız olduğu için, bu konu hakkında daha fazla konuşmayacağım. Çok sayıda sosyal probleme bilim sebep oldu -tamamen korkutucudur. Tanrılara inanmıyorsunuz, fakat Tanrılar hakikaten, elle tutulur gözle görülür bir şekilde var olmaktadır. Sınırsız kozmos içerisinde Tanrılar her yerdedir; onlar her yerde ve her zaman hazırdırlar.

İnsanlar buraya yaptıkları yanlışlar sebebiyle, çeşitli seviyelerden düştüler. En düşük seviyeye, bu aldatıcı topluma kadar düştüler ve onlara en büyük moleküler parçacıklardan oluşmuş olan bu bir çift göz verildi. Ve bu sebepten dolayı, gözleriniz diğer boyutları göremiyor. Peki, o halde bizim uygulamamız esnasında neden bazı kişiler sıradan insanların göremediği şeyleri görebiliyor? Bunun sebebi, o kişilerin Bilgelik Görüş Güçlerinin açılmış olmasıdır. Biz onu Göksel Gözün Açılması olarak isimlendiriyoruz. Moleküllerden oluşmuş olan insan gözleri ile görmüyorlar. Bununla birlikte, bu insanların bazıları, görmek için hala kendi gözlerini kullandıklarını hissederler. Aslında, her iki göz tipi de aynı anda işlev gösterebilir, sadece siz, görmek için sanki bir çift gözünüzü kullanıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Şu anda bu meseleyi, uygulamanızda size gelişiminizde yardımcı olması için açıkladım.

Şimdi, din meselesi hakkında biraz daha konuşacağım. Birçok Batılı Fa'yı elde ettiğinde sahip olduğu dini inanca bağlı olarak bir engele sahiptir. Aslında, sizlere söyleyebilirim ki, bugünkü insan dünyasındaki dinler arasında, dünya üzerindeki hiçbir doğru ve erdemli dine, Tanrılar tarafından gözetilip bakılmıyor. Herhangi bir dini olgu, mucizeler veya meydana gelen tezahürler insan dünyasındaki düşük seviyeli ruhların iş başında olmasının bir sonucudur. Ve onlar insanlara zarar veriyorlar. Hiçbir Tanrı artık dinler ile ilgilenmiyor.

O yüzden biz burada bir problem bulduk. Eğer hiçbir Tanrı dinler ile ilgilenmiyor ise, onlar ile uygulama yaparken kendinizi yükseltemezsiniz ve kilisede günah çıkarırken hiçbir Tanrı sizi dinlemez. Peki, nasıl gelişim gösterecek, nasıl ilerleyeceksiniz? Söylemiş olduğum şey dine saldırmak için değildi; ele almış olduğum şey gerçek bir olgudur. Gerçekten de böyledir. Peki, neden Tanrılar artık insanlar ile ilgilenip onları gözetme zahmetine girmiyorlar? Az önce söylemiş olduğum şey gibi: Sizin gerçekten inandığınız şey bilimdir, Tanrılar değil. Elbette, başlangıçta tamamen bu şekilde değildi. Bazı insanlar kendilerinde Tanrıya inanan bir kısmı hala taşıyordu. Sonradan, o parçaya ait olan şeyler yavaş yavaş soldu ve en sonunda da, tamamen yok olup gitti. O yüzden Tanrılar insanlar ile ilgilenmeyi ve onları gözetmeyi bıraktılar ve bu sebeplerden sadece bir tanesidir. Modern bilimin sebep olduğu sosyal durumlar, insan ırkının ahlakının kötüleşmesi ile sonuçlandı ve insanlara şeytanilikte sınır tanımama yolunu açtı. İnsanlar, insanoğluna özgü olan davranışları kaybettiği kadar, insan olmak için verilmiş olan kodları da kaybetti; bu yüzden Tanrılar insanları artık insan olarak kabul etmiyor, onları insan olarak görmüyorlar. Bu sebepten dolayı, artık insanları kurtarmıyorlar. Tanrıların insanları neden terk etmiş olduğunun temel sebebi budur.

Burada insanoğlunun gerçek durumu hakkında konuşmaktayım. Hepiniz biliyorsunuz ki, Batılılar, konu erkek ile kadın arasındaki ilişkiye gelince, Çinli insanların neden hala oldukça çekingen olduğunu anlamıyor. Sizlere söyleyeyim ki, insanlar öyle olmalıdır. İnsan ırkının türünü karıştıran ve insan etik değerlerini alt üst eden cinsel özgürlük, Tanrılar tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Bu yüzden, uygulayıcılar olarak kesinlikle bu türde bir şey yapmamalısınız. Bir karınız veya kocanız olabilir. Bu insanoğlu için olan normal bir yaşam biçimidir. Fakat eğer kocanız veya karınız olmayan biri ile cinsel bir ilişki yaşıyorsanız, bir günah işlemektesiniz. Batının ve Doğunun tüm doğru ve erdemli dinlerinin Tanrıları, bu konunun üzerinde ciddi bir şekilde durmuşlardır. İnsanoğlunun nasıl olması gerektiğini ayarlarken, bu konuyu çok ciddi bir şekilde ele aldılar. Ve günümüzde diğer başka problemler de mevcut -organize suçlar, homoseksüellik, şiddete tapma gibi. Bahsetmiş olduğumuz şeyler, olaylardır, fakat toplumun içinde bulunduğu durumu gösteriyorlar. İnsanlar şiddete hoşgörü gösteriyor ve zevk alıyor. Mafyaya saygı gösteriyorlar ve hatta geçmişte insanları öldürmüş ve kundakçılık yapmış olan korsan liderlerine tapıyorlar. Bu, insanların artık daha fazla iyiyi doğrudan ayırt edemediği anlamına geliyor; artık daha fazla iyiyi şeytanilikten ayırt edemiyorlar. Taptıkları şeyler erdemli ve doğru şeyler değil, kötü şeyler. Uyuşturucu bağımlıları ve ahlak anlamından çökmüş insanlar, hiç bir özdenetim veya disiplin olmadan toplum içerisinde canlarının istediği gibi davranıyorlar. İnsan değerleri tamamen tersine dönmüştür.

Geçmişte, dükkânlarda oyuncak bebekler ne kadar güzel yapılmışsa [çocukların hoşlandığı türden] insanlar onlardan daha çok hoşlanıyorlardı. Günümüzde, ne kadar şirin yapılırlar ise insanlar onları bir o kadar az seviyor. Eğer onları şeytanlara veya canavarlara benzeyen şekilde yaparsanız veya görünüşlerini çok çirkin yaparsanız, daha hızlı satılıyorlar. Peki, bunun sebebi nedir? Hiç kimse sizden onları almanızı istemiyor, peki neden çok hızlı bir şekilde satılıyorlar? Çünkü herkes onlara sahip olmaktan hoşlanıyor. Bu durum, insanların değerlerinin ters yüz olmuş olduğu ve sahip oldukları şeytan doğasının oldukça artmış olduğu anlamına geliyor. Hepiniz bir düşünün: eğer insanlar bu şekilde gitmeye devam ederse, korkutucu olmayacak mı? Eğer çok alçakgönüllü, saygılı ve ince davranırsanız veya erdemli olursanız saldırıya maruz kalıyorsunuz. İnsanlar bu tür bir kişiyi katı, eskimiş, modası geçmiş, trende uygun olmayan bir insan olarak görüyor. Eğer bu eğilim devam ederse, herhangi bir sınır olacak mı? Bu korkunçtur. İnsan ırkına ait olan her şey bu eğilim içerisinde aşağı doğru kayıp gidiyor. Aynı şey, edebiyat eserleri ve sanat eserleri için de geçerli. Geçmişte resimler, insanlara dokunacak kadar, gerçekten çok güzel ve mükemmel bir şekilde yapılmalıydı, çünkü insanlar iyi kalpliydi ve bu gibi sanatın iyi olduğunu düşünüyorlardı. Günümüzde, eğer çok güzel bir resim yaparsanız kişi etkilenmiyor, çünkü iyilik dolu bir kalp taşımıyor. Eğer çılgınca bir şeyler çizerseniz -Soyutçuluk, İzlenimcilik veya Modernizm gibi isimlendirilen şeyler çizerseniz- onu oldukça iyi buluyorlar. Fakat nasıl iyi olabilir? Eğer bunu açıklamak için insan muhakemesini gerçek anlamda kullanırsanız, bir açıklama bulamazsınız. Ne tür bir durumda kişi bunu açıklayabilir? Sadece karışmış, altüst olmuş bir kafa ile veya değişmiş bir zihinsel durum ile onun iyi olduğunu söylersiniz. Fakat o durumlar kesinlikle kişinin şeytan-doğasının ortaya çıkmasının tezahürleridir. Bir başka deyişle, günümüzde sadece insan değerleri alt üst olmamıştır; insanların şeytani doğaları da bu denli güçlü bir hale gelmiştir.

Geçmişte, heykeller çok güzel bir biçimde yontulurdu. Heykeltıraşların hünerleri, teknikleri ve artistik temelleri mükemmeldi. Bugünlerde bir araya getirilmiş bir hurda yığını bir sanat eseri olarak görülüyor ve büyük bir sanatçının başyapıtı olarak değerlendiriliyor. İnsanların sahip olduğu değerler böylesine ters yüz olmuştur. Hepiniz bir düşünün: Dünyamız gelecekte nasıl bir hale gelecek? Bir ülkede, insan dışkısı şeklinde yapılmış bir oyuncak gördüm -bu şekilde bile oyuncaklar yapmışlar ve bununla birlikte hala onu alan insanlar vardı. İnsanlar günümüzde neye saygı gösteriyorlar? Günümüzde neleri seviyorlar? Bu sadece basit bir sosyal eğilim veya sözüm ona bir gidişat meselesi değildir; insanların değerlerindeki bir değişikliktir. Bu gibi değerlere sahip olan insanlara ne olacak? Onlar hala insanlar mı? Sadece şeytanlar bu şekildedir. Şeytanlar şeytan iken, insanlar iyi olmak zorundadır. İyi ve şeytani birbirinden tamamen farklıdır. İyi şeyleri sevmeyen, şeytani şeyleri seven insanlara gelince, onlarla ilgili olan her şey şeytanidir, sadece dış görünüşleri büyük değişimlerden geçmemiştir. Fakat bir kişinin şeytan-doğası attıkça, yüzünün, görünüşünün ve vücudunun bile değiştiğini ve giderek daha iğrenç ve giderek daha vahşi bir hale geldiğini görürsünüz; gözlerinden bile acımasızlık saçılır. Eğer insan ırkı bu şekilde devam ederse bu gerçekten de çok korkutucudur! Eğer insanoğlu artık frene basmazsa...

Hepiniz bir düşünün: Bir dakika önce bir prensip hakkında konuştum, yani şöyle ki, insan toplumunun gelişimi, uygarlığın farklı dönemlerini içermiştir. Günümüzde bizler, bir Taş devrinin yaşandığını biliyoruz. Sizlere şunu söyleyeyim, bu dünyada Taş Devirleri düzinelerce kez yaşandı. Taş Devri nedir? Taş Devri, bir uygarlık yok edildikten sonra ortaya çıkar ve sadece çok az sayıda nispeten iyi insan hayatta kalır; Nuh'un Gemisi hikâyesinde anlatıldığı gibi, sadece oldukça az sayıda insan kurtulur. Sahip oldukları eşyaları, araç gereçleri kaybettikten sonra ne yaparlar? Taştan aletler yaparlar. Ardından insan ırkı gelişir ve yeni bir uygarlık başlar. İnsanlar bu süreci, Taş Devri olarak isimlendirmiştir. İddia edilen [maymunların insanlara evrimleştiği] Taş Devri, asla gerçekleşmemiştir. Fakat insanlar, insanoğlunun maymunlardan evrimleştiğini söylüyorlar. Bu durum, modern bilimin sebep olduğu bir şeydir. Bu komik değil midir? Darvin'in evrim teorisi boşluklar ile doludur. Eğer buna inanmıyorsanız, o zaman onu dikkatlice gözden geçirin: Maymunlardan insanlara evrimleşme ve ilkel organizmalardan modern organizmalara evrimleşme sürecinde, aradaki bağlantılar tamamen boştur. Fakat bununla birlikte, insanlar bu teoriyi kabul etmişlerdir. İşte bu, kör talihtir! Ve bu, günümüz uygarlığının en rezalet, en yüz karası durumu ve skandalıdır. Bu gerçekten en garip şeydir!

Az önce konuşmuş olduğum konular, bir bütün olarak, tüm insan toplumunun durumu ile ilgiliydi. Bir düşünün: Eğer Tanrılar insanoğlunu artık insan olarak görmüyorlar ise, insanoğlu tehlike içerisinde değil midir? Az önce de bahsettiğim gibi, farklı zaman dönemlerindeki insanlar neden yok edildi? Maya kültürü artık neden var olmuyor? Kişi arkeolojik bulgulardan, o zamanki insanların ne kadar yozlaşmış olduğunu görebilir. Batıdaki en son uygarlığın insanları -beyaz ırkın ataları- Antik Yunan ırkı idi; günümüz modern Yunanlıları değil, Antik Yunanlıların ırkı. Bu ırktan çok az sayıda insan bulunmaktadır. Onların, Hindistan'ın beyaz Hintlileri olduklarını gördüm. Onlardan çok az sayıda kişi var. Peki, onların uygarlığı neden yok edildi? Antik Yunanlılar ile ilgili arkeolojik obje ve kalıntılarda, homoseksüellik ile ilgili şeyler bulunmuştur. O zamanlardaki yaşam stili çok yoz, çok yozlaşmış ve çok aşırı idi. Durum bu değil miydi? Bunun sebebi, onların artık son, final aşamasına kadar ilerlemiş olmalarıydı. Beyaz ırkın son döngüsü başlangıçta öyle değildi. Bir insan uygarlığının ilk safhaları elbette ki o denli baştan çıkmış değildir, fakat uygarlık daha sonraki aşamalarına doğru ilerlediğinde ve gerçekten baştan çıkmış bir hale geldiğinde, Tanrılar insanların artık iyi olmadığını gördüler ve bu yüzden de onları yok ettiler. Geriye kalan iyi insanlar yavaş yavaş yeniden gelişmeye başladılar ve günümüzdeki beyaz ırk haline geldiler. Bir düşünün: Eğer insanlar hiçbir çekingenlik olmaksızın bu şekilde gelişmeye devam ederlerse ve eğer Tanrılar insanları artık insan olarak görmezlerse, bu korkunç derecede tehlikelidir!

İsa insanlara karşı merhamet beslediğini ve insanlar felaketle karşılaşınca ona inananları kurtarmaya geleceğini söylemişti. Gerçekten kimse ona inanmadığından kimi kurtarmaya gelecekti ki? İnsan ırkının farklı zaman dönemlerinde yok edilişi, tamamen, son derece korkutucu bir şey olan insan ahlakının çökmesinden kaynaklanmıştır. İnsanlar her şeyi kendi istedikleri gibi, belirli şekillerde, belirli yollarla yapmak istiyorlar, kendi istedikleri gibi, belirli şekillerde gelişmek istiyorlar ve toplumun belirli bir duruma ulaşmasını istiyorlar -insanlar her şey için karar vermek istiyorlar. Fakat bugüne kadar insanlar, hiçbir zaman bu işin yönlendiricisi olamamışlardır ve onlar sadece toplumu çok daha kötü bir hale getirmiş ve insan ahlakını çok daha ileri düzeyde yozlaştırmışlardır. Özellikle geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde, insanlığın aşağılara doğru kayma hızı, inanılmaz derecede büyük ve korkutucudur. Ben, büyük felaketler ve de belalar hakkında hiçbir zaman konuşmam, çünkü onlar toplumun kargaşaya sürüklenmesine neden olurdu. O durum, sorumsuzca yorum yapmak demek olurdu; bu yüzden de, o konular hakkında konuşmam. Onların var olup olmadıkları konusunda tasam yok ve bunu ele alıp tartışmayacağım. Fakat sizlere sadece tek bir şey söyleyeceğim: Benim bugün aktarmakta olduğum şey, doğru bir Fa'dır ve ben sizlere iyi bir kişi olmanızı öğretiyorum. Eğer siz iyi bir insansanız, herhangi bir felaketin sizler ile bir ilgisi olabilir mi? İşte bu şekildedir. Söyleyeceğim ki, eğer toplumdaki insanlar büyük oranda iyi insanlar haline gelirlerse, herhangi bir büyük felaket olmayacaktır. Çünkü insanlık tarihindeki hiçbir şey tesadüfî değildir -her son, kendisine ait bir sebebe sahiptir.

Sanıyorum ki, bu konuyu şu anda ele almam uygulamanıza fayda sağlayacak, çünkü günümüzde insanların edinmiş olduğu fikir ve kanılar, Fa'yı elde etmelerini engelleyebiliyor. Size şimdiki insan toplumunun gerçekten neye benzediğini söylerken Fa'yı elde etmenize yardımcı oluyorum. Benim sizlere öğrettiğim şey bir Fa'dır, bir prensiptir. Hepiniz kendinize ait bir zihne sahipsiniz ve onun doğru olduğunu anlamak için kendi başınıza değerlendirebilirsiniz.

Ele alıp konuşmuş olduğum şey oldukça yüksek seviyeli ve hassastır. Konuların içerdiği kapsam da oldukça derindir. Fakat bununla birlikte, belirli insanları ve bireyleri hedef almadım. Sadece sosyal olaya odaklandım. Ne tür bir insan olursanız olun ve ne kadar kötü şey yapmış olursanız olun, kendinizi içten bir kalp ile gerçek anlamda geliştirdiğiniz sürece sizi koruyup gözeteceğim. Eğer kendinizi geliştirmezseniz, o zaman, yapılabilecek hiçbir şey yoktur.

Bu bir deneyim paylaşım konferansı. O yüzden insanlar yaşadıkları ve deneyimledikleri şeyler vasıtasıyla neler öğrenmiş olduklarını paylaşacaklar. Bitince, sorularınızı cevaplandırmak için yarım gün harcayacağım ve o zaman da birçok Fa prensibi üzerinde konuşacağım.

Öğlen vaktini, sorularınızı cevaplamak için özellikle kullanacağım.



**************************

Soru: Kötü düşüncelerden nasıl kurtulabiliriz?

Shifu: Bu soru, belirli bir oranda evrensellik taşıyor. Aslında onlar bizim uygulama durumumuzu yansıtıyorlar. Örneğin geçmişteki antik uygulama yöntemlerinde, [buna geçmişteki diğer dinler de dâhildir] uygulayıcılar kötü düşüncelerin ortaya çıkmasını önlemek için, kendilerini bilerek tamamen izole bir durumun içerisine hapsederlerdi. Bazıları, manastırlarda veya rahibelerin yaşadığı yerlere gittiler, bazıları tapınaklara gitti ve bazıları da dağlara gittiler ve dünyadan tamamen izole bir durumda oldukları mağaralarda kaldılar. Dahası, uzun bir zaman boyunca, derin trans durumunda meditasyon yapmaları gerekiyordu. Yaptıkları meditasyon türü, benim size öğretmiş olduğum bir tür dinginlik durumuna girmekten tamamen farklı idi. Artık hiçbir şekilde bilinçli olmadıkları bir durumun içerisine giriyorlardı. Bir nevi uyuyor olduklarını dahi söyleyebilirsiniz. Zihinlerinin dingin bir duruma gelmesini istiyorlardı. Girmiş oldukları durumun, tıpkı ana ruhun artık var olmaması gibi olduğunu düşünüyorum. Eğer biz bugün o eski xiulian uygulamalarının metotlarını kullansaydık, ciddi bir problem baş gösterirdi. Gelecekte Dafa'yı öğrenecek olan daha fazla sayıda insan olacağı için, [yüz milyonlarca insan] eğer bütün o insanlar öyle bir durumun içerisine girselerdi, insan toplumuna ne olurdu? Bu arada, o türden bir metot, ana ruhun değil, sadece yardımcı ruhun uygulama yapmasını sağlayabilir. Yani bir başka deyişle, kendinizi bilinçli olarak geliştiremezsiniz; trans durumunda iken sadece yardımcı ruhunuzu geliştirebilirsiniz. Bu yaklaşım, bugün öğretmekte olduğumuz Dafa'nın gereksinimlerini karşılamamaktadır; ayrıca toplumda bir mesleği olan insanlar için de uygun değildir.

Ben, bir kişinin uygulamasındaki en hayati faktörün, xinxing yükseltmek olduğunu görüyorum. Eğer kişinin düşünceleri gerçek anlamda yükselirse, geri kalan her şey onunla birlikte yükselecektir. Bir kişinin yaptığı şeyler, düşündüğü her şey ve yapmak istediği her şey, zihni ve düşünceleri ile bağlantılıdır. Gerçek gelişim, sadece zihninizi ve düşüncelerinizi gerçek anlamda yükseltebildiğiniz zaman gerçekleşebilir. Dolayısıyla, bugün biz doğrudan insanların zihnini hedefliyoruz. Yani doğrudan sizi hedefliyoruz. Diğer yoldan gitmenin tam aksine, gerçek anlamda sizin gelişmenizi sağlıyoruz. Biz, kişinin hiçbir şeyden haberinin olmadığı ve her şeyi onun yardımcı ruhunun devraldığı derin trans durumunda uzun süre meditasyon yapmak gibi bir yolda yürümüyoruz. Hepinizin, uygulamanızda büyük çabalar sarf ettiğinizi bildiğimizden dolayı, eğer en sonunda hiçbir şey elde etmeseydiniz ve ödül olarak sadece bir sonraki hayatınız için bir miktar kutsama elde edebiliyor olsaydınız, o zaman ben sizi yüz üstü bırakmış olduğumu düşünürdüm ve siz de kendinizi yüzüstü bırakmış olduğunuzu hissederdiniz. Biz, öyle bir yolda yürümüyoruz.

Dolayısıyla, insan toplumunda yaşarken gerçek anlamda xiulian uygulayabilmenizi mümkün kılmak için, gerçekten çok özel bir metot benimsedim: sizi, varoluşunuzun en mikroskobik seviyesinden başlayarak dönüştürmek. Geçmişteki uygulama yöntemleri, kişiyi en büyük molekül katmanından başlayarak dönüştürüyor ve mikroskobik seviyelere doğru ilerliyordu. Dolayısıyla biz, xiulian'de tamamen ters bir yoldan gidiyoruz. Eğer biz bugün kendimizi yüzeyden başlayarak dönüştürseydik, bugün burada oturan insanların %90'ı muazzam olağanüstü yeteneklere sahip olurlardı ve dünya sizi kaldıramazdı. Çünkü yüzey katmanınız değişime uğradığı an, bir evin herhangi bir yerinden geçip gidebilirsiniz. En büyük molekül katmanından oluşan tuğlalar ve beton sizi artık engelleyemez, çünkü vücudunuzdaki en büyük molekül katmanı, tamamen yüksek enerji maddesine dönüşmüş olur; en büyük molekül katmanının altında bulunan bir küçük molekül katmanına artık mani olamazlar. Aynen üflediğiniz havanın, bir parça kumaşın içerisinden geçip gidiyor olabilmesi gibi. Yani bu sizin de geçip gidebileceğiniz anlamına gelir. Belki de, bu dünya üzerinde bulunan hiçbir şey sizin üzerinizde artık herhangi bir etkiye sahip olmayacaktı. Böyle bir senaryo kabul edilemez. Çünkü o durumda, insan toplumu, Tanrılara ait bir toplum haline dönüşmüş olurdu.

Tanrılara ait bir toplumda, kişi bu şekilde xiulian uygulayamaz. Yani, yanılsamanın artık var olmadığı ve herkesin Tanrıların gerçek tezahürlerini görebildiği bir toplumda, bu şekilde xiulian uygulayamazsınız. Kesinlikle uygulayamazdınız anlamına gelmiyor, fakat en azından, uygulama yapmak bu kadar kolay olmazdı. Bir başka deyişle, artık herhangi bir yanılsama olmazdı. En verimli uygulama, yanılsamanın ortasındayken gerçekleşir ve bu boyut kesinlikle bir yanılsama boyutudur. O yüzden, biz ters bir yaklaşım tarzı benimsedik: Mikroskobik seviyede sizi, en mikroskobik parçacıklardan oluşan vücudunuzdan başlayarak yavaş yavaş dönüştürüyor, katman katman ilerliyor ve en büyük moleküllere doğru geliyoruz. Yani bir başka deyişle, vücudunuzun yüzeyine doğru ilerliyoruz -ta ki en sonunda gözle görülebilen ve moleküller katmanından oluşan hücrelere ulaşana dek. İşte o zaman, Tamamlanmaya ulaşacaksınız. Bizim yürüdüğümüz yol, işte budur.

Bu uygulayıcı, kötü düşünceleri nasıl yok edebileceğimizi sormuştu. Uygulayıcılarımızın birçoğu uzun zamandan bu yana xiulian uyguluyor. Peki, zihinlerine yansıyan kötü düşünceler niçin yok edilmedi? Bazen o düşünceler xiulian yoluyla yok edilmiş gibi görünüyorlar, fakat bir süre sonra, kötü düşüncelerin yüzeyde tekrar belirdiğini görüyorlar. Bunun sebebi nedir? Aslında, az önce bahsettiğim şey sizlere şunu anlatmak içindi: biz sizleri mikroskobik bir seviyeden başlayarak dönüştürüyoruz. Yüzeyinize henüz ulaşılmadı. Kötü düşünceleriniz katman katman zayıflıyor ve katman katman yok ediliyorlar, fakat onlar henüz tamamen yok edilmediler. Bizim yürümekte olduğumuz yol sebebiyle, o düşünceler henüz tamamen yok edilmemiş olsalar da, uygulamanızı oldukça iyi yapıyor olduğunuz söylenebilir. Bununla birlikte, bazı insan düşüncelerinin kalmasına da izin veriliyor ki, Tamamlanmaya ulaşmadan önce sıradan insan toplumunda xiulian uygulamaya devam edebilesiniz. Eğer hiçbir sıradan insan düşüncesine sahip olmasaydınız, insanların arasında yaşamak zor olurdu.

Eğer bir uygulayıcı artık hiçbir insan düşüncesine sahip olmasaydı, diğer insanların aklından geçen düşünceleri biliyor olurdu. Sadece tek bir kelimeden, tek bir davranıştan, tek bir işaretten, tek bir hareketten hatta tek bir bakıştan, o kişinin ne olduğunu tam olarak anlardı. İnsanların zihninde beliren her şey, [özellikle toplumdaki sıradan insanların zihinleri] kötü düşüncelerden ibarettir; buna dayanamazdınız. Dahası, havadaki zehirli maddelerin akıl almaz derecede fazla olduğunu görebilirdiniz! Toplumun tamamındaki tüm kötü unsurlar görünür olurdu -ve tamamını görebilirdiniz. Burada yaşayabilir miydiniz sanıyorsunuz? Burada uygulama yapmanız, tek kelimeyle imkânsız olurdu. Bazı insanlar izole bir biçimde xiulian uygulamak için neden uzak dağlara gittiler? Sıradan insanların arasında kalmalarının hiçbir yolu yoktu. Söylediğim şey şudur: zihniniz henüz son aşamasına ulaşmadığında, [yani, molekülleriniz dönüşümün son aşamasına ulaşmadan önce], zihninizde beliren insan düşünceleri hala olacaktır ve buna, insanlar arasında taşınan ve gizlenen kötü düşünceler de dâhildir. Peki, biz kendimizi ne kadar geliştirirsek geliştirelim, [yüzey bedende değişim gerçekleşmediği müddetçe] kötü düşünceler eskisi kadar güçlü olacak mıdır? Hayır olmayacaktır.

Zaten çok gelişmiş olduğunuzun farkında değilsiniz. Çok sayıda kötü düşünceniz yok oldu. Geriye kalanlar önemsizdir. Buna ek olarak, hala kötü düşüncelerinizin olduğunu anlıyorsunuz ve bunun farkındasınız. Onların farkına daha önce varamıyordunuz. Tüm bunlar, ilerleyiş ve yükseliştir. Dahası, zihninizde beliren şeyler kötü olsa da ve hatta bazen çok kötü olsalar da, onlar çok güçsüzlerdir. Azimli olduğunuz ve Ana Bilinciniz kontrolü elinde tuttuğu müddetçe, onları bastırabilirsiniz. Önceleri, onları bastıramıyordunuz. İşte bu yüzden, insanlar kötü şeyler söylemek ve yapmak konusunda bu düşünceler tarafından yönlendirilirler. Şimdi onları henüz yeni hissedebiliyorsunuz, fakat onların sizi etkilemesi zordur. Az önce söylemiş olduğum şey, bizim böyle bir yolda yürüyor olduğumuzdur. O yüzden, korkmayın. O düşüncelere sahip olduğunuzu biliyorsunuz, dolayısıyla kendinizi geliştirme süreci içerisindesiniz. Kötü düşüncelerinizin önemli bir bölümü zaten yok edilmiş durumdadır.

Burada oturan herkes, uygulayıcıdır. Xiulian'de birbiriniz arasındaki boşluklar o kadar da belirgin olmayabilir. Fakat insan toplumu içerisindeyken ve xiulian uygulamayan insanların arasındayken, o durumu dayanılmaz bulursunuz. Onların söylediği şeyleri dinlemekten hoşlanmadığınızı görecek ve hatta bazen yaptıkları şeylerin aptallık olduğunu düşüneceksiniz. Peki, bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, onlar ile aranızda büyük bir boşluğun olmasıdır. Eğer aradaki boşluk küçük ya da önemsiz olsaydı, bu şekilde hissetmezdiniz. Bunu sadece aranızdaki boşluk büyükken hissedersiniz. Fakat sadece, onlardan biraz daha iyi olduğunuzu hissedersiniz. Bu da, bizim sizler için yaratmış olduğumuz bir uygulama durumudur. Sadece bu şekilde onların arasında xiulian uygulayabilir ve onlarla çalışabilirsiniz. Eğer söylediğim şeyi anlıyorsanız, neler olup bittiğinin farkına varırsınız. Fakat öte yandan, size şunu da söylemek zorundayım: eğer kendi kendinize "Aa, şimdi anladım. Demek ki, öyleymiş. Bundan sonra onları oluruna bırakacağım. Kötü düşünceler ne isterlerse yapabilirler; umurumda bile olmayacak" derseniz, o zaman kasten boyun eğmiş olursunuz ve bu da xiulian uygulamamak ile aynı anlama gelir. Kötü düşünceler hala var olsalar da, size bunun bizim uygulama yolumuz olduğunu söylüyorum -kötü düşünceler yavaş yavaş yok edilmektedir. Eğer onları aktif bir şekilde bastırmaz ve yok etmezseniz, eğer bu iradeye sahip olmaz ve kararlı kalmazsanız, o zaman uygulama yapmıyorsunuz demektir. Aradaki ilişki işte böyledir.

Soru: Eğer kişi kötü düşüncelere sahipse, bu durum onun xiulian uygulayamayacağı anlamına mı geliyor?

Shifu: Bunu henüz yeni açıkladım. Size bir benzetme yapayım. Sizin kötü düşünceleriniz açıkçası, aynen bizim onu durmadan kestiğimiz ve parça parça yok ettiğimiz bir iplik gibidir. Tamamen yok olmadan önce, hala orada var olacaktır. Uygulama yapamayacağınızı niçin söylüyorsunuz? Onu kesmek ve ondan kurtulmak, xiulian uyguluyor olmak değil midir? Aslında, uygulamanızda büyük ilerlemeler kaydettiniz. Dolayısıyla, düşünce budur.

Soru: Yaşlı ve hasta bir akrabam var. O da kurtarılabilecek kişilerden birisi midir?

Shifu: Hastalıkları olan yaşlı insanların uygulama yapıp yapamayacaklarını soruyorsun. Bizim Dafa'mız halka açık öğretilmiştir ve onun yüzeysel formu seçici değildir. Herkes, bizim bugünkü konferans için herhangi bir para istemediğimizi biliyor; kapı açıktır ve herkes gelebilir. Karmik ilişkisi olmayan insanlar içeri girmek istemeyeceklerdir. Yani bir başka deyişle, biz insanları seçmiyoruz. Eğer insanlar gerçekten öğrenmek için gelirlerse ve xiulian uygulamak isterlerse, o zaman ben onlara göz kulak olmak zorundayım. Kişi ne kadar yaşlı ya da genç olursa olsun, hasta olsun ya da olmasın, onunla ilgilenmek zorundayım. Fakat kilit nokta, buraya geldiğiniz zaman kendinizi yaşlı ya da hasta bir kişi gibi görmekten ziyade, bir uygulayıcı olarak görüp görmeyeceğinizdir. En kritik nokta budur. Eğer sürekli olarak: "Ben yaşlıyım, uygulamada hala başarılı olabilir miyim? Uygulama yapmak için hala yeterli zaman var mı?" diye sorarsanız, sahip olduğunuz bu güçlü takıntı, bir engeldir. Bu takıntıya ne kadar yapışıp kalırsanız, hayatınız da bir o kadar kısalır.

Aynı şekilde, yaşlı olup buraya gelen bazı insanlar vardı. Başlangıçta bu tür bir kişi: "Bir süre Falun Dafa uygulamalarının ardından, insanların gerçekten sağlıklı hale geldiklerini ve hastalıklarından kurtulduklarını duydum" diye düşünüyordu. Fakat yavaş yavaş bir anlayış elde etti ve bununla birlikte, düşüncelerinde var olan hastalık takıntısını yok etti. Bunda bir sorun yoktur. Eğer hastalığının tedavi edilmesi düşüncesini terk etmemiş olsaydı, bu durum uygulamasında ciddi bir mani yaratacaktı, çünkü sürekli olarak: "Niçin herkes iyiyken benim hastalıklarım hala iyileşmedi?" şeklinde düşünecekti. O durumda esasen, taşıdığı düşüncenin hastalığını iyileştirmek için uygulama yapmak düşüncesinden herhangi bir farkı kalmayacaktı. Ben bu Dafa'yı insanları kurtarmak ve insanların temel problemlerini çözmek için öğretiyorum; insanların hastalıklarını iyileştirmek için öğretmiyorum. Eğer siz gerçekten xiulian uygulamak istiyorsanız, hastalıklı bir beden ile uygulama yapamazsınız. O yüzden siz gerçek bir uygulayıcı iseniz, hastalığınız uygulama süreci içerisinde kendiliğinden yok olacaktır. Fakat bundaki amaç hastalığınızı tedavi etmek değildir. Vücudunuz, uygulamanızı kolaylaştırmak için temizlenmektedir. Dolayısıyla, hastalıklarınızı iyileştirmek için gelirseniz hiçbir şey elde edemezsiniz. Sanırım meseleyi net bir şekilde açıklamış oldum.

Soru: Evdeki hayvanlara (Chongwu) nasıl davranmam gerekiyor?

Shifu: "Chong" sevgidir, düşkün olmaktır. Onu seviyorsun, ona düşkünsün ve ona takıntılısın, öyle değil mi? Bu, o anlama gelmiyor mu? Dolayısıyla, bu soruyu sorduğun zaman takıntını da dile getirmiş oluyorsun. İnsanoğlu için var olan canlılara ve doğada bulunan her şeye iyi bakmamız yanlış değildir. Fakat hiçbir şey abartılmamalıdır. Gerçekten abartmamak zorundasınız. İnsanoğlu dünya üzerindeki en yüksek seviyeli ve en kusursuz yaşamdır ve Tanrılarda bunu bu şekilde görmektedir. Oysa tüm hayvanlar [ister büyük ister küçük hayvanlar olsun] bitkiler ve tüm canlılar, insanlar için yaratılmıştır. Eğer insan olmasaydı, o şeyler yaratılmayacaktı. Günümüzde bazı bölgelerde ve bazı ülkelerde, hayvanlara karşı olan düşkünlük aşırıya kaçmış durumdadır. Bazı insanlar, hayvanları insanlardan daha fazla seviyor ve daha fazla ilgi duyuyor.

İnsanları Tanrıların yarattığını yeni söylemiştim; onlar bu dünyayı insanoğlunun varoluşu için yarattılar. O canlılar insanların eğlenmesi için yaratıldı, onlarla oynamaları, onlarla geçimlerini sağlamaları ve onlarla beslenmeleri için yaratıldılar. Ve bununla birlikte, onlar bu dünyayı süslüyorlar. Her şey insanlar için yaratılmıştır, fakat insanlar, hayvanlardan daha düşük seviyedeki kişiler haline gelirlerse, o durumda bu, Cennetin yasasını çiğnemek anlamına gelir. Elbette biz uygulayıcılar böyle olmamalıyız. Biz merhamet uygularız ve biz tüm canlılara karşı merhamet besleriz. Fakat kesinlikle bu merhametin ötesine geçmemeli ve bir başka takıntı biçimlendirmemeliyiz: bu gibi şeylere fazla ilgili olmak takıntısı. Bir şeyin üzerinde fazla durmak doğru değildir. Günümüz modern zamanında, özellikle Avrupa'da, insanlar köpeklere çok düşkün; aynı şeyin Amerika'da olduğunu görüyorum. Sizlere şunu söyleyeyim ki, Tanrılar köpekleri insanların evini korusunlar diye yarattılar, kesinlikle sizin çocuklarınız ya da arkadaşınız olmaları için değil -sanki onlar insanlarla eşitlermiş gibi. İnsanlar asla köpeklerle eşit görülmemelidir. Dolayısıyla, asla fazla ileri gitmemelisiniz. Şunu unutmayın: İnsanlar xiulian uygulayarak Budalar haline gelebilirler, fakat hayvanlar bunu başaramaz. İnsanlar uygulama yaparak Tanrılar haline gelebilirler, fakat hiçbir hayvan bunu başaramaz ve insanlar göksel cennetlere gidebilirler, fakat hiçbir hayvan bunu başaramaz. Eğer bir hayvan gitmek isterse, bunu başarmadan önce, bir sonraki hayatında insan olarak reenkarne olmak zorundadır. Sanırım konuyu net bir şekilde açıkladım.

Soru: Benim diğer canlılara karşı olan düşkünlüğüm onlara olan saygımmış gibi görülebilir mi? Ya da onları koruma isteğim?

Shifu: Bu mesele, Zhuan Falun'da ele alındı. Takıntıyı hala terk etmiyorsunuz ve ben bu konuda daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Ben, evcil hayvanların korunmasına karşı değilim. İnsanların doğaya karşı yaptıkları aşırı zarar yanlıştır -son derece yanlıştır. Fakat aynı şekilde, insanların bir şeyleri abartması da yanlıştır. İnsan kalbinin problemlerini ve insan ahlakını çözüme kavuşturmak, en temel olan meseledir. Bir uygulayıcı olarak bu gibi şeylere takıntılı iseniz, o zaman onlar uygulamanızda sizin için bir engeldir. Sıradan insanlar bu gibi şeyleri yaparken aşırıya kaçtığında [insanları ve hayvanları birmiş gibi gördüklerinde] bu durum kendilerini aşağılamaları, insanoğlunu aşağılamaları ve insanların şerefini ayaklar altına almaları ile aynı şeydir.

Soru: Ölmüş ebeveynlerim ve arkadaşlarım benim uygulamamdan fayda görecekler mi?

Shifu: Herkesin hayatı doğum zamanında düzenlenmiş durumdadır: Hangi gün güzel bir şey olacağı, hangi gün kötü bir şey olacağı, kişinin büyüdüğünde hangi okula ya da koleje gideceği, mezun olduktan sonra hangi mesleği yapacağı…..Gördüğüm kadarı ile aslında bu gibi şeylerin hepsi, önceden ayarlanmıştır. Netice itibarı ile kişinin gösterdiği çaba da kaçınılmaz olarak, o kişinin bir parçası haline dönüşmüştür. İnsanlar kendi hayatlarını kontrol edebilirler mi? İstediğiniz her şeyi yapıp başarılı olabilir misiniz? Eğer bir devlet başkanı olmak istiyorsanız, bunu başarabilir misiniz? Hayır.

Aslında biz insanlar, canımızın istediği her şeyi yapamayacağımızı biliriz. Fakat bu topluma yön veren akım ve bilim, her konuda çabalamanız için sizi teşvik ediyor. Dolayısıyla, bazı insanlar bir şeyler elde ettiği zaman, onu sanki kendi çabalarının sonucu elde etmişler gibi düşünüyorlar. Aslıda, ona fazla takıntılı olmasaydınız ve normal bir biçimde yaşasaydınız veya çalışsaydınız bile, onu aynı şekilde elde edecektiniz. Olan şey sadece şudur: gösterdiğiniz çaba, o şeyi elde etmenizin kaçınılmaz bir parçası olmuştur. Her şey böyledir, çünkü insanlar kendi başlarına bu belayı açmışlardır. Toplum içerisinde yaşayan insanlar korkunç bir şekilde "çabaladıkları" ve "uğraştıkları" için, tüm toplum böyle bir durum içerisine sürüklenmiştir. Dolayısıyla, size ait olan şeyleri elde etme hakkına sahip olmak için, her şeyi bu şekilde yapmak zorundasınız. Mesele bazı kişilerin değişmiş olması değildir, mesele tüm toplumun değişmiş olmasıdır. Aynı şekilde, kişi kendi hayatının akışını değiştirmeyi başaramaz. Peki, eğer siz kendi hayatınızı değiştiremiyorsanız, başkalarının hayatını nasıl değiştirebilirsiniz? Bunu başaramazsınız. "Gücümü ve servetimi yakın akrabalarımın, iyi arkadaşlarımın ve çocuklarımın mutlu olması ve iyi bir hayat yaşamaları için kullanacağım" şeklinde düşünüyor olabilirsiniz. Aslında sizlere şunu söyleyeceğim ki, çocuklarınızın zengin ailenizin içerisine gerçekleşen reenkarnasyonu, muhtemelen onların geçmiş yaşamlarında edinmiş oldukları kutsamalardan dolayıdır. Eğer kutsamalara sahip değiller ise, servetinizi miras olarak alamayacak, ayrıca çabalarınızı da gerçeğe dönüştüremeyeceklerdir. Böyle olacağı kesindir. Belki de gösterdiğiniz fazla çaba, onların yaşantısının kısa olmasına neden olacaktır ve onlar beklentilerinizi karşılayamayacaklardır; ya da gidip kumar veya borsa oynayacaklar, çaba sarf ederek onlara bırakmış olduğunuz bütün servetinizi bir anda kaybedeceklerdir. Veya belki de, başka bir şey olacaktır. Yani şu anlama geliyor: eğer onlar kutsamalara sahip değiller ise, onu miras olarak alamazlar. Bazı aileler, çocuklarına belirli miktarda bir para veriyor ve onların konforlu ve mutlu bir hayat sürmelerini sağlamayı umuyorlar. Aslında söyleyebilirim ki, bu o kadar da basit değildir. Bunun gerçekleşmesi için, onların kutsamalara sahip olmaları gerekmektedir. Eğer kutsamalara sahip değiller ise, kesinlikle bir işe yaramayacaktır. [Örneğin], onlara ne kadar para verirseniz verin, gerçek anlamda bir hastalığa yakalanacak ve tüm parayı tıbbi harcamalarda kullanacaklardır. İnsan dünyasında olaylar, işte böyledir. İnsanoğlu bunu göremiyor, fakat ben bunu net bir şekilde görebiliyorum.

Bazı insanlar şöyle düşünüyor olabilir: "Ben bir uygulayıcı olduğuma göre, kendi uygulamam yolu ile onlara mutluluk verebilir miyim?" Mutluluğun anlamı, bir uygulayıcı için farklıdır. Aslında, sıradan insanlar arasındaki mutluluk, gerçek mutluluk değildir. O sadece, para ile satın alınmış olan kısa bir rahatlık ve konfor süresidir ve sonsuza dek sürmez. Bir uygulayıcının istediği şey ise, sonsuza dek mutlu olmalarını sağlamayı, insan vücutlarını sonsuza dek tutmayı ve bir daha asla acı çekmemeyi mümkün kılmaktır. Göksel cennetlerde acı çekmek diye bir şey yoktur. Fakat siz, xiulian'de başarılı olamamış bir uygulayıcı olduğunuzda ve başkalarına o denli miktarda bir şeyler vermek istediğinizde, bu sadece bir takıntı olabilir. Ve bir takıntı bir kez biçimlendiğinde, uygulamanızı etkileyecektir. Bir başka deyişle, takıntılarımızdan kurtulmalı ve xiulian uygulamalıyız. Bu, hiçbir şey hakkında endişelenmeyi durdurmanız [artık hiçbir şey ile ilgilenmemeniz] anlamına gelmiyor. Sıradan insanlar arasında her zamanki gibi yaşayabilir ve ailenizle birlikte olabilirsiniz. Bunu başarabilmeniz için yeterli miktarda insan düşüncesine sahip olmanızı sağlıyorum; aileniz ile ilgilenmeniz sizin açınızdan problem değildir. Fakat sizler, uygulayıcılar olarak, kendi uygulamanız yoluyla başkalarının mutlu olmasını sağlamak istiyorsanız, bunun sadece tek bir yolu vardır: onların Fa'yı edinmesini sağlayın. O zaman onlar da, daha sonra kurtarılacaklardır. Belki de sizden daha iyi uygulama yapacaklardır ve artık onlar için endişelenmenize gerek kalmayacaktır. Bazı insanlar: "Uygulamam yolu ile onların mutlu olmasını sağlayabilir miyim? Yoksa bunu özel yeteneklerimi ya da olağanüstü yeteneklerimi kullanarak mı başarabilirim?" şeklinde düşünüyor olabilir. Bunu başaramazsınız. Eğer bir kişinin karması çok fazla ise, o karmayı, o kişi yerine siz ödemek zorunda kalırdınız ve o zaman da Tamamlanmaya ulaşamazdınız.

Budizm'den bir hikâye hatırlıyorum. Sakyamuni'nin memleketini sel basıyordu ve tüm köylüler ölecekti. O yüzden, Sakyamuni'nin on ana öğrencisinden biri, tüm köylüleri eline almak için olağanüstü bir yeteneğini kullandı. Gece yarısı idi, insanlar uyuyordu. İnsanlar ne olup bittiğini bilmiyorlardı, sanki hipnotize olmuş gibiydiler. Onların hepsinin elinde olduğunu ve hiçbirinin ölmeyeceğini düşündü. Sel, beklendiği üzere gerçekleşti ve kasabayı sular altında bıraktı. Ertesi sabah, sorunun geçtiğini ve kasaba sular altında kalmış olsa bile, kasaba insanlarının hepsinin iyi olduğunu düşündü. Avucunu açtı ve herkesin küle dönmüş olduğunu gördü. Onun uygulama seviyesi düşük olduğundan dolayı, kendisinden daha mikro kozmik olan ve daha devasa olan Tanrıların farkında değildi. Aynen daha önce bahsetmiş olduğum, moleküller arasındaki ilişki gibiydi. O sadece, kendi seviyesindeki olağanüstü yeteneğini kullanabilirdi; kendi âleminin üzerinde bulunan Tanrıların ne yapıyor olduklarını bilmiyordu. Yani bu şu anlama geliyor: herkes kendi kaderine sahiptir. Dahası, bir uygulayıcı zihnini, sadece, uygulama içerisinde azimli bir şekilde ilerlemeye odaklamalıdır.

"Eğer xiulian uygulayarak Tamamlanmaya ulaşırsam, aile üyelerimi kurtarmak için kesinlikle geri geleceğim" şeklinde düşünen bazı insanlar var. Eğer şu anda böyle bir düşünceye sahip iseniz, bunun bir takıntı olduğunu söylemeyeceğim. Fakat eğer sürekli böyle düşünüyorsanız, bunun güçlü bir takıntı olduğunu söyleyeceğim. Eğer Tamamlanmaya yakınken bu gibi bir takıntıya sahip olursanız, Tamamlanmaya ulaşmayı başaramayacaksınız. Peki, eğer xiulian uygulayarak yüce bir Tanrı veya yüce bir Buda haline gelirseniz, bunu yapabilme yetisine sahip olacak mısınız? Bundan çok daha fazlasını yapabilme kapasitesine sahip olacaksınız. Hiçbir çaba sarf etmeden dünyayı avuçlarınızda tutabileceksiniz -değil ki aile üyelerinizi kurtarmak. Fakat söyleyeyim ki, az önce bahsetmiş olduğum prensip sebebiyle, bu gibi şeyler öyle keyfi olarak yapılamaz. Eğer insanlarınızı kurtarmak istiyorsanız, [eğer onlara kurtuluş sunmak istiyorsanız] onların gelişmesini sağlayacak bir yol bulmak zorundasınız. Eğer gelişmeleri konusunda onlara yardımcı olamazsanız, onları göksel bir cennete götürmeniz kati bir şekilde yasaktır. Göksel cennetlerde bulunan her şey, maddenin daha mikroskobik parçacıklarından oluşmuştur. Yüzeyleri çok rafine ve pürüzsüz görünür -ışıl ışıl parıldarlar. Çünkü madde ne kadar mikro kozmik ise, enerji bir o kadar büyüktür. Eğer buradan, dünyadan, bir şey alıp oraya koysaydınız, bu durum aynen en kutsal ve en saf olan bir yere çöp koymak gibi olurdu. Buna izin verilmez. Bunu yapabilmeden önce, o çöpü en iyi olan şeye, taze bir şeye dönüştürmek zorundasınız. Bir başka deyişle, eğer insanları korumak istiyorsanız, bu sadece onları iyi bir hale getirmeniz ile mümkün olabilir.

Biliyorsunuz, İsa, insanları kurtarmak için insanoğlunun arasına geldiğinde, insanlar için acı çekmesi gerekiyordu ve en sonunda da çarmıha gerildi. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz. Sadece, Museviliğin bu korkunç şeyi yapmış olduğunu biliyorsunuz. Aslında, o kadar basit değildir. Başka faktörler de vardır. Eğer az önce ifade etmiş olduğunuz mantığı takip etseydik, bir düşünün: İsa, o denli büyük yeteneklere sahip olduğuna göre ve babası da beyazların Lordu olduğuna göre, istediği her şeyi yapamaz mıydı? İnsanları iyi olmaya ikna etmek, onlara gerçeklerin prensiplerini anlatmak için neden o kadar çaba sarf etti? Niçin insanlar için o kadar fazla acı çekti? Ayrıca o dönemde, diğer dinlerin baskı ve sabotajlarına katlanıyordu. Peki, o zaman o yolla bir şeyler yaparak niçin zorluk içerisine girmişti? Bu, şu anlama geliyor: O, her ne kadar muazzam yeteneklere sahip olsa da, bir insanı kurtarmak için, hala insan kalbini düzeltmesi gerekiyordu. Eğer burada oturan her biriniz, xinxing'inizi Tamamlanma noktasına ulaşana dek geliştiremezseniz, [ben de] bu konuda bir şey yapamam. Sizlere Fa'nın prensiplerini öğretebilirim, size gong sağlamak konusunda yardımcı olabilirim, sizin için karmanızın bir bölümünü yok edebilirim, sizi koruyabilirim ve sizler için sizin bilmediğiniz ve Tamamlanmaya ulaştığınızda [ve de sonrasında] gerekli olan büyük sayıda şeyler yapabilirim. Fakat eğer kalbiniz değişmezse ve zihniniz yükselmez ise, o durumda bütün bu şeyler başarısızlıkla son bulur. Bir insanın kalbi değişmez ise bir Buda bile ona yardım edemez derken söylemek istediğim şey budur.

Bir kişinin gelişmesini sağlayamamak, o kişi kötü bir hale geldiğinde onun için hiçbir şey yapılamaz anlamına gelmez. Nasıl öyle olabilir? Düşük seviyelere gönderilebilir ya da derhal yok edilebilir. Fakat Tanrılar merhametli olduklarından dolayı…..İsa'nın "Aşk dolu kalp" diye bahsettiği şey, kesinlikle sıradan insanlar arasındaki aşk değildir. İsa tarafından söylenmiş olan "Aşk" veya "Aşk dolu kalp" terimini insan aşkı gibi anlamak, İsa'nın kelimelerine küfretmek, İsa'ya sövmek ve Tanrılara küfretmek anlamına gelir. İsa'nın bahsettiği aşk dolu kalp "merhamet"tir. İsa sadece, bunu ifade etmek için Batılıların dilini kullanmıştır. O zamanlar, Batı kültürü "merhamet" gibi bir kavrama sahip değildi, ayrıca merhamet gibi bir terim de yoktu. Bu durum, zaman dönemleri arasındaki farklılıklardan ve farklı bölgelerdeki kültürler arasındaki farklılıklardan kaynaklanan bir farklılık idi. Sanırım, bu konunun tüm yönlerini ele almış bulunuyorum -yani sıradan insanların bu şeyleri nasıl ele aldığını, uygulama esnasında bunların nasıl ele alındığını ve uygulamada başarıya ulaştıktan sonra nasıl ele alındığını.

Soru: Fa'yı yaymaya başlamadan önce ne gibi gereksinimleri karşılamamız gerekiyor?

Shifu: Dün, çeşitli bölgelerde yaşayan ve Dafa için işler yapan uygulayıcıların tecrübe paylaşımlarını dinledim. Gerçekten mutlu oldum. Birincisi, Fa'da olan kararlılığınızı ve kendinize karşı olan sorumluluğunuzu gördüm. Buna ek olarak, başka insanların da Fa'yı edinmesini istiyorsunuz. Sizin için gerçekten mutluyum. Birbirinize, farklı bölgelerden kaynaklanan durum deneyimlerinizi ve görüşlerinizi anlatarak, bakış açınızı giderek zenginleştiriyorsunuz. Belirli birtakım gereksinimleri karşılama konusuna gelince ise, herhangi bir gereksinim olduğunu düşünmüyorum. Belirli bir maddi varlığa ya da güce sahip olmak anlamında herhangi bir gereksinim olmasının zaten imkânı yoktur. Sadece tek bir şey vardır: Fa'yı yaymak konusunda heyecan duyan bir uygulayıcı olduğunuz müddetçe, bunu yapabilirsiniz -herkes bunu yapabilir. Fakat bir konuyu iyi ele almanız gerekiyor: İnsanlar ile konuşurken, fazla yüksek seviyeli konuları konuşmayın. Eğer Fa'dan edindiğiniz şu anki anlayışınızı anlatırsanız [buna bugün söylediklerim de dâhil] eğer bu gibi konuları onlara anlatırsanız, gözleri korkacaktır. Çünkü sizler, çok yüksek seviyeli prensipleri anlamadan önce, uygulama içerisinde bu aşamaya kadar yavaş yavaş gelişmiş olduğunuzu hissetmediniz. Onlar hala sıradan insanlardır ve onların düşünceleri hala sıradan insan seviyesindedir -nasıl para kazanılacağına kafa yormakta, belirli isteklerini nasıl gerçekleştireceklerini, patronun beğenisini nasıl kazanacaklarını ve bunun gibi şeyleri düşünmektedirler. Bu gibi konular, onlar için hala en öncelikli şeylerdir. Onlara bu denli yüksek seviyeli konuları anlatırsanız, buna katlanamazlar. Onlara sadece, kelimelerin en basit yüzeysel anlamlarını söyleyebilirsiniz. Karmik ilişkilere sahip olan insanlar, bir kez duydukları zaman, Fa'yı öğrenmek isteyeceklerdir diye düşünüyorum. Ve önceden belirlenmiş ilişkileri olmayan insanlar da, [onları ne kadar ikna etmeye çalışırsanız çalışın] öğrenmek istemeyeceklerdir. Açıklanması gereken bir husus var: İnsanları sürüklemeyeceğinizden emin olun ve istemediklerinde, öğrenmeleri konusunda insanları zorlamayın. Eğer: "sen benim arkadaşımsın, sen benim ailemin bir üyesisin -öğrenmek zorundasın, öğrenmelisin" derseniz, size sadece inanmamakla kalmazlar- geldikleri zaman kötü şeyler söyler ve negatif bir rol de oynarlar. O yüzden herkese şunu söylüyorum, buna kesinlikle ama kesinlikle dikkat göstereceğinizden lütfen emin olun.

Soru: İnsan ırkının dünya üzerindeki gelişimi konusunda Falun Gong ile Hıristiyanlık arasında benzer yönler var mı?

Shifu: Elbette burada Fa'yı derinlemesine çalışmamış olan uygulayıcıları suçlamayacağım. Benim öğretmekte olduğum şeyler kozmosun prensipleridir. Ve bu, Dafa, en yüce şeydir. O, kozmosa başından sonuna kadar nüfuz etmektedir ve O, kozmosun tüm canlıları için yaşam ortamları oluşturabilmektedir. Ayrıca bunu hem farklı seviyelerde bulunan Tanrılar hem de insanlar için yapabilmektedir. Nasıl olur da herhangi bir kıyaslama yapılabilir? Kozmosun bu Dafa'sı farklı seviyelere ait olan canlılar için farklı seviyelerde yaşam ortamları ve koşulları yaratmıştır. Yani bir başka deyişle, herhangi bir seviyede bulunan canlılar, orada var olabilmek için, o seviyedeki prensiplere ve o seviyedeki Fa'ya uyum göstermek zorundadır. Daha da basit bir şekilde ortaya koyacak olursak, sizin gelecekte yaşayacağınız ortama, kendinizi geliştirebileceğiniz seviyeye göre karar verilecektir. Fakat İsa'nın kendi döneminde açıkladığı prensipler, onun cennetine gitmek için nasıl uygulama yapılacağını toplumdaki sıradan insanlara öğreten prensipler idi. Peki, onun cenneti nerededir? Açık söylemek gerekirse, Samanyolu galaksimizin küçük bir sahası içerisindedir, bizim Samanyolu Galaksimize tekabül eden göksel bir vücudun içerisindedir. İsa, Doğuda bahsedilmiş olan geleneksel Budalar ile aynı seviyededir, fakat Batıdaki Beyaz Irkın bahsettiği Lord ise, o seviyeyi aşmaktadır. Fakat onların ikisi de, bu küçük evrenin ötesine ulaşmamaktadır. Fakat bizim Dafa'mız, bunun gibi sınırsız ve sayılamayacak kadar çok evrenler yaratmıştır -dünyadaki tüm kum tanelerinden daha fazla sayıda evrenler. Peki, o zaman onların mukayese edilebileceğini mi söylüyorsunuz? İsa'nın bahsettiği prensipler, sadece, bizim sınırsız yüce Fa'mızın içerisinde bulunan küçük bir evrendeki Rulay seviyesine ait olan Fa idi. Aradaki ilişki budur.

İsa, iyi bir Tanrıdır. Bunu söyleyen sadece ben değilim: Cennetlerde bulunan Tanrıların hepsi bunun böyle olduğunu düşünüyor. İnsanları kurtarmak için, insanlar tarafından çarmıha gerildi; bunun ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Fakat Hıristiyanlık, çarmıhı, Tanrının sembolü olarak, cennetsel krallığın sembolü olarak ve İsa'nın sembolü olarak aldı. Bu, Tanrılara karşı yapılan en büyük saygısızlıktır. Bu, insanoğlunun yaptığı bir şeydir, kesinlikle Tanrıların insanlara yapmalarını söyledikleri bir şey değildir. Çarmıh mezarlara konduğu için, o gerçekten de ölümü temsil etmektedir -bir Tanrıyı değil. Evrende bulunan tüm Tanrılar, bunu yaptıkları için insanları kınıyor. Dahası, Hıristiyanlık, İsa'nın çarmıhta acı çeken resmini sembol olarak almıştır. Bu durum, Tanrıların hoş göremeyeceği bir şeydir; Tanrılar bunu kesinlikle hoş göremezler! Fakat insanlar, hala bunu yapıyorlar. İnsanlar, yüzlerce yıldır Tanrılara karşı saygısızca davranıyorlar.

İsa'nın çok sayıda muhteşem resmi vardır. O, sıradan insanlar arasında çok sayıda mucize sergilemiştir. Fakat sembol olarak onun görkemli ve göz kamaştırıcı imgelerini kullanacağınıza, sembol olarak çarmıhı aldınız. Bu Tanrıya saygı mı gösteriyorsunuz, yoksa ondan nefret mi ediyorsunuz? Onun sonsuza dek çarmıha gerilmesini mi istiyorsunuz? İnsanoğlu: insanların ne yaptığını bilmiyorsunuz. Bir gün Amerika'da televizyon haberlerini izliyordum ve Tayvan'da çok ünlü cam üfleyicileri oldukları söylenen bir karı-koca gördüm. Bu çift, Buda heykellerini sanatsal bir form olarak görüyorlardı ve çok sayıda camdan Buda figürleri yapmışlardı. Buda'yı bir sanat çalışması olarak görmenin kendisi Buda'ya küfretmek demektir. Fakat dahası, yapmış oldukları Buda figürlerinin yarım gövdeleri vardı, sadece kafası ve yüzünün de yarısı vardı. Buda'yı modernist ve izlenimci bir hale sokmuşlardı. Fakat şunu bir düşünün: Onlar görkemli ve kudretli Tanrılardır. Eski zamanlarda, insanlar Tanrıdan veya bir Rulay Buda'dan bahsederlerken, büyük bir saygı hissi taşırlardı. Onlara bu şekilde davranmaya cesaret ederler miydi? Buda'yı resmettiğinizi, Budizm'i yücelttiğinizi ve iyi şeyler yaptığınızı düşünüyorsunuz. Fakat bu sadece ortalama düzeydeki bir saygısızlık değildir: Bu, olabilecek en büyük saygısızlıktır. Aslında, Buda'ya lanet okuyor ve küfrediyor, onun kutsal görüntüsünü çarpıtıyorsunuz. En kötü şeyi yapıyorsunuz. Geçtiğimiz gün insanların değerlerinin tepetaklak hale gelmiş olduğundan bahsetmiştim. İnsanoğlu ne söylediğimi hiçbir şekilde anlamıyor. Onlar artık iyiyi şeytaniden, erdemliyi adiden ya da iyiyi kötüden ayırt edemiyorlar. Tüm değerler ters yüz olmuş durumdadır.

Soru: Hıristiyanlık içerisinde çalışırken niçin Falun Gong uygulayamıyorum?

Shifu: Hıristiyanlık içerisindeki çalışmanız sadece bir meslektir. Orada çalışabilirsiniz, buna şüphe yok. Ben, şu anki dinleri artık bir xiulian uygulaması olarak görmüyorum. Onları, artık insanları kurtarma kapasitesine sahip olmayan din mesleği olarak görüyorum. Çünkü onlar, hakikaten meslek haline gelmişlerdir -xiulian değil. Aynı şekilde, gerçek anlamda gelişmenizden emin olmak ve sizi eve götürebilmem için, sizden tek bir uygulama yöntemine odaklanmanızı istiyorum. Bu kesinlikle sizin faydanıza olan bir şeydir. Zhuan Falun'da, "ikinci bir uygulama yoktur" konusundan bahsetmiştim. Bu Fa sınırsızdır, fakat buna rağmen, ona hala bir şeyler katıyorsunuz. Düşük seviyeli şeyler katmak bile, kabul edilemez bir durumdur ve bunu yapmak, geliştirdiğiniz vücudu ve uygulama yaparak geliştirmiş olduğunuz her şeyi karmakarışık bir hale sokacaktır ve eve dönmeniz mümkün olmayacaktır. Gelişme yolunuzu siz kendi başınıza sabote etmiş olacaksınız. Ben bir lokomotifim ve siz hepiniz yolcu vagonlarında oturmaktasınız. Fakat rayları çıkarıp atıyorsunuz -bu tren için tasarlanmış olan rayları. Eğer rayları, zayıf raylar ile değiştirirseniz, o zaman bakın bakalım hala eve gidip gidebiliyor musunuz? Hiçbir şey karıştırılmamalıdır. Sadece tek bir uygulama yöntemini saf bir şekilde takip ederek Tamamlanmaya ulaşabilirsiniz. Bu meseleye gelince, Zhuan Falun'daki "ikinci bir uygulama yoktur" başlığını tekrar dikkatlice okumanızı [zihninizi sakinleştirip okumanızı] tavsiye ediyorum. O yüzden, bu konu hakkında burada daha fazla bir şey söylemeyeceğim.

Ben hakikaten sizin iyiliğinizi gözetiyorum. Bazı dinleri yerden yere vurmak istiyorum gibi bir şey söz konusu değildir. Sizi buraya getirmiş olan şey, önceden belirlenmiş ilişkidir. Eğer ben size karşı sorumlu olamasaydım, bu benim problemim olurdu; eğer siz kendinize karşı olan sorumluluğunuzu üstlenmezseniz, bu da sizin sorununuzdur. Dolayısıyla, bu meseleyi size net bir şekilde açıklamak zorundayım.

Soru: İsa, günümüzde neyi temsil ediyor?

Shifu: İsa, kendi seviyesi içerisinde, yüce bir Tanrıdır. Fakat artık Hıristiyanlık ile ilgili hiçbir meseleyle ilgilenmiyor; ayrıca insanlar ile de ilgilenmiyor. Din, insanlar tarafından konmuş olan bir isimdir. İsa bu dünyada iken, kendi öğrettiği şeyin Hıristiyanlık olduğunu asla söylemedi. Sakyamuni bu dünyadayken, öğrettiği şeyin Budizm olduğunu asla söylemedi. Bunu sıradan insan toplumunun bir parçası haline getirmiş olanlar, ona sıradan insan toplumuna ait olan "din" ismini koyanlar ve onu politik meselelere bulaştıranlar, insanlardır. O yüzden onu belirli bir din olarak isimlendiriyorlar. O, bir kişinin uygulama yoluyla gerçek anlamda yükselmesini, Tamamlanmaya ulaşmasını ve cennete gitmesini sağlayan anlamını, artık kaybetmiştir. Çok sayıda dini figür politikacılar haline dahi gelmişlerdir ve para peşinde olanları da var. Nasıl olur da, uygulayıcıları standartları karşılayabilir? Nasıl olur da, iyi insanlar haline gelebilir ve cennete geri dönebilirler? İsa, bu gibi pis düşüncelerle, nasıl olur da size altından, ışıl ışıl parıldayan bir Tanrı bedeni verebilir? Kötü düşüncelerinizle ve karma dolu vücudunuzla, sınırsız derecede saf bir Tanrısal vücudu kirletmenize nasıl olur da izin verebilir? Söylemekte olduğum şeyler Fa'nın prensipleridir, bu soruyu soran uygulayıcıyı işaret etmiyorum.

Soru: Hem bacaklarımda hem de dizlerimde sorunlar var. Tam lotus pozisyonunda oturabilir miyim?

Shifu: Eğer bir hastalığın olduğunu söylüyorsan, ben "hastalık" kavramını asla kabul etmiyorum, çünkü ona karma sebep olmaktadır ve bazı hastalıklara da yabancı varlıklar sebep olur. Eğer sakatlanmış olduğunu söylüyorsan, kendini gerçek bir uygulayıcı olarak gördüğün müddetçe, beklenmedik mucizeler gerçekleşecektir diye düşünüyorum. Kendisine çiviler ve çelik plakalar takılmış olan kişiler vardı, fakat eninde sonunda tam lotus pozisyonunda oturabildiler. Çiviler ve çelik plakalar sadece en geniş parçacıklardan meydana gelmiş olan bu fiziksel vücuda takılmıştır. Elbette, bu gibi şeylerin hiçbirinin xiulian içerisinde sorun olmadığını söylüyorum. Zamanınızı değerlendirin ve azimli bir şekilde uygulama yapın. 80 ve 90 yaşında insanlar bile en sonunda tam lotus pozisyonunda oturmayı başarıyorlar. Fakat bunu fazla zorlayarak yapmanızı tavsiye etmem. Eğer gerçekten gereksinimi karşılayamıyor ve yarım lotus pozisyonunda bile bariz oturamadığınız halde tam lotus pozisyonunda oturmak için kendinizi zorluyorsanız ve sonunda da bacağınızı kırarsanız, bu iyi değildir. Bir kişinin takıntıları güçlendiği zaman, problemlere sebep olur. Başarılı olma konusunda hevesli ve sabırsız olmak, iyi değildir. Xiulian uygulamasında dinç ve azimli bir biçimde ilerlemelisiniz -doğru olan budur, fakat sadece Fa ile.

Soru: "Bir hat üzerindeki üç odak noktası" düşünceleri hızla uzaklaştırmak konusunda yardımcı olabilir mi?

Shifu: Öyle görünüyor ki, kitabı okumamışsın. Zhuan Falun kitabımız, tüm sorularınızı yanıtlayabilir, özellikle de başlangıç-seviyesi sorularını. "Bir hat üzerindeki üç odak noktası", Tao sistemi uygulamasında kullanılan bir yöntemdir. Şu anda Falun Dafa uyguladığınız için, o gibi yaklaşımları ve metotları kullanamazsınız. Dahası, bu, bir kişinin aklını karıştıran düşüncelerini tamamen yok edemez. Dinginlik durumuna girmek için herhangi bir metodu kullanmak, kesinlikle bir işe yaramaz. Sihirli bir değnek yoktur -bu dünyadaki her şey gibi.

Eğer gerçekten dinginliğe girmek istiyorsanız, sadece tek bir yol bulunuyor: kendinizi Dafa içerisinde durmaksızın geliştirmek ve çeşitli takıntılarınızı terk etmek. Takıntılarınız azaldıkça, meditasyon yaparken, zihninizin giderek daha saf ve temiz bir hale geldiğini göreceksiniz. En sonunda, Tamamlanmaya yaklaştığınızda, tüm takıntılarınız yok olacaktır ve meditasyona oturduğunuz an, dinginliğe girebildiğinizi göreceksiniz. Gelişim, bu türden bir süreç yoluyla gerçekleşir. Geçmişte, diğer dinler içerisinde uygulama yapanlar ya da antik dönemlerde uzak dağlarda uygulama yapanlar, yardımcı ruhlarını geliştiriyorlar ve ana ruhlarını bilinçsiz bir hale getiriyorlardı. O yüzden, insanların gündelik toplum içerisinde uygulama yapmalarını sağlayamıyorlardı -değil ki, ana ruhu geliştirmek. Çin'de, Tao sistemine ait birkaç uygulama sistemini yapan uygulayıcılardan, çok miktarda alkol içmeleri istenirdi. Bunu duymuş olabilirsiniz. Şarap kapları taşırlar, sallanana ve sendeleyene kadar içerlerdi ve en sonunda da üç, beş veya yedi gün hiç kalkmadan uyurlardı. Peki, niçin bu şekilde yapıyorlardı? Ana ruhu bilinçsiz hale getirme yöntemini kullanıyorlar ve yardımcı ruhlarını geliştiriyorlardı. Onları orada, sarhoş ve sızmış bir şekilde uyurken görürdünüz, fakat yardımcı ruhları bedenlerini terk etmiş olurdu. O ölümsüzler, geride birçok mucize bırakmış olsalar da ve insanlar onların muhteşem ve sıra dışı olduklarını düşünseler de, bence onlar çok acınacak durumdaydılar. Bir sonraki yaşamlarında, aynı şekilde, tekrar reenkarne olmak zorundaydılar. Onların tekrar reenkarne olduklarını görüyordum. İşte böyledir.

Hepiniz lütfen şunu hatırlayacağınızdan emin olun: Sadece tek bir uygulama yöntemine odaklanmak zorundasınız. Diğer başka uygulamalardan fikirler eklemeyin. Onları eklemek engellemeler yaşamanıza sebep olur ve gong'unuzu saf olmayan bir hale getirir. Geri dönmenizin hiçbir yolu kalmaz ve uygulama içerisinde yükselmeniz veya Tamamlanmaya ulaşmanız imkânsız hale gelir. Ve dinginliğe girme umudu ile veya gelişim umudu ile gidip birtakım metotları benimsememelisiniz. Öyle bir durum, uygulamanız için problemlere sebep olur. Zihninizi azimli bir şekilde geliştirmek zorundasınız. Tüm Tanrılar sizi izliyor. Birtakım başka yöntemler benimsemeyeceğinizden emin olun; onların hiçbiri zihninizin gelişmesini sağlayamaz. Eğer kişinin zihni gelişmiyor ise, diğer hiçbir şeyin önemi yoktur. Egzersizler, Tamamlanmaya ulaşmanın destekleyici unsurlarıdır; onlar kesinlikle gerçek gelişimin ardında yatan sebep değildir. Xinxing'iniz geliştiğinde, gong'unuz da aynı doğrultuda gelişir. Bir başka deyişle, gong'un dönüşümü, egzersizler ile hızlandırılır ve böylece gelişim sağlanır. Eğer xinxing'iniz sadece belirli bir seviyede ise ve siz de: "Dönüşümü hızlandırayım ve onu daha da yükselteyim" diye düşünüyorsanız, herhangi bir şekilde yükselmeyecektir. O sadece, xinxing'inizin yüksekliğine kadar ulaşabilir. Dolayısıyla, xinxing geliştirmek bir numaralı önceliğe sahiptir. Bir başka şekilde söyleyecek olursak, bir kişinin gong'u, sadece, onun xinxing seviyesi yüksekliğinde olabilir. Bu, mutlak gerçektir. Hangi uygulamayı yaparsanız yapın, bundan kaçamazsınız. Bu, evrenin mutlak gerçek olan bir yasasıdır; tüm dinlerin ve tüm xiulian uygulamalarının bağlı olduğu bir yasadır.

Soru: Beşinci takım egzersizi yaparken niyet ekleyebilir miyiz?

Shifu: Kesinlikle hayır. Eğer dinginliğe giremiyorsanız bir metodumuz vardır. Bazen: "bu konuda gerçekten de elimden bir şey gelmiyor. Beni çok fazla rahatsız ediyor, dinginliğe girmemin hiçbir yolu yok. Sanki kafamın içerisinde on bin at dörtnala koşuyor" dersiniz. Niçin sakinleşemiyorsunuz peki? Bu durum, doğum sonrası edindiğiniz fikir ve düşüncelerden kaynaklanan zihinsel durumunuzdur; ayrıca karmanız da buna sebep olmaktadır. Onlar sizin gerçek düşünceleriniz değillerdir. Şu anda xiulian uyguluyorsunuz, onları yok etmek zorundasınız. Buna izin vermiyor olmalarının sebebi budur. O yüzden, zihninizde sanki on bin atın dörtnala koşuyormuş gibi olmasına sebep olurlar ve sizi dinginliğe girmekten alıkoyarlar; zihninizde dizginsiz düşüncelerin uçuşmasını sağlarlar.

Biliyorsunuz, xiulian uygulamak için, kişi kendisini bulmak ve kendisini geliştirmek zorundadır. Eğer onu kendinizden ayırt edebilirseniz ve: "Onlar ben değilim. İstiyorsan düşün, fakat ben dinginliğe girmek istiyorum. Görelim bakalım bu şekilde daha ne kadar devam edebileceksin" diye düşünebilirseniz, o zaman onları başkalarının düşünceleriymiş gibi görmüş olursunuz. Eğer kendinizi gerçekten bulabilirseniz ve kendinizi onlardan ayırt edebilirseniz, bu yöntem işe yarayacaktır. Yani, kendinizi üçüncü kişi olarak görürseniz "Gözüm üzerinde olacak, bakalım daha ne kadar düşünebileceksin" şeklinde düşünebilirseniz, belki de her şey çok daha iyi bir hale gelir. Fakat bu sadece kendinizi ayırt etmeniz ve ana Bilincinizi güçlendirmeniz için olan bir metottur -mutlak dinginlik durumuna girmenizi sağlayamaz. Peki, önceden bahsedilen metot bir işe yaramıyor iken, niçin bu metot işe yarıyor? Çünkü o metot, sizi eve geri götüremeyecek olan küçük-yollardan birine ait bir yöntem idi. Bütün o metotlar, insanları geliştirmenin suni bir şekilde peşinden koşar -xinxing geliştirmeden. Buna izin verilmez ve bir işe de yaramaz.

Size niçin bu yöntemden bahsediyorum? Sizi mutlak dinginlik durumuna sokmayacaktır, fakat güzel bir şeylerin göstergesidir: şöyle ki, hangi düşüncelerin sizin olduğunu, hangilerinin olmadığını ayırt edebiliyorsunuzdur. O kötü düşünceleri kesinlikle sizin kendi düşünceleriniz olarak kabul etmiyorsunuz, o yüzden tabii ki hızlı bir şekilde yok edileceklerdir. Bu aynı zamanda, "xiulian kişinin kendisine, gong ise Shifu'ya bağlıdır" değil midir? Onları kabul etmemenizi niçin söylüyorum? Hepiniz bir düşünün: Vücudunuzun hangi parçası siz değilsiniz? Elleriniz, siz nasıl istiyorsanız öyle hareket ediyor, kollarınız sizin istediğiniz gibi hareket ediyor ve kafanız da sizin istediğiniz gibi hareket eder; çünkü onların hepsi sizsiniz. Peki, o düşünceler siz istediğiniz zaman niçin durulmuyorlar? Çünkü onlar siz değilsiniz. Sizin gerçek benliğiniz saf ve temizdir. Kirli şeyler doğum sonrası olan pisliklerdir. Bu yüzden, uygulama içerisinde yok edilmek ve bir kenara atılmak zorundadırlar ve bu, onları reddetmektir.

Soru: Davranış biçimlerini değiştirmeyen homoseksüeller……

Shifu: "Eğer eşini terk etmezse xiulian uygulayabilir mi?" demek istiyorsun sanırım. Dün bir şeylerden bahsetmiş olduğumu söyleyebilirim: Tanrıların, insanları artık insan olarak kabul etmediklerini söylemiştim. Her ne kadar dinleri hala sürdürüyor olsanız da, İsa artık sizinle ilgilenmiyor. O, dine öncelik tanımamıştı -o, sadece yeniden iyi bir hale dönüşebilecek olan insan kalbine öncelik tanımıştı. O niçin artık insanlar ile ilgilenmiyor? Çünkü insanlar günümüzde artık insan olarak isimlendirilemezler. Bu gerçekten de böyledir. Toplum, tarih içerisinde hiçbir zaman, bugünkü kadar bozulmamıştı. Dün organize suçlar, uyuşturucu bağımlılığı, sapıklık, cinsel özgürlük, önüne gelenle cinsel ilişkiye girmek, ensest ilişki ve insan değerlerinde meydana gelen değişim ve homoseksüellik gibi konulardan bahsetmiştim……Hepiniz bir düşünün: İnsanlar Tanrılar tarafından yaratıldı. Bir erkeğe bir eş verildi. Buna Tanrılar tarafından şart koşuldu. Şu anda insanlar kendilerine aynı cinsten bir eş arıyorlar. Tanrılar insanların bunu yaptığını, çünkü onların artık insan değerlerine sahip olmadıklarını düşünüyorlar. Düşüncelerinize pervasızca boyun eğiyorsunuz. Sahip olduğunuz düşünceleriniz, [az önce bahsetmiş olduğum gibi] aslında siz değilsiniz. Sizi homoseksüel yapan zihniyet, doğumdan sonra biçimlenen kötü unsurlar tarafından yönlendiriliyordu. Fakat siz, siz kendiniz, onlar tarafından hissizleştirildiniz; onlarla birlikte hareket ettiniz ve çamurun içerisinde yuvarlandınız. Kendinizi tekrar bulmak ve o kirli şeyleri yapmayı kesmek zorundasınız. Tanrılar, onları pislik olarak görürler. Devlet buna izin veriyor olsun ya da olmasın, sizin devletinizin yasası, evrenin hakikati değildir. Çünkü bir hükümetin yasası, insanlar tarafından yapılmaktadır ve insanlar yasa yaparken, yönetmek ve diğerlerini cezalandırmak niyeti taşırlar ya da bir şeyleri korumak, güç elde etmek ya da oy kazanmak için vicdanlarına karşı bir şekilde yasa çıkarırlar. Dolayısıyla, onlar iyi niyetlerle yapılmamışlardır.

Sanırım bu sorunun sorulmasının sebebi, o kişinin bunun uygunsuz olduğunu fark etmiş olması. Günümüzde insanların doğru ile yanlışı ayırt edemiyor olmalarıdır; yapmaları gereken şeyler ile yapmamaları gereken şeyleri ayırt edemiyor olmalarıdır. Herkes toplumsal eğilimler ile birlikte kayıp gidiyor. İnsan ahlakı, inanılmaz bir hızla kayıp düşüyor ve kötüleşmeye devam ediyor. Herkes bu selin ortasında olduğundan dolayı, iyi ile kötüyü ayırt edemiyor. Uygulamanızdan önce yapmış olduğunuz şeyler olmuş bitmiştir; bırakın mazi mazide kalsın. Bir uygulayıcı olarak, öncelikle, bir insan gibi yaşamak zorundasınız, asilce ve erdemli bir şekilde. Ardından da, diğer uygulayıcılara katılın ve bir uygulayıcı olun. Ve en sonunda da, aşın ve daha da saf bir hale gelin, daha asil bir kişi olun -Tanrısal seviyelere ulaşan bir kişi, bir Tanrı gibi olan biri olun. Tanrılar, bir uygulayıcının bu gibi bir şey yapmasına asla müsaade etmezler, ayrıca sıradan insanların da böyle bir şey yapmasına izin vermezler.

Soru: Dünya dışı canlılarla iletişim kurmanın herhangi bir yolu var mı?

Shifu: Öyle görünüyor ki, sahip olduğun takıntı pek de küçük değil. Bugün sorulan soruların birçoğu, ilk defa gelen kişiler tarafından soruluyor. Birçok film izlemek, birçok hayal ürünü hikâyeler okumak ve toplumdaki birçok şeyden etkilenmek, insanlar üzerinde fantezi içeren çarpık bir zihin yaratmış durumda. O gibi canlılarla nasıl iletişim kurulacağını soruyorsunuz. Hepinize şunu söyleyeceğim: sıradan bir insan böyle bir şey yapamaz ve böyle bir yetenekten yoksundur. Eğer [bir uygulayıcı değilseniz ve enerjiniz yoksa] fakat o gibi canlılarla gerçekten iletişim kurabilseydiniz, tehlike içerisinde olurdunuz. Her an için hayatınızı kaybedebilirdiniz. Dahası, yüksek seviyeli olmayan korkunç ruhlar görürdünüz, çünkü seviyeniz çok düşük olacak ve sadece insanların seviyesi ile aynı olacaktı. Dolayısıyla, korkunç bir durum olurdu. Eğer dünya dışı varlıklarla iletişim kurmak isterseniz, çok daha korkunç olacaktır. Dünya ötesinde yaşayan canlılar, sadece, insan gözlerimizin algılayabildiği bu fiziksel boyuttaki diğer gezegenlerde yaşayan canlılardır. Fakat o canlılar, insanları insan olarak görmezler. İnsanların bir yaratık olduğunu, bir tür hayvan olduğunu düşünürler. İnsanları derhal kesip biçerler ve sizin üzerinizde derhal deneyler yaparlar. İnsanları kendi gezegenlerine kaçırıyorlar, onları kafeslere kapatıyor ve onları sanki hayvanlarmış gibi sergiliyorlar. Dünyada kaybolmuş olan birçok insan onlar tarafından götürülmüştür.

Ayrıca sizlere şunu da söyleyebilirim: günümüz insan bilimi onlar tarafından yaratılmıştır. O uzaylılar, insanlar için günümüz bilimi gibi bir şeyi niçin yarattılar peki? Çünkü onların gezegenlerinde de benzer şey bulunmaktadır. Onu, bu gezegene getirmek ve en sonunda da, insanların yerini almak istiyorlar. İnsan bedeninin gerçekten mükemmel olduğunu, kusursuz olduğunu keşfettiler. Dolayısıyla, insan bedenine gıpta ile bakıyorlar. En nihayetinde de, insanların yerine geçmek istiyorlar. Kendilerine ait birtakım unsurları, insanların moleküler hücrelerinin bir katmanına yerleştirdiler. Bu, şu anda gerçekleşmiştir ve büyük çapta biçimlenmiştir. O yüzden ben bugün sizi kurtarırken, sadece yok etmeniz gereken takıntılarınız ve karmanız ile yüz yüze değilim, aynı zamanda bu gibi şeyleri de sizin için yok etmek zorundayım. İnsanoğlunun yürüdüğü yol, tüyler ürperticidir. İnsanları bir gün bilgisayarlar yönetecekti. Şu anki mevcut gelişim, bu yörüngeye uyum sağlamıştır. İnsanlar bilgisayarların ve makinelerin köleleri haline gelecekti ve en sonunda da uzaylı canlılar tarafından ele geçirileceklerdi. Niçin bilgisayarlar çok hızlı bir şekilde gelişti? İnsan beyni niçin bir anda çok "zeki" bir hale geldi? Bütün bunlar uzaylı canlıların insan beynini kontrol etmesiyle gerçekleşti. Uzaylı canlılar, bilgisayar kullanmayı bilen herkesi kayıt altına alıyorlardı. Bu gerçektir. Bizim uygulayıcılarımıza gelince, onlar için bu şeylerin hepsini temizledim; o yüzden uygulayıcılarımız bilgisayar kullanırken, o uzaylı varlıklar tarafından müdahalelere maruz kalmayacaklardır.

Peki, niçin bu uzaylılar var? Bazı uzaylılar kendi gezegenleri kökenlidir. Peki, niçin bazıları sürekli Dünya'ya geliyor? Çünkü onlar, bir zamanlar dünyadaki insanlar idi. Fakat o Dünya, şu anki Dünya gezegeni değildi. O, bu Dünya ile aynı yerde bulunan bir önceki Dünya idi. Dünya, birçok kereler değiştirildi. Değiştirildiği her seferinde, üzerinde birtakım yaşamlar bulunuyordu - Tanrılar tarafından değişik görüntülerde yaratılmış canlılar. Onların bazıları bugünkü insanlara benziyordu, bazıları ise değişik biçimlere sahiplerdi. Bu canlıların bazıları, o zamanlar nispeten iyiydi, dolayısıyla elde tutuldular. Yok edilmediler, fakat bir sonraki Dünyada gerçekleşecek gelişim periyoduna iştirak etmelerine izin verilmedi. O yüzden, bir başka gezegene yollandılar. Her defasında böyle yapıldı. Ayrıca bu, bu evrende bir kayıt bıraktı, çünkü onlar Dünya üzerinde, çeşitli zaman dilimlerinde var olan insanlar idi. Bu amaca hizmet etmektedir. Fakat onları denetleme konusundaki gevşeme yüzünden, gelişim gösterdiler ve kendi planları doğrultusunda her türlü bilimsel metodu geliştirdiler; bunların bazıları bizim dünyamızdaki gibiydi, bazıları başka biçimlerdeydi ve ayrıca gelişimin çeşitli biçimleri de vardı. Tabii ki, onlar "bilim" terimini kullanmıyorlar. Onların kullandığı isimler, onların kendi lisanlarına ve kavramlarına aittir. Giderek daha fazla bozuldular. Ve kozmosun Yüce Fa'sından sapılmasıyla birlikte, bu uzaylı canlılar da giderek daha da kötüleştiler. Tüm uzaylı canlıların yok edilme süreci içerisinde olmalarının sebebi budur. Evrenin tamamından yok ediliyorlar. Şu anda, oradakiler yok ediliyor. Geriye kalanlar ise, sadece Dünyaya kaçmış ve insanların arasına karışmış olanlardır veya insan bedenlerine yapışmış olanlardır. Ayrıca, başka tipte olanları da var. Gözüm hepsinin üzerinde. Bırakalım da şimdilik kötü şeyler yapmaya devam etsinler. Bu durum, yok edilmelerinden önce, çok da uzun sürmeyecek. (Coşkulu Alkış) Aynı zamanda, insanoğlunun yozlaşması doğrudan onlarla bağlantılıdır. Bütün bunlar günahlardır, dolayısıyla onlar yok edilmek zorundalar.

Soru: Bazı insanlar: "Shifu ilk egzersizi üç kere, ikinci egzersizi de yarım saat yapın" dediğini söylüyor.

Shifu: Her bir kişinin durumu farklıdır. Onları ne kadar uzun yaparsanız iyidir. Dingin egzersizler eğer yeterince uzun yapılmazlar ise, genellikle fazla işe yaramazlar. Eğer zamanınız varsa, egzersizleri daha fazla yapmanız daha iyidir. Fakat her şeyi bir yana bırakıp bütün gün egzersizleri yapmanız bir işe yaramaz. Eğer düşünsel seviyeniz belirli bir seviyeye ulaşmamış ise, gong'unuz sadece egzersizleri yaparak oraya yükselmeyi başaramayacaktır. Dolayısıyla xinxing'inizi geliştirmek öncelikli olmak zorundadır. Niçin size kitabı daha fazla okumanızı söylüyorum? Kitabı daha fazla okumak, sayısız prensipleri anlamanızı sağlar; kitabı daha fazla okumak xinxing'inizi yükseltmenize olanak tanır. Belirlenmiş bir zaman gereksinimi yoktur. Eğer ikinci egzersiz yarım saatten az yapılırsa, sonuç yeterince iyi olmayacaktır diye düşünüyorum. Fakat bir işe yarayacak mıdır? Evet, yarayacaktır. Sahip olduğunuz zaman doğrultusunda yapın. Böyle düşünüyorum. Beşinci takım egzersizi yeterliliğiniz doğrultusunda yapmalısınız. Bacaklarınız katlıyken sadece 15 dakika oturabiliyorken, sizden bir saat yapmanızı istemem çok da gerçekçi olmaz, öyle değil mi? Egzersizleri kendi yeterliliğinize göre yapın. Fakat yarım saat eşiği, büyük bir engeldir. Lotus pozisyonunda ne kadar iyi oturabiliyor olursanız olun, yarım saat noktasına geldiğinizde büyük bir zorluk olacağı garantidir. O noktayı aşmak gerçekten zordur. Fakat yarım saat eşiğini aştığınız an, meditasyon yapmak, yarım saatlik zorluk zamanındaki kadar zor olmayacaktır.

Soru: Her ülke kendisine has özellikler taşıyor. Falun Dafa'nın daha hızlı gelişmesini nasıl sağlayabiliriz, mesela İsviçre'de?

Shifu: Bu, sizin [kendi durumlarınıza göre], daha fazla insanınızın Dafa'yı edinmesini nasıl sağlayacağınıza bağlıdır. Bazı insanlar: "Diğerlerine para vermem iyi bir şeydir" der. Ben de, sadece onların mutluluğu ve konforu ile şimdilik ilgileniyorsunuz, diyorum. Onlara Dafa'yı verin ve sonsuza dek faydalansınlar -yaşamları boyunca. Onlara ne kadar da değerli bir şey veriyorsunuz! Çin'de: "Bir kişi sabah Tao'yu duyarsa, gün batarken ölebilir" diye bir deyiş vardır. Elbette bu, Fa'yı bu sabah duydum, o yüzden de gece öleceğim anlamına gelmiyor. Bu anlama gelmiyor. "Eğer Tao'yu duyarsam ya da sabah Fa'yı duyarsam, gece ölsem bile gerçekten korkmayacağım" anlamına geliyor. Peki, bunun sebebi nedir? Sebep şudur: Ölen bir kişinin en büyük korkusu Cehenneme girmektir. Fakat bir düşünün: Eğer Fa sizin kafanızda ise, Cehennem sizi teslim almaya cesaret edebilir mi? Dafa'yı almaya cesaret edecek midir? Bunu yapmaya cesaret etmeyecektir. Veya bir başka deyişle, zihninizin Fa'yı içeren kısmı hala kötü bir kısım mıdır? Bu anlama gelir. Dafa farklı ülkelerin özelliklerine nasıl uydurulur? Bu, sizin kendi başınıza yapacağınız şeylere bağlıdır. Sadece bu şekilde olabilir, özel bir yol yoktur. Örneğin, bazı ulusların insanları müzik dinlemekten hoşlanır, bazı ülkelerin insanları düşünmeyi sever ve bir başka ülkenin insanları da [hiçbir kısıtlama olmadan] anlayış ile yaşamayı sever. Bunlar farklı özelliklerdir. Yaptıklarınızı uygun gördüğünüz şekilde yapın; insanların farklı özelliklerine göre ve onların farklı davranışlarına göre davranın. Bunu iyi bir şekilde halledeceğinizi düşünüyorum.

Soru: İyi insanları kötü olanlardan nasıl ayırt edebiliriz?

Shifu: İyi bir insan nedir? Kötü bir insan nedir? Bir kişi sadece kötü bir şeyler yaptığı zaman onun kötü bir insan olduğunu mu düşünüyorsunuz? Öyle değildir. Kötü şeyler yapmayan bazı insanlar da gerçekten kötü görünürler, sadece bunu belli etmezler veya onu oldukça gizli bir yolla sergilerler. Peki neden? Bir kişi, annesinin karnından doğduğunda, herhangi bir insan düşüncesine sahip değildir. Sadece sütü ve ağlamayı bilir. Sıradan insanlara ait olan her şey, ona doğduktan sonra aşılanır. Eski günlerde, insanlar aile eğitimini çok ciddiye alırlardı. Beyaz ailelerin o eski günlerde çocukları için sergiledikleri ebeveyn disiplininin mükemmel olduğunu düşünüyorum. Fakat günümüzde, çocukların şımartılma derecesi -özellikle de Amerika'da- tarifin ötesinde. O çocuklar kesinlikle hiçbir davranış biçimine sahip değiller. Tüm eğitimleri başarısızlıkla son bulmuş. İnsan ırkına karşı sorumlu olmak için, insanlar çocuklarını eğitmek zorundadır. Onlara neyin iyi ve neyin kötü olduğunu söyleyin ve onlar hepsini kafalarına alacaklardır. Aynen bir el çantası gibi. Eğer çanta altın ile dolu ise, insanlar sahip olduğunuz şeyin altın olduğunu söyleyecektir; çantanız pislik ile doluysa, onun pislik olduğunu söyleyeceklerdir. Dolayısıyla, insanlar böyledir. Eğer aklınıza iyi şeyleri alırsanız, iyi bir insansınızdır ve bir şeyler yaptığınızda, düşüncelerinizin de iyi olacağı kesindir. Eğer kafanızı kötü düşünceler ile doldurursanız, yaptığınız ve düşündüğünüz şeylerin tamamı kötüdür, hastalıklı düşüncelerdir. İyi insanlar ile kötü insanlar arasındaki temel fark, budur.

İyi insan nedir? Kötü insan nedir? Toplumun medya aygıtları tarafından pohpohlanan şiddet ve pornografi ve yayınlanan her türden gazete ve dergi, kafanıza damla damla aşılanıyor. Fakat insanlar onları görmekten, onları okumaktan ve onları izlemekten zevk alıyorlar. Onlardan daha fazla özümsedikçe, bir o kadar onlar gibi oluyorsunuz. O gibi şeyleri izlemeyin, görmeyin ya da okumayın. İyi şeyleri izlemeli, iyi şeyleri görmeli ve iyi şeyleri okumalısınız. İyi şeyleri daha fazla ve de daha fazla özümsedikçe, iyi bir insan haline gelirsiniz. Davranışlarınız, zihniniz tarafından kontrol edilmektedir. İnsanlar eğitimin önemli olmadığını düşünüyor ve genç nesilleri eğitmeye önem vermiyorlar. Bu, tüm topluma karşı işlenen bir suçtur. Günümüzde genç insanları düşünmek veya onlara bakmak korkutucu. Bazen onları gördüğümde, bakmamayı tercih ediyorum. İçten dışa, zihinden kalbe, davranıştan kıyafete kadar -hiçbir şeyleri doğru ve erdemli değil.

Tabii ki, bu mutlak değil. Aile eğitimleri nispeten iyi olan bazıları hala var ve çocuklarını daha iyi disipline eden bazı ebeveynler de var. Şunu anlamalısınız ki, sizler bir sonraki kuşağı ve geleceğin toplumunu yaratıyorsunuz. Gelecek kuşağın nasıl olacağı konusunda sorumluluk üstlenmediğinizi söyleyebilir misiniz?

Soru: Ben İsveç'ten bir uygulayıcıyım. Zhuan Falun'u Çince okumak daha derinden anlamamı sağlayacak diye biliyorum. Fakat Çince öğrenmek için çok fazla vakit harcamak doğru olur mu?

Shifu: Pekâlâ, hepinize anlatayım. Eğer Zhuan Falun yoluyla Çince öğrenirseniz, Çince öğrenirken aynı anda da Fa'yı çalışıyor olmaz mısınız? Doğru, Çince benim orijinal cümlelerimi temsil ediyor olabilir -herhangi bir sapma olmadan. Buna hiç şüphe yok, çünkü ben Fa'yı Çince öğrettim. Peki, ben niçin Çin'de doğmayı ve Fa'yı Çin'de öğretmeyi seçtim? Çünkü bu olay, çağlar öncesinden ayarlandı. O bölgede yaşayan insanların kullandığı lisan daha derin içsel anlamlar taşıyordu. Onun tarih içerisindeki gelişimi, Dafa'nın gelecekte yayılması için düzenlenmişti. Çok sayıda düzenleme bunun için yapıldı. Bu yüzden, çok ama çok uzun bir zaman önce düzenlendi -bu döngünün beyaz ırkının uygarlığa girmesinden önce. O yüzden, o ulus oldukça eski bir tarihe sahiptir. Dili, dünyadaki en zengin dildir, en büyük içsel anlama sahip olan dildir ve devasa büyüklükteki evren kavramını ifade etme konusunda, nispeten daha yetkindir. Zengin bir dil olmadan açıklanamazdı veya kolayca tanımlanamazdı. Fakat yine de, zamanın bu noktasında, bu insan lisanı onu artık daha fazla ve net bir şekilde açıklayamaz. Hiçbir lisan bunu başaramaz. Fakat insanların bulunduğu bu seviyede, bu düşük seviyede var olan her şeyi tam olarak açıklama yetisine sahiptir.

Peki, o zaman, Çince kitabı okumadan uygulama yapamazsınız diye bir şey söz konusu mudur? Veya ulaşmanız gereken seviyeye ulaşamazsınız diye bir şey söz konusu mudur? Ya da gelişiminizin hızı bundan etkilenir gibi bir durum var mıdır? Sizlere kesinlikle böyle bir şey olmadığını söyleyeyim. Neden? Çünkü ben Fa'yı öğrettiğimde, bu karmaşık insan lisanını kullanırken, farklı seviyelerde bulunan Tanrılar da Fa'yı dinliyorlar. Fa'yı dinleyenler, sadece burada oturan sizler değilsiniz; çok ama çok sayıda Tanrılar da dinliyor. Dolayısıyla, İngilizce, Fransızca, Almanca veya diğer dillerde okuduğunuzda, sıradan insanlar arasındaki uygulamanız bundan etkilenmeyecektir. Dahası, çevirileri yapanlar uygulayıcılarımızdır. Herhangi bir sorun yoktur. Eğer herhangi bir farklılık var ise, sadece yüzeysel, anlamsal bir farklılıktır. Xiulian uyguladıkça, onları daha da mükemmelleştirmek için, yavaş yavaş düzeltmekte ve revize etmekteyiz.

Birçok uygulayıcının Çince okumak istediğini ve benim orijinal cümlelerimi anlamak istediğini biliyorum; elbette bu en iyisidir. Fakat eğer bunu yapamıyorsanız, [Zhuan Falun sizin dilinize tercüme edilmiş olduğu müddetçe] emin olabilirsiniz ki, onun ardında yatan sayısız Budalar, Taolar ve Tanrılar o seviyelerdeki prensipleri aynı şekilde anlamanızı sağlarlar. O, kelimelerin yüzeyinde var olan bir şey değildir, çünkü o yazılamaz -Çincede bile yazılamaz. Dolayısıyla, uygulamanız etkilenmeyecektir. Fakat Çince öğrenen birçok uygulayıcı çok sayıda mucizeler yaşamıştır. Netice itibarı ile Fa, Yasadır. Gerçekten de birtakım mucizeler gerçekleşmiştir. Bazılarımızın onları uygunsuz bir şekilde taklit etmesini önlemek ve bir başka takıntının biçimlenmesini engellemek için burada örnek vermeyeceğim.

Soru: Gerçek bir uygulayıcının kalbinin hiç etkilenmediğini nasıl söyleyebiliriz? Gerçek uygulayıcıları sahte olanlardan nasıl ayırt edebiliriz?

Shifu: Hala xiulian uygulamaya devam ediyorken, bunu söyleyemezsiniz. Fakat sizlere şunu söyleyebilirim ki, bizim Dafa'mız herkese açıktır. Sahte olan kimdir? Gerçek olan kim? Sahte olanlar yarın gerçek olabilirler; gerçek olanlar ise bir takım sebeplerden dolayı yarın Fa'yı gerçek anlamda çalışmayabilirler. Bana ait olan bu Fa, işte o yüzden böylesine büyük bir kapı açtı. Fakat bazı insanların Fa'ya zarar veriyor olduğu doğrudur. Onlar, Fa'ya direnen şeytanlar tarafından yanlış yapmaları için kullanılıyorlar. Bu gibi insanlar kolaylıkla ayırt edilebilirler, çünkü en derin doğalarından başlayıp, sarf ettikleri kelimelere ve davranışlarına kadar Fa'ya karşıdırlar. İşte böyledir. Bazı uygulayıcılar birbirleriyle, kimin gerçek anlamda xiulian uyguladığını kimin ise uygulamadığını düşündükleri konusunda kavga ediyorlar. Böyle bir şeyin gerçekleşmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında hepiniz gerçekten xiulian uyguluyorsunuz, çünkü niyetiniz Fa'yı korumaktır.

Fa'ya karşı beslediğiniz duyguları biliyorum: birinin Fa'ya zarar veriyor olduğunu düşündüğünüzde, bunu kesinlikle hoş göremiyorsunuz. Sizler xiulian uyguladığınız için, şu anda Dafa'nın koruyucularısınız. Dafa içerisinde xiulian uyguluyorsunuz, dolayısıyla, sizler de Dafa'nın bir parçacığısınız. Bununla birlikte, bu durum bizim anlaşmazlıklardan muaf olduğumuz anlamına gelmiyor. Xiulian uygulama sürecinde, uygulayıcılar birbirleriyle daima uyum içerisinde olacaklardır diye bir durum elbette yoktur. Peki neden? Çünkü uygulama yoluyla henüz yok etmemiş olduğunuz takıntılarınız [şiddetli bir biçimde çarpışan insan takıntılarınız] davranışlarınızda ortaya çıkacak, fakat zihninizin geliştirmiş olduğunuz kısmı ise, görünmeyecektir. O takıntılar artık orada olmadıkları için, gösterilemezler. O birbirleri ile rastlaşanlar ise, kesinlikle zihninizin henüz geliştirilmemiş olan kısımlarıdır. Peki, bu durum, o kişinin iyi olmadığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. Aksine, onun oldukça iyi olduğunu söylemek zorundayız; olan şey şudur ki, o kişinin henüz geliştirmemiş olduğu takıntıları sergileniyor. Peki, onları ortaya çıkarıp sergilemenin amacı nedir? Diğerlerinin o kişiye bunu işaret etmeleri içindir veya aynı takıntıya sahip olan bir başka kişinin onunla çarpışması içindir. Amaç, her ikisine de takıntılarını terk ettirmektir.

Her ne zaman problemler ile karşılaşırsanız, [her biriniz] olayın sebebini araştırmak için kendi içinize bakmak zorundasınız -suçlanan siz olun veya olmayın. Şu sözlerimi hatırlayın: O problem, ister sizin hatanız olsun ister olmasın, siz kendi içinize bakmak zorundasınız -ve problemi bulacaksınız. Eğer meselenin sizinle kesinlikle ama kesinlikle hiçbir ilgisi yok ise veya kırıp geçmeniz gereken hiçbir takıntı ile ilgili değilse, o zaman o gibi bir olay başınıza çok nadiren gelecektir. Eğer bir takıntıya sahip olmasaydınız, o problem gerçekleşmezdi. Uygulamanıza karşı sorumluluk taşıyorum. Yaşadığınız tüm sorunlar, etrafınızda gerçekleşen her bir sorun veya aranızda gerçekleşen her bir sorun, büyük olasılıkla sizinle bağlantılıdır -ve terk etmeniz gereken bir şeyler vardır. İster sizin suçunuz olsun ister olmasın, Fa Bedenlerim takıntılarınızı yok ederken, sizin hatanız mı yoksa bir başkasının hatası mı olduğunu önemsemezler. Bir takıntıya sahip olduğunuz müddetçe, sorunlar yaşamanız ve sizi geride bırakan o takıntıyı fark etmeniz için, Fa Bedenlerim ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Fakat siz hala etrafınıza bakıp: "Bu benim hatam değil" diye düşünüyorsunuz; ya da "Ben Fa'yı koruyorum" diyorsunuz. Bu arada, diğer kişi de "Ben Fa'yı koruyorum" diye düşünüyor. İşin gerçeği, o problemin gerçekleşmesinin sebebi, muhtemelen, her ikisinin de hatalarının bulunmasıdır.

Bazı uygulayıcılar resmimi asıyor, mumlar yakıyor, tütsüler yakıyor ve bana tapınıyorlar. Lütfen böyle bir şey yapmayacağınızdan emin olun. Sıradan insanlar arasında xiulian uygularken, uygulayıcıların dini ritüeller uygulamasına daima karşıyım. Din, sıradan insan toplumunda, bir organizasyon haline dönüşmüştür ve bir xiulian uygulaması değildir. Bana saygı duyuyorsunuz ve böyle bir kalbe sahip olmanız beni mutlu etmek için yeterlidir. [Buna, kendi orijinal dinlerinde Dafa'yı uygulayan uygulayıcılar dâhil değildir]

Sizinle konuşmak istediğim bir başka şey daha var. Xiulian uygulamaya başlar başlamaz göksel gözleri açılacak olan beyaz ırktan çok sayıda muhteşem uygulayıcımız var. Bu, gelecekte önemli bir mesele olacak. Çinli insanlar [çeşitli türlerde] çok sayıda fikir ve kanılar edinmiş oldukları için, Çin'de Fa'yı ilk olarak öğretirken, onların Göksel gözlerini açmak için oldukça güçlü birtakım şeyler kullanmak zorunda kalmıştım; başlangıçta biçimlenmiş olan böyle bir şeyimiz vardı. Bugün, Beyaz Irktan olan uygulayıcıların Fa'yı öğrendikten çok da uzun olmayan bir süre sonra Göksel gözleri açılıyor. Dolayısıyla bir sorun beliriyor. İster sıradan insanların göremediği canlıları gören kişilerden birisi olun veya başka görüntüler görüyor olun, bugün söylediğim şeyleri hatırlayacağınızdan emin olun: Ona çok fazla dikkatinizi vermeyin. Eğer bir şeyler görürseniz, oluruna bırakın. Ondan etkilenmeyin. Sevince kapılmayacağınızdan emin olun. O şey, çok düşük seviyedeki gerçek bir olguyu görmekten başka bir şey değildir ve o kesinlikle sizin seviyenizi temsil etmemektedir. O yüzden, ister bir şeyler görebiliyor olun ister göremiyor olun, zihninizi Fa'yı çalışmaya vermek zorundasınız. Kitabı okuyun ve Fa'ya çalışın. Kitabı okuyun ve Fa'ya çalışın. Fa'yı öğrettiğim her defasında, özenle kitabı okuyun, kitabı okuyun, kitabı okuyun diyorum. Kitabı okuduğunuz müddetçe, umduğunuzdan daha iyi şeyleri elde edeceksiniz.

Gözünüz ile gördüğünüz zaman, [ne kadar görüyor olursanız olun], onlar sadece sizin kendi seviyenizde var olan şeylerdir. Herhangi bir takıntıyı kışkırtmayın. Görebilmek iyi bir şeydir ve gözünüzü bloklamayacağım. Fakat şunu bilmelisiniz ki, ne görürseniz görün, Fa'yı çalışmaya devam etmek zorundasınız. Şunu hatırlayacağınızdan emin olun: Hiçbir yüksek seviyeli canlı sizin Shifu'nuz değildir. Onlara ait olan hiçbir şeyi kabul etmeyin. Eğer bunu yaparsanız, "ikinci bir uygulama yoktur" ilkesine karşı olan ciddi bir duruma sebebiyet verecektir. Xiulian uygularken zihninizi Fa'ya vermelisiniz. Şunu hatırlayın: Sizin Tamamlanmaya ulaşmanızı sağlayan şey Fa'dır; ve göksel gözünüzü açan şey de Fa'dır. Tamamlanmaya ulaşmak için, Fa içerisinde uygulama yapmanız gerekiyor. Fa'nın dışında olan herhangi bir şeye takılıp kalmak, sizi yarı yolda bırakacaktır.

Soru: Benim Çinli bir kız arkadaşım var. Kitapları okuyarak, ırklar arası evliliğin doğru olmadığını öğrendim ve ondan ayrılmaya karar verdim.

Shifu: Başka ırktan biri ile olan evlenme isteğinize asla hayır demedim. Çünkü bu durum, bize tarihten bırakılmış bir problemdir ve sizlerle ilgisi yoktur. Gelecekte dünyada kalacak olanların hepsi, saf kan olmak zorundadır. Fakat sizler Tamamlanmaya ulaşmış olacaksınız. Sizler xiulian uygulayıcılarısınız ve bunun bir parçası değilsiniz. Çocuklarınıza gelince; eğer xiulian uygulayabiliyorlarsa, onları da düzelteceğiz. Onların ana ruhları nereye ait ise ve nereye gitmeleri gerekiyorsa, oraya gitmelerini sağlayacağız. Bu konuyu işte bu şekilde ele alacağız.

Dafa'nın yüce gücü sınırsızdır. Olayları ele almak için çok sayıda yöntemimiz vardır. Uygulayıcılarımız için [ihtiyaç duyulan] çok sayıda yöntemimiz vardır. Fakat sıradan insanlar için keyfi olarak hiçbir şey yapamayız. İlişki böyledir. Sizin durumunuza gelince, ben bunu yapamayacağınızı söylemedim, ayrıca yapabileceğinizi de söylemedim. Çünkü biz şu anki zaman dönemi içerisinde, her şeyi şu anki durumunda bırakıyoruz. Günümüzde toplum bu şekildedir. Bu durum, uzaylı yaşamların kültürüne sahip olmanız faktörü ile benzerdir. Dahası, bu konunun üstesinden gelinirken, sizinle herhangi bir ilgisi olmayacaktır. Sizler Tamamlanmaya ulaşmış olacağınız için, dünyada kalacak olanlar siz olmayacaksınız. Hepiniz göksel cennetlere gitmiş olacaksınız. Durum budur.

Soru: Ruhun bir görüntüsü var mıdır?

Shifu: Ruhun bir görüntüsü vardır ve görüntüsü sizinki gibidir. Fakat görüntüsü sizin fiziksel vücudunuzun görüntüsünden daha güzeldir. Parlaktır, çünkü vücudunu oluşturan parçacıklar daha ince, daha mikroskobiktir ve yüzeydeki fiziksel vücuda nazaran, daha büyük bir enerji potansiyeli taşımaktadır.

Soru: Bir kişinin görüntüsü, reenkarne olduğunda değişir mi?

Shifu: Değişebilir. Fakat birtakım güçlü orijinal özellikler kalır. Bazı kişiler, çok sayıda reenkarnasyonlarım boyunca değişmedim der. Fakat beyaz ırktan biri olarak reenkarne olduğumda, dik bir burnum vardı; gözlerimin daha derin bir yuvası vardı ve maviydi.

Soru: Shifu bir defasında, çeşitli boyutlarda bulunan bedenlerin bağımsız varlıklar olduğundan bahsetmişti. Bunu anlamayı zor bulmuştum. Ruh ile diğer boyutlarda var olan vücutların arasındaki ilişki nedir?

Shifu: Bu, evrenin yapısı ile bağlantılıdır; insanların kendileri ile doğrudan bağlantılı değildir. Çok sayıda boyutta, sizinle aynı olan "sizler" varsınız. Onlar sizinle aynı ismi paylaşıyorlar, fakat bağımsızlardır. Bu, çeşitli boyutlarda bulunan vücutlarınızdan farklı bir olaydır. Çeşitli boyutlarda var olan vücutlarınız, farklı moleküler parçacıklardan meydana gelen, farklı boyutlardaki vücutlarınızdır. Onların hepsi sizsiniz.

Soru: Şu anda insanların şeytan doğasının baskın durumda olduğundan bahsetmiştiniz. Peki, o zaman benim şeytan doğam, insan faktörlerime hangi oranda dayandırılabilir ve bu durum diğer boyutlardan hangi oranda kaynaklanıyor?

Shifu: Her bir insan, maddi karakteristik özelliklere sahiptir. Bunların yarısı pozitif, yarısı ise negatiftir. Ve bununla birlikte, doğum sonrası edinilen fikirler ve de düşünce karması, o kişinin bir parçasıdır. Sıklıkla şöyle derim: Bir insan elbise gibidir; vücudunuz ve düşünceleriniz ise bir şapka gibidir. Bir başka canlı onları giydiğinde, aynen o canlı gibi olursunuz. Bir kişinin bilinci güçlü değil ise, her an için bir başka canlı tarafından giyilebilir. Olayların şu anki kaotik durumuna ulaşması ile birlikte, günümüz toplumunda yaşayan insanların yaptığı çeşitli türlerdeki kötülükler, hakikaten ciddi bir problemdir. Geçmişte, Üç Diyarın dışında bulunan hiçbir canlının, Üç Diyara girmesine izin verilmiyordu; Üç Diyarın içinde bulunan hiçbir canlının da Üç Diyarın dışına çıkmasına izin verilmiyordu; Üç Diyarın içerisinde bulunan farklı boyutlardaki canlıların birbirlerine engellemede bulunmalarına izin verilmezdi ve futi tarafından ele geçirilmeye müsaade etmek yasaktı. Fakat şu anda, bunların hepsi gerçekleşiyor ve bu insan boyutu, en kaotik yer durumunda. Çok sayıda insan......düşünceleri yanlış olduğunda, bu durum, düşüncelerinin şeytan doğasına uyum sağladığı andır; ve şeytan-doğası düşünceleri güçlüdür. İnsanlar sürekli olarak, toplum içerisinde kötü şeyler okuyor, kötü şeyler görüyor ve kötü şeyler dinliyorlar. Kafalarına kötü şeyler yüklüyorlar ve dolayısıyla da, şeytan-doğaları büyüyor. Eğer şeytan doğanız büyük ise, şeytan ile uyuşursunuz ve şeytanlar da sizin gibi olurlar. Siz ile şeytan benzer olacağınız için, vücudunuza girerler. Dışsal faktörlere işte bu durum dayandırılabilir. Düşünceleriniz kolayca onlarınki gibi olduğundan, sizi kolaylıkla kontrol edebilirler. Durumlardan birisi budur. İnsanlarla aynı seviyede bulunan boyutların içerisinde, sayılamayacak kadar çok yozlaşmış canlı vardır ve onlar insanları açıkça kontrol ediyorlar. Peki, insanları niçin kontrol ediyorlar? Dünyasal yaşama imreniyorlar; insan bedenlerini ele geçirmek istiyor, insan maddelerinden faydalanmak istiyorlar. İnsan maddeleri, dönüşüme uğramalarının ardından, onlar için faydalıdır. Onlara uygunluk gösteren insanları seçmelerinin nedeni budur. İnsanoğlu şu anda bu problem ile yüz yüze gelmiştir, fakat insanlar günümüzde hala oldukça iyi durumda olduklarını düşünüyorlar.

Bu problemler, çözülmelerinin final aşamasındalar. İnsanların, hayatlarını yaşama konusunda giderek daha net bir hale gelmelerinin nedeni budur. Yavaş yavaş kendilerini buluyorlar. Önceleri, insanlar puslu bir kafa ile yaşıyordu. O gibi yaşamlar tarafından, karmaşık ve devasa faktörler tarafından yönlendiriliyorlardı. İnsanları tamamen özgürleştirmem gerekiyordu; o dışsal kontrolleri tamamen yok etmem ve insanların kendi kendilerini kontrol etmelerini sağlamam gerekiyordu. Aksi takdirde, bugün öğretmekte olduğum Fa onlara anlatılmış olacaktı. Eğer hepiniz puslu bir zihne sahip olsaydınız ve kendinizi bulamıyor olsaydınız ve her şeyi onların elde etmesine müsaade etseydiniz, o durumda bir işe yaramazdı. O yüzden, uygulayıcılarım için yaptığım ilk şey, işte buydu. (Alkış)

Ayrıca sıradan insanlar da gözetilip korundular, çünkü toplumdaki sıradan insanlar dizginlenselerdi ve Fa'yı edinemeselerdi, bu çok ciddi olurdu. Bazı uygulayıcılar bana gelip Fa'yı iyi yayamadıkları konusunda kendilerini eleştirdiklerinde, onlara: "Oldukça iyi iş çıkardınız, fakat birçok durum sizin kabiliyetinizin ötesindedir" demiş olmamın sebebi budur. Arzu ettiğiniz sonuçlara ulaşamamış olmanız, sizin suçunuz değildir. Fakat eğer bunu yeterince denememiş iseniz, o zaman bu sizin probleminizdir.

Bazen bir binanın tepesinden aşağı baktığım ve koşuşturan insanları izlediğim zamanlar oluyor. Kendi kendime: "Günümüzde insanlar nasıl yaşıyorlar böyle?" diye düşünüyorum. Onlara acırken, aynı zamanda, kendi gidişatları ile birlikte, buradaki her şeyi kendi başlarına yok ettiklerini de hissettim. Toplumun yozlaşmasının sebepleri vardır, fakat herkes bu probleme katkıda bulunuyor, bu gelgiti arttırıyorlar. İnsanlar bu sel içerisinde doğru bir şekilde davranmıyorlar. Aksine, kendilerine boyun eğiyorlar. İnsanların kendilerine boyun eğmesinin en tipik örneklerinden birisi, futbol sahasında ortaya çıkan muazzam şeytan doğasıdır. Vahşice çığlıklar atarlarken ve bağırırlarken, şeytan-doğasının vahşice köpürdüğünün ve güç kazandığının farkına varmıyorlar. İnsanlar mantıksız bir şekilde bağırdıkları ve haykırdıkları o vahşi dansı yaparlarken, bu, şeytan doğasının en büyük dışa vurumudur. Mantıkla yapılmış olan şeylerde, kişi ne yaptığını bildiğinde ise, bu genellikle Merhamet (Shan) düşünceleri ile yapılmaktadır. O, kişinin gerçek benliğidir.

Soru: Ben kendimi daima güçlü ve kendisini kontrol edebilen biri olarak görmüşümdür. Peki, Shifu'yu gördüğüm her defasında veya Shifu'dan bahsedilen her defasında, niçin gözyaşlarımı tutamıyorum?

Shifu: Sizlere şunu söyleyeceğim ki, tarihin farklı dönemlerinde ve farklı ülkelerde, salonda bulunanlarınızın önemli bir kısmı, benimle önemli karmik ilişkilere sahiptiniz. Konunun bir yönü budur. Başka bir yönü daha vardır. "Karmakarışık olmuş bu dünyada sizler hala bu muhteşem bir şeyi yayıyorsunuz." Bu kelimeleri, benim ne yapmakta olduğumu anlamayan Tanrılar söylüyor. O yüzden, benim açımdan sizleri kurtarmak daha da zor. Sizin, kendisini bu boyutta gösteren kısmınız bunun farkında değil, fakat diğer boyutlarda bulunan kısımlarınız hepsini görüyor ve size neler vermiş olduğumu da biliyor. Bana olan şükranlarınızı kelimelere, davranışlara veya herhangi bir fikre dökemiyor olmanız, bu kısımda bulunan parçanızın istem dışı gözyaşı dökmesine sebep oluyor. Toplumun ne berbat bir hale gelmiş olduğunu kesinlikle bilmiyorsunuz. Son derece pistir; insanların vücutlarındaki karma tek kelime ile devasadır ve zihinlerindeki kötü düşünceler de çok fazladır. O kadar fazladır ki. Fakat sizin için onların hepsini yok ediyorum; vücutlarınıza altın renginde parıldayan bir Falun ve bu Fa'nın bütününden doğan muazzam sayıda şeyler yerleştiriyorum ve işte böylece sizler de xiulian uygulayıp kendinizi geliştirebiliyorsunuz; ben de inanılmaz derecede kirli olan vücutlarınızı temizliyorum. Bu, cennetin ve dünyanın başlangıcından bu yana kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şeydir. (Alkış) Bir başka perspektiften konuşacak olursak, cennetin ve dünyanın var olmasından bu yana hiç kimsenin şahit olmamış olduğu bir olay ile karşılaşacak kadar şanslısınız. Bunu yapmanızın sebebi budur. Giderek daha aklı başında bir hale geliyor olduğunuz için, olayları daha açık şekilde ortaya koyuyorum.

Soru: Shifu, bilimin bir din olduğunu söylemişti. Bu beni gerçekten şok etti. Bunu daha derinden açıklayabilir misiniz lütfen?

Shifu: O bir dindir, iyi temellenmiş bir dindir. Diğer dinler, sizin spritüel olarak algılamanızı sağlar ve ardından da, [xiulian uygulama sürecinde] evrendeki muhteşem şeyleri keşfetmenizi, gerçek anlamda maddi varoluşu olan şeyleri keşfetmenizi sağlar. Diğer dinlerde her şey işte bu şekilde ilerler. Bu arada bilim dini ise, birkaç maddi şeyi keşfetmenizi ve bununla, ona giderek daha fazla inanmanızı sağlar. En sonunda da, sizi kendisine bağımlı hale ve daha da bağımlı hale getirir ve siz de onun gerçek gibi göründüğünü düşünürsünüz. O din, maddi şeyler yoluyla sizi spritüel inanca doğru sürükler. Fakat normal dinler ise sizlere, ruhani bakış açısından başlayıp, maddi şeylerin gerçek algısına doğru rehberlik eder. O, ters yoldan gitmektedir. Dolayısıyla da, insanlar tarafından fark edilmiyor. Herhangi bir şeyin, bu dünyada bir dayanak noktasına sahip olması için, istikrarlı kalması ve de kendisini oluşturması için, kilit bir faktöre sahip olması gerekir: bu boyutta bir alan, fiziksel anlamda var olan bir alan biçimlendirmek zorundadır. Mesela, örnek olarak dini ele alalım. Bir dinin kendisini oluşturabilmesinin nedeni, çok sayıda insanın inançları esnasında, sarsılmaz inanç konusunda yaptıkları konuşmaların, yaptıkları tapınmaların ve bu gibi şeylerin bir ortam biçimlendiriyor olmasıdır. Ve bu ortam, dönüp, o dini korumaktadır ayrıca.

Aynı şey, bilim için de geçerlidir. Onun sahip olduğu ortam, devasa bir büyüklüğe ulaşmıştır. Her yerde bulunuyor olması durumu, insan boyutunun neredeyse her bir köşesine nüfuz etmiştir -buna her bir alan da dâhildir. Bilimin her şeyi kuşatmış olduğunu söyleyebilirsiniz ve hiçbir din onunla mukayese edilemez durumdadır. [Fakat fiziksel bir ortam biçimlendiği an] bu insan boyutu, karşılıklı-üretim; karşılıklı-engelleme ilkesine sahiptir: Pozitifin olduğu yerde negatif vardır ve nerede iyi varsa orada kötü vardır. Dolayısıyla, bu boyutta biçimlenmiş olan o ortam, aynı zamanda bu gibi iki faktöre de sahiptir: Birisi iyi, diğeri ise kötü. Aynı şey, din için de geçerlidir, çünkü onun oluşumu da bu iki faktöre sahiptir. Ona karşı olduğunuzda, şeytani yönü sizi öldürmek dahi ister. Bu, o ortamdaki negatif, şeytani faktördür. Eğer ona inanırsanız, diğer kısma ait olan faktörü, size karşı iyidir ve yumuşak başlıdır. Bu, onun iyi olan kısmıdır. Bilim de, bu iki faktöre sahiptir. Eğer bilime karşı olursanız, sizi öldürmeyecek olsa da, insanlar hep birlikte ayaklanacak ve size saldıracaklardır. Herkes sizin batıl inançlı olduğunuzu söyleyecek veya herkes komik olduğunuzu söyleyecektir. Sizin toplumdaki değerinizi düşürür ve böylece de değersiz olursunuz. [İlkokuldan başlayarak] eğer ona inanmaz veya onu iyi öğrenmezseniz, sizi kovar. Eğer kolejde ona iyi çalışmazsanız, bir derece alamaz veya mezun olamazsınız ve iyi uzmanlaşmazsanız, iyi bir iş bulamazsınız. Toplum tamamen onun meslekleri ile dolmuştur.

Bir başka perspektiften konuşursak, her bir meslek, bilim ile dolup taşmaktadır. Eğer ona iyi çalışmazsanız iyi bir iş bulamazsınız. Fakat bununla birlikte, bu bilim yeterince gelişmemiştir. Onun gelişimi, sadece, şu anki mevcut boyut ile sınırlıdır. Bilim, Tanrıların varlığını ispatlayamaz. Yanlış yapılan bir şeyin cezalandırılması konusunu da bilmez. Eğer Tanrıların varlığı hakkında konuşursanız, sizi batıl inançlı biri olarak etiketler. Eğer kötü şeyler yapan birinin cezalandırılacağını, yaptığı iyilik için ödüllendirileceğini ve iyi bir insan olmak için erdeme kıymet vermesi gerektiğini söylerseniz, cümlelerinizin genel inanca ters ve zavallıca olduğunu ilan eder. Aslında bu bilim, insanoğlunun en iyi olan kısmına saldırmaktadır -gerçek anlamda iyi olan doğuş kalitesine. Bilim, insanlara, erdeme değer vermesini söylemez, insanlara iyi olmalarını da söylemez. Tüm tutkularını açığa çıkarmaları için, insanları kışkırtmaktadır. İnsanların var olması için gerekli olan ortamı yok ediyor, aynı zamanda doğuş kalitesini ve insanoğlu için gereken standartları da öyle. Bu açıdan bakıldığında, bilim doğru ve erdemli bir din değildir. Fakat şimdilik, konforun yanılsaması ile birlikte, insanların bu boyutta rahat yaşamalarını sağlamaktadır. İnsanların kişiliklerinin yok edilmesinin ardından, sahte özgürlük vesileleri ve sahte bir gelişim sağlıyor; bu suretle de insanlar, ona daha da fazla inanıyorlar. Fakat Tanrıların bakış açısına göre, haddinden fazla rahatlık ve konfor insanlar açısından iyi bir şey değildir. Karmalarını arttırıyorlar ve karmanın birikmesini sağlıyorlar. Ve karmik borçları yok etmeden, kişi eninde sonunda cehenneme gidecektir. Hatta hayatı dahi yok edilecektir. Eski günlerde, Batılılar şu prensibi bilirlerdi [ayrıca yaşlı insanlar da aynı prensibi biliyordu]: Birazcık zorluk çekmekte sorun yoktur ve bu kötü bir şey değildir, çünkü kişinin zor koşullar altında kendisini geliştirmesi, iyi bir şeydir. Hepsi bunu anlamıştı.

Bir kişi sıkıntı çekerken, karmasını yok etmektedir. Sadece karmanın yok edilmesinin ardından kişi bir sonraki hayatında gerçek mutluluğu [karmadan muaf olan mutluluğu] edinecektir. Eğer xiulian uygulamak isterseniz, karmik borçlar [temizlendikçe] gong'a dönüşür ve göksel cennetinize geri dönersiniz. Bilim dini ise, sadece kendisine inanmanızı, gerçek Tanrılara inanmamanızı söylüyor. Dahası, insanları ters istikamete doğru itiyor -durmadan karma üretiyorlar. Onun erdemli olmadığı düşüncesine katılmıyor musunuz? Fakat benim burada konuşmakta olduğum şey, bu bilimin bütünsel formudur. Ben, modern bilim tarafından yaratılan sahalara karşı olduğumu söylemedim. İnsanlar bu ortamda bu şekilde yaşıyor ve mesleklerini bu çizgi üzerinde icra ediyorlar. Toplum bu hale gelmiş olduğundan dolayı, onu olduğu gibi sürdürmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok ve ben ona karşı değilim. Ben sadece sizlere bilim hakkındaki gerçeği anlatıyorum.

Bununla birlikte, sizlere bilimin mutlak gerçek olmadığını söyleyebilirim. Niçin Einstein hayatının son yıllarında dine dönüş yaptı? Bilim dünyasında muazzam başarılar elde etmiş olan onun gibi birisi, dinlerin doğru olduğunu keşfetti. İnsanlar onu anlamadılar, çünkü onlar Einstein kadar zeki değillerdi. O inatçı kişiler, Einstein'ı anlamadılar; bilgelikleri Einstein'dan daha az olan kişiler onu gerçekten de anlamadılar. Einstein dinin öğrettiği şeyin doğru olduğunun ve dinin gerçek bir bilim olduğunun en sonunda farkına vardı. Dolayısıyla da, doğru ve erdemli bir dine inanmaya başladı. Az önce söylediğim şeyi tekrar edeyim. Gidin ve yapmanız gereken meslek ne ise yapın, çünkü [en tepeden en aşağı kadar] kozmos, toplumun şu anki şeklinde olmasına sebep olmuştur. İnsanlar onu şimdiki gibi sürdürüyorlar. Ben araya girmek istemiyorum. Benim kurtarmakta olduğum kişiler sizler olduğunuz için, onu şu anda kendi haline bırakıyorum. Ben insanlara sadece onun gerçek durumunu anlatıyorum. Bunu uygulayıcılara anlatıyorum -sıradan insanlara ya da toplum içerisinde yaşayan insanlara anlatmıyorum. Ayrıca onların bilmesi de gerekmiyor. İşin aslı, bu durum hakkında konuşan tek kişi ben değilim. Çok sayıda zeki insan, bilimin bir din olduğunun farkına varmış durumda; bazı sıradan insanlar bunu biliyorlar.

Soru: Tamamlanmaya ulaşan Dafa uygulayıcıları bu dünyadan hangi yolla gidecekler?

Shifu: Bu soru hakkında daha önce defalarca konuşuldu. Eğer bir kişinin kaderinde Falun Cennetine gitmek var ise, Falun Cennetine gidecektir ve Tamamlanmaya ulaştığında, yüksek enerji maddesine dönüşmüş olan fiziksel vücudunu da kendisiyle birlikte götürecektir. Fakat büyük bir çoğunluğunuz, daha yüksek seviyelerde bulunan başka ve farklı cennetlerden geldiniz ve o cennetlerde fiziksel bedenlere ihtiyaç yoktur. Onlar insan vücudunun iyi bir şey olduğunu düşünmezler. Fiziksel bir vücudu oraya götürmeniz, cennetinizin orijinalinde sahip olduğu her şeyi değiştirir. O yüzden fiziksel bedenleri hatta size onlar vermiş olsa bile istemezler. Fakat bilmelisiniz ki, herkes şöyle düşünüyor: "Ben de istiyorum." Bu durum, henüz uygulamayı tamamlamamış olan parçanızın, en yüzey kısımdaki sıradan insan düşüncesinden etkileniyor olmasıdır. Gerçek durumu gördüğünüzde öteki türlü düşüneceksiniz. Bir Tanrı gibi düşünecek ve: "Vay canına, demek ki böyleymiş" diyeceksiniz.

Ve ayrıca, Tamamlanma anınızda, insanoğluna göz kamaştırıcı bir manzara göstermekte istiyorum. Düşüncem şu: Tüm Dafa uygulayıcılarının, [ister vücuda ihtiyaçları olsun ister olmasın] bedenlerini gökyüzüne yükseltmek ve ardından da uçup gitmelerini sağlamak; bedene ihtiyacı olmayanların vücutları havada Işık Dönüşümüne uğrayacak. Bu, tarihte daha önce asla gerçekleşmemiş olan bir görkem yaratacak ve insanoğluna derin bir ders bırakacak. İnsanlar Tanrılara inanmıyorlar, o zaman bırakalım da Tanrılar kendilerini insanlara gerçekten göstersinler. Düşündüğüm şey bu, fakat bunun mümkün olup olamayacağına son dakikada karar verilecek. Tamamlanmaya gelince, bir problem olmamalıdır. O sadece hangi formun benimseneceği meselesidir.

Soru: Birçok uygulayıcı uygulamasını nasıl yapmış olduğunu bilmiyor ve Tamamlanmayı başarıp başaramayacakları konusunda şüpheliler.

Shifu: Bu da bir başka takıntıdır. Dahası, inanmamanın kendisi, xiulian'deki en büyük engeldir. Daha yeni: "Kişi sabah Tao'yu duyarsa akşam ölebilir" demiştim. Yani bu, eğer zihniniz Fa ile dolu ise, geriye kalan kötü şeyler fazla olmayacak, hatta tamamen yok edilmiş olacaklardır anlamına geliyor. Söyleyin bana nereye yerleştirilmelisiniz. Sizlere sıklıkla şunu söylüyorum: Fa'yı edinmiş olduğunuz için, artık bu gibi konuları düşünmemelisiniz. Bunları fazla düşünmek, bir takıntıdır. Bir takıntı değil midir? Bu, gelişiminizi etkiler. Gelecekte Fa'yı dinleyecek olan daha fazla sayıda insan olacak. Fakat onların hepsi Tamamlanmaya ulaşamayacaklar; Fa'yı dinlemeye herkes gelmeyecek. Bazı insanlar ne kadar xiulian uygularsa uygulasınlar, hala tedavi edilme takıntısından kurtulamıyorlar -nasıl xiulian uygularlarsa uygulasınlar, buna hala uyanamıyorlar. Bu işe yaramaz. Bugün burada oturan kişilerin bu gibi problemleri olmadığını düşünüyorum. (Alkış) Çok sayıda insan Fa'yı dinlemeye layık değildir. Çok sayıda dünya insanının bugün sizler gibi burada oturamıyor olmasının sebebi budur. Bu Dafa, kutsaldır. Size sanki tesadüfen bu kapıya yürümüş, içeri girmiş ve Fa'yı dinliyorsunuz gibi geliyor. Bu "tesadüfün" gerçekleşmesini sağlayan ne tür bir karmik ilişkiye sahip olduğunuzu ise, bilmiyorsunuz.

Soru: Xiulian uygulayıp uygulayamayacağımı nasıl bilebilirim?

Shifu: Benim kapım sonuna kadar açıktır. Çok büyük bir kapı açmış olduğumu söylemiştim. Fakat aslında sizlere şunu söyleyeceğim: Açmış olduğum kapı o kadar büyüktür ki, artık kapı diye bir şey dahi yoktur, tamamen açıktır. (Alkış) Kim olursanız olun, kendinizi geliştirebildiğiniz müddetçe, size karşı sorumlu olacağım. Söylemiş olduğum şeyi anladınız, öyle değil mi? (Alkış)

Soru: Homoseksüeller Dafa uygulayabilirler mi?

Shifu: Evet, fakat o kötü davranış biçimini terk etmek zorundalar; bir insan gibi asil ve erdemli yaşamak, kendilerini bulmak ve o karanlık zihinsel durumdan kurtulmak zorundalar. (Alkış)

Şu anda uygulayıcıların sorularını cevaplıyorken, uygulayıcılarımıza xiulian içerisindeki meseleler hakkında konuşuyor olduğum için, içerdiği konular nispeten yüksek seviyelidir. Belki de, içeri çat kapı girenler veya henüz gelmiş olanlar, bu gibi konuların bazılarını anlaşılması zor bulabilirler. Belki, bizi bir tür din ile karıştırabilirsiniz. Sizlere, bizim herhangi türden bir din olmadığımızı söyleyebilirim. Ben insanlara sadece bu Fa hakkında konuşuyorum. Eğer xiulian uygulamak isterseniz, size yardım ederim. Eğer öğrenmek istemezseniz, sizi kendi halinize bırakırım. Biz herhangi bir biçime sahip değiliz, ayrıca sizi herhangi bir şekilde sınırlamıyoruz -hiçbir türden dini bir kuralımız yoktur. İnsanlardan tek bir kuruş dahi almıyoruz. Geldiğinizde, istediğiniz gibi dinleyebilirsiniz. Öğrenmek isterseniz, öğrenebilir, öğrenmek istemezseniz istediğiniz gibi gidebilirsiniz.

Soru: Ben uzman bir doktorum. Eğer hastalarıma xiulian uygulamaları konusunda yol gösterirsem ve artık onların hastalıklarını tedavi etmek gerekmez ise, geçinmek için ne yapacağım?

Shifu: Demek senin endişen de bu. (Herkes gülüyor) Aslında sana tüm hastalarının xiulian uygulayamayacağını söyleyeyim. Bazı insanlar, kendilerine anlatsanız dahi, xiulian uygulamayacaktır. Fakat aynı zamanda da, eğer o kişiler gerçekten önceden belirlenmiş ilişkilere sahiplerse [belki de hastalığı olan birçok insan bu tür bir karmik ilişkiye sahiptir] bu yola girecek ve xiulian'e adım atacaklardır. Belki de, bu türden bir önceden belirlenmiş ilişkileri vardır. Durum ne olursa olsun, her türden durum olabilir. Hastaları tedavi eden bir doktor olarak yaşamını sürdürme konusuna gelince ise, konuyu değerlendirmek için hala sıradan insan düşüncelerini kullanıyorsun. Aslında, hayal ettiğin gibi olmayacaktır. Hala hastalar olacaktır. Eskiler öldüğünde yeniler gelir. Dafa bu gibi şeyleri göz önünde bulunduracaktır. Bu, sıradan insanların perspektifinden konuşmaktır. Yüksek bir seviyenin perspektifinden konuşursak, eğer bir hastanın Fa'yı edinmesi gerekiyorsa ve siz para kazanmak için onun Fa'yı edinmesini sağlamıyorsanız -elbette amacın para kazanmak değil, geçinmek- bunun yanlış olacağını düşünüyorum. Sizin düşündüğünüz gibi değildir.

Soru: Ben ve kocam, Eylül 1997'de Falun Gong'u uygulamaya başladık. 1998 yılının Mart ayında kocam kalp rahatsızlığından dolayı aniden öldü. Kocamın ölümünü nasıl anlamalıyım?

Shifu: Eğer gerçekten xiulian uygulasaydı; asil ve erdemli bir biçimde xiulian uygulasaydı ve kendisini gerçek bir uygulayıcı olarak görseydi, bu problemin gerçekleşme ihtimalinin olacağını düşünmüyorum. Elbette, eğer ben onun xiulian uygulamıyor olduğunu söylersem veya kesinlikle uygulama yapmamış olduğunu söylersem, buna katılmayabilirsiniz. Fakat sizlere şunu söylemeliyim: xiulian ciddi bir meseledir. Normal, sıradan bir insanı sıra dışı bir yüksek-seviyeli canlı haline dönüştürmek, onu bir Buda haline dönüştürmek, bir Tanrı haline dönüştürmek veya Batılıların dediği gibi, onun Cennete gitmesini sağlamak -insanoğluna ait olup bundan daha ciddi olan başka bir şey olduğunu söyleyebilir misiniz? Hiçbir şey bu kadar ciddi değildir. Peki, o zaman bir uygulayıcı bununla yüzleştiğinde, konuyu nasıl ele almalıdır? Bunu çok ciddi bir mesele olarak görmeniz ve kendinizi gerçek bir uygulayıcı olarak ele almanız gerekmez mi? Eğer xiulian uygulayan bir kişi, kalbinin derinliklerinde hala hastalığını düşünüyorsa; özlemini çektiği yaşamın bir parçasını düşünüyorsa ve insan toplumuna ait şeylere karşı olan takıntısını bırakmakta gönülsüz ise, azimle ilerleyemez. Aslında, ölümcül bir hastalığı olan çok sayıda kişi iyileşmiş ve gerçek Dafa uygulayıcıları haline gelmişlerdir. Genelde, gerçek anlamda xiulian uygulayamayanlar ve hatta ölenler bile, yaşamları uzatılmış olanlardır.

Xiulian, bir kişinin hayatını uzatabilir. Süreklilik arz eden uygulama, kişinin hayatını durmaksızın uzatır. Dolayısıyla, yaşlı insanlar uygulama yapmak için yeterli zamana sahip olmalıdır. Bu, hem bedeni hem de zihni geliştiren Dafa'mızın bir özelliğidir. Peki, o zaman sıradan insanlar arasında bulunan hastaların yaşamları niçin aynı şekilde uzatılamıyor? Bir düşünün: Bir kişinin uzatılmış olan yaşamı sıradan insan yaşamı sürmesi için midir, yoksa kendisini gerçek anlamda geliştirmesi için mi? Eğer bu ilişkiyi yoluna koyamıyorsa ve uyuşuk bir şekilde uygulama yapıyorsa, buna nasıl izin verilebilir? Bir kişinin yaşamının uzatılması, sadece xiulian amacı ile yapılır, eğer eskisi gibi kalmaya devam ederse, hayatını kaybetmeyeceğini garanti etmek zordur.

İyileşen çok sayıda kanser hastası var, fakat aynı zamanda ölen kanser hastaları da var. Peki neden? Size bir örnek vereyim: Bu Fa'yı elde ettiklerinin farkına vardıktan sonra, bazı insanlar gerçekten de hiçbir şeye takıntılı değillerdi. Hasta yataklarında yatarken, bu kişi: "Ölüyorum, fakat bunun gibi bir şeyi okuma şansım oldu. Bunu daha önce okumamış olduğum için gerçekten de çok üzgünüm!" şeklinde düşünüyordu. Onu, hastalığının tedavisi için kullanmayı düşünmedi. Sadece zamanını kitabı okumak için en iyi şekilde değerlendirdi. "Çok uzun yaşamayacağım. Acele etmem ve kitabı okumam daha iyi, acele et ve oku. Geriye kalan günlerimde ya da yıllarımda, mümkün olduğunca fazla okuyacağım" şeklinde düşündü. Fakat bu süreç esnasında, farkında olmadan hasta yatağından kalkabildi, tümörü yok oldu, yürüyebiliyor, ayağa kalkabiliyordu ve birden bire tepeden tırnağa bir yükten kurtulmuş olduğunu hissettiğini keşfetti. Hastanede onu yeniden muayene ettiler ve kanserin tamamen iyileşmiş olduğunu gördüler. Fakat doktorlar Dafa'nın kişinin hastalığını iyileştirmiş olduğunu genellikle kabul etmezler. Onlar açısından bunu kabul etmek, günümüz modern biliminin kendisini inkâr etmesi ile aynı şey olacaktır. O yüzden de: "Ah evet! Daha önce yanlış teşhis konmuş" derler. Bunun gibi çok sayıda durum vardır.

Elbette şöyle insanlar da var: Dafa uygulamanın hastalıkları iyileştirebildiğini duydular ve o yüzden de, "Vay canına" diye düşündüler ve uygulama yapmaya geldiler. Fakat hastalıklarını iyileştirmek için gelen birinin iyileşmeyeceğini ve uygulamasının başarısızlıkla son bulacağını öğrenmişlerdi, çünkü bizim amacımız xiulian uygulamaktır, insanların hastalıklarını iyileştirmek değil. Dafa'yı öğrendiğiniz müddetçe, hastalıklarınız iyileşecektir, fakat amaç sizi iyileştirmek değildir. O kişi Dafa'nın gereksinimleri doğrultusunda xiulian uygulamamış ve bir uygulayıcı olmak ta istememişti. Sadece hastalığının iyileşmesini istiyordu. Fakat bu kutsal Dafa, hastalığını iyileştirmesi amacı ile ona açıklanabilir mi? Hayır. Dolayısıyla şunu da biliyordu: "Hastalık iyileştirmekten bahsetmediğim ve Shifu'dan beni iyileştirmesini istemediğim müddetçe, Shifu eninde sonunda beni uygun zamanda iyileştirecektir." Görüyorsunuz, bunu sözlü olarak dile getirmiyor, hatta hastalığından kimseye bahsetmiyordu, fakat uzun bir zaman geçtikten sonra kalbinin derinliklerinde hala: "Egzersizlerimi yaptığım müddetçe Shifu beni uygun zamanda elbette ki iyileştirecek" şeklinde düşünüyordu. Bu konu hakkında hala böyle düşünüyordu. Bu önemsiz sapma, gerçek, temel bir farklılık yaratmıştı. Bu küçük sapma, onun gerçek doğasını ortaya çıkarmıştı: hala iyileşme endişesi taşıyordu.

Genel anlamda konuşacak olursak, gelen kanser hastaları için zamanı uzattık, onlara şans üzerine şans verdik. Hastane raporları, o kişilerin 2-3 ay içerisinde öleceğini söylüyordu. Fakat bizim ona verdiğimiz zaman 1 yıla, 1,5 yıla, 2 yıla uzamıştı. Bununla birlikte hala düşünme biçimini değiştirmedi. Hala hastalığı konusunda endişeliydi: "Acaba hastalığım tekrar nüksedecek mi? Acaba Shifu benimle gerçekten ilgileniyor mu? Beni tedavi ediyor mu?" şeklinde düşünüyordu. Görüyorsunuz, aklında hala bu vardı. Bunu kimseye sesli olarak dillendirmemişti, fakat kalbinin derinliklerinde, "Hastalığımın iyileşmesi için Shifu elbette bana yardım edecek" diye düşünüyordu. Dolayısıyla, xiulian uyguluyormuş gibi görünmesine rağmen, özünde iyileşme niyeti taşıyordu. Beni kandırmaya çalışmıyor muydu? Diğer insanları kandırmaya çalışmıyor muydu? Dafa'yı kandırmaya çalışmıyor muydu? Hiç kimseyi kandıramazdı -o gerçekten sadece kendisini kandırıyordu. Sadece zihnin hakiki dönüşümü gerçek uygulama olarak kabul edilir. Sıklıkla, uygulayıcılarımızın bazıları önceden belirlenmiş olan yaşlarına ulaştığında, [yani, yaşamaları gereken yılları yaşadıklarında ve sadece o yaşa kadar yaşayabileceklerinde] eğer hala kendilerini bir uygulayıcı olarak göremezler ise, o dönemde öleceklerdir. Fakat genellikle, asıl yaşam sürelerinden fazla yaşıyorlar. Onlara şanslar veriliyor ve değişmeleri için zaman veriliyor, fakat eğer gerçekten değişemezler ise, o zaman onlar yalnız bırakılır. Yüzeyde hala kitaplarımızı okuyor ve egzersizleri yapıyorlar, fakat öleceklerdir. Aynen Dafa uygulayan birçok insanın Tamamlanmaya ulaşamayacağını söylemem gibidir. Bu anlama gelmektedir. Bir başka deyişle, eğer kendinizi gerçekten bir uygulayıcı gibi göremezseniz, eğer bunu yapmayı başaramazsanız, yaşlı olanlarınız ayrılmak zorundasınız.

[Bu kişiler için konuşacak olursak] yaşam süreniz içerisinde zaten yaşamanız gereken tüm insan yaşantınızı tamamladınız, dolayısıyla, zamanınızı xiulian uygulamak için en iyi şekilde değerlendirmelisiniz. Eğer kendinizi tamamen bir uygulayıcı olmaya adarsanız yaşamınız uzatılacaktır. Elbette, siz bu uzatılan yaşantıyı bilmeyeceksiniz; aynen önceki yaşantınızmış gibi görünecektir. Uygulamayı sürekli yapmanız, yaşantınızı durmaksızın uzatacak ve bu suretle de uygulama zamanınızı uzatacaktır; uygulama yapmanız için yeterli zamana sahip olmanızı ve Tamamlanmaya ulaşmanızı sağlayacaktır. Eğer yaşamları uzatılmış olan kişiler, kendilerini uygulayıcı olarak göremezler ise, her an hayatlarını kaybedebilirler. Çünkü Dafa, xiulian uygulayarak kendisini geliştiremeyecek olan sıradan bir insanın hayatını keyfi olarak uzatamaz. Bir kişinin yaşamı önceden belirlenmiştir. Belirli bir zaman geldiğinde ölmesi ve ardından da reenkarne olması gerekmektedir. Birisi bir yerlerde hamiledir; reenkarne olması için onu beklemektedir, doğması için onu beklemektedir. Eğer doğmaz ise olur mu? Doğduktan sonra, sıradan insan toplumunda belirli seneler yaşayacaktır. Sonra mesleğini yapması gerekecektir; mesleği onu bekliyor olacaktır. Bunu yapmamasına izin verilebilir mi? Toplumun düzenini bozmuş olursunuz. Biz bunu sadece Dafa uygulayan kişiler için yapabiliriz. Çünkü dünya üzerinde var olan hiçbir şey, kişinin xiulian uygulamak ve yükselmek istemesinden daha görkemli değildir. Bütün bunlarla sizler için ilgilenebiliyor olmamızın sebebi budur ve sizin bir uygulayıcı olmanızı sağlamak için başka kişilerin sizin yerinize geçmesini ayarlarız. O yüzden bir uygulayıcının, sıradan bir insan olmadığını söylüyoruz.

Sıradan bir insan için bu türden bir şey yapabilir miydik? Bunu ciddiye almamız gerekmiyor mu? İşte böyle. O yüzden, ben Dafa'nın çok muhteşem olduğunu söylüyor olsam da ve söylemiş olduğum şey kulağa hoş geliyor olsa da ve sizler Tamamlanmayı duyduğunuzda alkışlıyor olsanız da, eğer kendinizi gerçek anlamda geliştirmezseniz, hiçbir şey elde etmeyeceksiniz. Sadece xinxing'in geliştirilmesi gerçek gelişim olarak kabul edilmektedir. Bir insan her gün sadece egzersizleri yaparak -sanki sıradan fiziksel egzersizlermiş gibi- ölümü savuşturabilir mi? Bunun bir şaka olduğunu söyleyeceğim. Eğer kişi xinxing'ini geliştirmeden sadece egzersizleri yapıyorsa, söyleyeceğim ki, onun uygulaması, sıradan fiziksel egzersizler yapıyor olması ile aynıdır. Fakat bu az bir fark olsa da, değişmek onun açısından zordur. Değiştiğinizde ve insan düşüncelerini bir kenara attığınızda [bunu yapmayı başarabildiğinizde], o durumda bir Tanrısınız demektir. Eğer bunu yapmayı başaramazsanız, bir insansınızdır. Fakat bu kulağa geldiği kadar kolay olabilir mi? Xiulian'in aşamalı süreci yoluyla oluşturulan zihinsel bir temel olmaksızın, kişi her şeyi terk edemez -bunu ona söyleseniz bile!

Eğer bugün ölüm ile yüzleşirseniz -ölümün hangi biçimi olursa olsun- ve tamamen korkusuz olabilirseniz; o konuda hiç kaygılı olmaz ve: "Belki de öldükten sonra cennete gideceğim" diye düşünürseniz, o durumda ölüm gerçekten de gerçekleşmeyebilir. Kilit nokta, insanın zihnidir. Bizim Dafa xiulian uygulamamız, tam olarak kişinin zihnini hedefler -gelişim, insan zihninin geliştirilmesi demektir. Eğer zihniniz değişmez ise, yaptığınız her şey boşa olacaktır. Görünüşte yapılan şeyler, hiçbir şey ifade etmez.

Burada, bu soruyu sormuş olan uygulayıcıdan bahsetmiyorum. Ben bir prensip hakkında konuşuyorum -bu soruyu size bir prensibi açıklamak için kullanıyorum.

Soru: Eğer bir problemi çözmek veya kötü bir düşünceyi terk etmek istiyorsam, egzersizleri yaparken kendimi cesaretlendirmek için bir düşünceyi aklımda tutmanın bir yardımı olur mu?

Shifu: Başlangıç aşamasında, irade gücünüzü arttırmak için, zihninizde bir düşünceyi tutmanıza karşı değilim, ayrıca, hatalı olduğunuzu da söyleyemem. Fakat xiulian görkemli bir şeydir, ciddi bir şeydir. Kendinizi dizginlemek için neden "bir düşünceyi" kullanıyorsunuz? Bence: "Ben sadece Tamamlanmaya ulaşmak istiyorum; ben sadece yüksek bir seviyeye ulaşmak istiyorum" gibi bir düşünce ile xiulian uygulamak en iyisidir. Bundaki sebep, xiulian dünyasında var olan bir deyişin içerisinde saklıdır: "Hiçbir şeyin peşinde olma ve doğallıkla elde et." En iyi zihinsel durum, budur. Az önce bahsettiğim kanser hastaları neden iyileştiler? Hastalıklarının iyileşmesini düşünmediler, ayrıca kitabı okumalarının ardından hastalıklarının iyileşeceğini de düşünmediler. Fakat iyileştiler. Bu durum, "hiçbir şeyin peşinde olma ve doğallıkla elde et" prensibi ile aynı doğrultudadır. Hiçbir takıntıya sahip olmadan ve hiçbir engele sahip olmadan, hızla iyileştiler. Sebep budur.

Soru: Son zamanlarda, Budizm'i yaymak için Avrupa'ya gelen çok sayıda insan var. Bizim Falun Dafa'mız ile diğer Budist uygulamalar arasında ne gibi bir fark var?

Shifu: Aradaki fark akıl almaz derecede büyüktür. Budizm'de Buda Sakyamuni'ye inanırlar; Budizm'i Buda Sakyamuni'nin kurduğuna inanırlar. Elbette, Mahayana Budizm'i de diğer Budalara inanır; Tantrik Lamaizm [Çin'deki Tibet Lamaizmi], Buda Sakyamuni'nin kurduğu Budizm'den tamamen farklıdır. Lamaizm olarak isimlendirilmesinin sebebi de zaten budur. Onun inandığı en yüksek seviyeli Buda, Yüce Güneş Rulay'dır. Lamaizm'in Beyaz mezhebi, Milerpa'ya inanır. Hepsi farklıdır. Dolayısıyla onlar, Sakyamuni'nin Budizm'inden tamamen farklıdırlar. Budizm budur. Aktarılması süreci boyunca, tapınaklardaki dinlere, çeşitli dini ritüellere, kurallara ve bu gibi şeylere dönüşmüştür. O yüzden bir dindir.

Biz burada hiçbir şeye sahip değiliz. Ben size şunu ya da bunu yapmanızı söylemiyorum -ya da belirli bir şekilde olmanız gerektiğini de söylemiyorum. Bunların hiçbiri yoktur. Fa'yı kendi başınıza okuyor ve çalışıyorsunuz ve kendi başınıza iyi bir insan oluyorsunuz. O yüzden, dinden tamamen farklıdır. Sıradan insanlar arasında sahip olduğu biçim anlamında, bizimkisi, tamamen serbest ve herhangi bir kısıtlamadan muaf olan bir uygulama formudur. Peki, biz bunu niçin bu şekilde yapıyoruz? Çünkü bizler her şeyi nasıl yapacağımızı öğrendiğimiz ve bildiğimiz Dafa'ya sahibiz. Onu öğrenen çok sayıda insan olduğundan dolayı, eğer hepimiz bir araya toplansaydık ve hep birlikte xiulian uygulasaydık, bu durum gelecekte bir felakete sebep olurdu -insan ırkı için bir felaket yaratırdı. Eğer hiç kimse artık çalışmasaydı, yüz milyonlarca insan keşişlere ve rahibelere dönseydi, kesinlikle bir işe yaramazdı. Topluma, insan toplumuna problemler getirirdi ve bir işe yaramazdı. O yüzden gidip işinizi yapmalısınız. Sadece mesleğinizi yapmakla kalmamalı, aynı zamanda onu iyi bir şekilde yapmalısınız. Eğer işinizi iyi yapmazsanız, bu durum bir uygulayıcının kriterini karşılamamanız ile aynı anlama gelir, çünkü bir uygulayıcı, öncelikle, insanlar arasında iyi bir kişi olmak zorundadır. İyi bir insan ne demektir? O, nerede olursa olsun iyi olan kişidir. Patronunuzdan maaş aldığınıza göre, eğer patronunuz için iyi çalışmazsanız, sizin iyi bir insan olduğunuzu söyleyeceğini sanmıyorum. İş yapmadan onun parasını almış olacaksınız. Dolayısıyla bu, her şeyi iyi bir şekilde yapmak zorundayız anlamına geliyor. Her nerede olursanız olun, insanlar sizin iyi biri olduğunuzu söylemeliler.

Daha önce, dinlerin artık insanları kurtarma yetisine sahip olmadıklarını söylemiştim. Onların şeytani dinler olduklarını söylemedim. Fakat dinlerin içerisinde bulunan çok sayıda insan, para tarafından yönlendiriliyor. Bazıları tapınaklarda veya kiliselerde sadece para biriktirmek için bulunuyorlar. Kendi ülkesinde zenginlikte birinci sırada olan, ülkesinin en zengin adamı olduğu söylenen bir keşiş var. Ve bu insanlar çok kazandıklarında, eve para yolluyorlar. Bu durum, bir meslekte çalışıyor olmak ile aynı şey değil midir? Hatta Çin'deki keşişler, alt şube ve bölge şube seviyesine dahi ayrılmışlar ve bu doğrultuda belirli miktarlarda paralar kazanıyorlar. Hatta büro seviyesi dahi olduğunu duydum. Bu durum, onun artık bir xiulian uygulaması olmadığı anlamına gelir -ben onu artık bir xiulian olarak görmüyorum.

Ve kıyamet günü hakkında özellikle konuşan ve bu gibi şeylere odaklanan bazı dinler de var. Onlar, yüzde yüz şeytani dinlerdir. Sosyal hengâmeye sebep oluyor ve topluma karşı sorumluluk taşımıyorlar. O yüzden, bu gibi şeytani dinleri ayırt etmek zor değildir. Ayrıca sizlere şunu da söyleyebilirim ki, orijinal ve erdemli dinlerin dışındakilerin hepsi kötü dinlerdir. Orijinal ve erdemli dinler ile Katolikliği, Hıristiyanlığı, Budizm'i, Taoizm'i ve Museviliği kastediyorum. Bunlar orijinal ve erdemli dinlerdir. Sonraki tarihi dönemlerde, özellikle de Hıristiyanlığın son aşamalarında ortaya çıkan dinlerin %99,9'u kötü dinlerdir. Peki neden? Aşırı derecede kötü şeyler yapmamış olsalar da, doğru ve erdemli dinlerin insanları hala kurtarabildiği dönemde onlara engellemeler yaratmışlar, insanların doğru ve erdemli bir Fa'da uygulama yapmasını engellemişlerdir; insanların doğru dinlerdeki inançlarını engellemişlerdir. İnsanları yoldan çıkararak ve doğru Fa'ya engelleme yaratarak, insanlara zarar vermemişler midir? Şeytani değiller midir? Sadece bu günahlar bile başlı başına devasadır. Dinlerin son aşamaya gelmesi ile birlikte, bugün artık insanları kurtarmayı başaramazlar. Onların içerisinde bulunan birçok insan politikacılar haline gelmiş durumdadır.

Soru: Takıntılardan dolayı çekilen acı karmayı dönüştürüyor mu?

Shifu: Xiulian uygulaması esnasında takıntıyı terk etmeye çalıştığınızda, fakat bunu başaramadığınızda, o acılı sıkıntı esnasında karmayı dönüştürebilirsiniz. Peki, hangi durumlarda dönüştürmezsiniz? Onun takıntı olduğunu çok iyi bildiğiniz halde ona yapışıp kalmak istediğinizde ve bir şeyleri sadece o şekilde yapmak istediğinizde, o acıyı çekme yoluyla karmayı dönüştüremezsiniz. Çünkü bilerek hatalar yapmakta ve sıkıntıyı kendi başınıza yaratmaktasınız! Sıradan insanlara gelince, aynı prensip onlara da uygulanır, dolayısıyla olaylar onlar için de aynıdır. Fakat biz, sıradan insanların meseleleri ile canımızı sıkmıyoruz. Sıradan insan toplumunun nasıl geliştiği, sıradan insanların meselesidir. Biz burada sadece uygulayıcılarımıza Fa'yı öğretiyoruz.

Soru: Homoseksüeller çok fazla karmaya sahipler mi? Belki de takıntılarını yavaş yavaş terk edebilir ve Dafa uygulayabilirler.

Shifu: Homoseksüel olanlar için, eğer ondan vazgeçerlerse, herhangi bir problem olmamalıdır, bir insan gibi asil ve doğru bir şekilde yaşamalarında ve xiulian uygulamaya başlamalarında bir sorun olmamalıdır. Karma problemini düşünmeyin -bunu artık düşünmeyin. Kendinizi geliştirmeyi başarabildiğiniz müddetçe, gerekli olan şey ne ise onu kullanabileceğimi söylememiş miydim? (Alkış) Eğer sadece çok miktarda karma olup olmadığını soruyorsanız, [şunu göz önünde bulundurun]: İnsan dışkısını dışarı atan organ aşağıya doğru boşaltırken, genellikle boşaltım sırasında karma taşır, yani o, bu türden bir organdır. Dolayısıyla, eğer uygunsuz bir temasa girerseniz, o karma bir etkiye sahip olacaktır.

Soru: Shifu bir keresinde üç bin tane küçük evren, evrenin ikinci katmanını oluşturur; evrenin ikinci katmanı büyüklüğündeki üç bin evren de, üçüncü katman evreni oluşturur demişti. Niçin sürekli olarak üç bin?

Shifu: Biliyorsunuz şöyle demiştim: "Hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmez ve "doğal" olarak isimlendirilen şey, aslında var olmamaktadır. Bilim, bir şeyleri bilme kapasitesine sahip olmadığında veya bir şeyleri kavrayamadığında, onu "doğal olay" şeklinde isimlendirmektedir. Sadece bu terimin kendisi bile, insanların düşünmesini engelliyor. İnsanlar artık daha fazla kafa yormuyorlar, çünkü netice itibarı ile bilimin bilimsel olduğunu düşünüyorlar. Bunu gerçekten komik buluyorum. Bilim olayları açıklayamıyor, fakat insanları kandırabiliyor. Aslında, "doğal olay" diye bir şey var olmamaktadır. Bu sınırsız evrende bir biçime sahip olan ya da olmayan canlıların hepsi, bir arada var olur. Devasa büyüklükteki formsuz yaşamlar, sahip oldukları etkiyi kullanırlar. Onlar, evrendeki her şeyi dengeler ve evrendeki her şeyi yaratırlar. Bir düşünün: Demirin molekülleri niçin çok düzenli bir şekilde ayarlanmıştır? Altının molekülleri niçin o şekilde düzenlenmiştir? Bakırın molekülleri niçin o şekilde düzenlenmiştir? Alüminyumun molekülleri niçin o şekilde derlenmiştir? Ve düzenlemeler niçin hatasız ve muntazamdır? Eğer düzenleme, muntazam ve kurallı olmaz ise, bir değişim meydana gelir. Nasıl bir değişim? Eğer altın, metalik elementin belirli bir düzenlemesini takip etmez ise, başka bir şey haline dönüşür -fark sadece yüzeydedir. Dolayısıyla, bütün bunlar bir düzenlilik kalıbını takip eder ve bu düzenlilik kalıbının "doğal" bir şekilde biçimlenmesi mümkün değildir -sadece günümüz bilimi bunu bilmiyor ve bunun farkına varamıyor. Daha mikroskobik yaşamlar vardır ve devasa büyüklükteki yüksek-seviyeli yaşamlar farklı şeyler yapar, farklı maddeleri belirler ve her şeyi dengelerler.

Ayrıca size bir şey söylemek istiyorum. Bundan daha önce bahsetmek istememiştim, çünkü insanların fikir ve düşünceleri o kadar çocuksudur ki, yüksek seviyeli yaşamların ve Tanrıların gözünde saçmadır. Yüksek seviyelere ulaştığınızda, bu bilimin insanlar için yarattığı tüm teorilerin çok gülünç olduğunu keşfedeceksiniz. Bilim şu an dünyada yaşayan insanların, yerçekimi yüzünden hava boşluğuna düşmeden ayakta durabildiğine veya onların dünya tarafından çekildiğine inanıyor. Aslında biz olayların, "dünyasal yerçekimi" teorisinde bahsedildiği gibi işlemiyor olduğunu gördük. Ben Fa'yı toplumdaki insanlara öğretmiyorum; kendilerini geliştiren uygulayıcılarıma öğretiyor ve sizlere, evrenin hakikatini, yaşamın ve maddi varoluşun gerçek durumunu anlatıyorum. Bu evrende, dünyanın çevresinde, devasa ve son derece mikroskobik olan maddi bir ortam vardır, bu ortam katman katman maddi yaşamlardan oluşur ve insanların içinde yaşayabildikleri bu ortamı yaratır. Ayrıca, gözlerinizin göremediği [farklı seviyelere ait olan mikroskobik su] bitkilerin, hayvanların ve maddenin var oluşunu mümkün kılan sayısız faktörler yaratır; insanların burada yaşama gücüne sahip olmalarını sağlar ve insanoğlunun burada yaşamasına olanak tanırlar.

İnsanların yerde dik durmasını sağlayan ve onların yana yatmasını engelleyen bir tür madde vardır. Bastırma vazifesi gören, insanları ve objeleri bastırarak onların uçmasını engelleyen bir tür madde daha vardır. İnsan beyninin ve diğer organların tüm dengesini sağlayan bir başka tür madde daha vardır. Eğer beyniniz ve çeşitli organlarınız düzenli olmasalardı, normal bir şekilde ayağa kalktığınızda, sanki yerde yatıyormuşsunuz gibi hissederdiniz, ya da orada düz bir şekilde ne kadar dikilirseniz dikilin, sanki asla dik duramazmışsınız gibi hissederdiniz. Dünyanın hareketinden dolayı yerçekimi oluşması diye bir şey kesinlikle yoktur. Eğer çevirirseniz, bir tabakta bulunan kum tanesi uçup gidecektir. Dolayısıyla olaylar hiçbir suretle bilindiği gibi değildir. Fakat bir kişi dünyanın yaşam ortamını aşarsa, bu ortamın ötesine ulaştığında, yüksek seviyeli yaşamlar tarafından insanlar için sağlanan bu ortamın sınırını aşmış olur ve kişi bu durumu kırıp geçmiş olur. Günümüzde bu, "sıfır yerçekimi" olarak veya "ağırlıksız olma durumu" olarak isimlendirilmiştir. Biliyorsunuz, ay kadar büyük bir obje "sıfır yerçekimine" sahip olmasına rağmen, hala dünya tarafından yönlendiriliyor -çok uzak olmasına rağmen. Ay kadar uzağa gitmemiş bir insan, nasıl olur da "sıfır yerçekimine" sahip olabilir?

İnsanlar, kendi yaşam ortamlarına sahiplerdir. Her bir gezegen yerini almıştır ve onlar oraya, evrendeki devasa yaşamlar tarafından yerleştirilmişlerdir. Aynen içlerindeki molekül şablonu ve atom düzenlemeleri değişmeyen ve günümüzde sahip olduğumuz çelik, demir ve altın gibi. "Doğal olay" diye bir şeyin var olmadığını söylüyorum. Bilimin açıklayamadığı her şey "doğal" olarak isimlendiriliyor olsa da, insanları kandırma konusunda başarılı olmuşlardır. Bu terim bir şekilde herkesi kandırmıştır. Niçin sürekli üç bin? Az önce söylediğim şey, sizlere bu üç bin rakamının ardında belirli bir düzenliliğin olduğunu söylemek ve onun düzenlenmiş olduğunu söylemek içindir. Fakat daima mutlak bir şekilde üç bin değildir, çünkü söylemiş olduğum şey, sizin maksimum derecede anlamanızı sağlamak için, olayları insan dili ile açıklamak amacıyla, genel biçimde söylenmiş olan rakamlardır.

Soru: Fa'yı yayma konusundaki çabalarımız meyve vermiyor. Bu bizim heyecanımızdan ve olayları yapma biçimimizden mi kaynaklanıyor? Yoksa derinlemesine Fa okumamış olmamızdan mı? Birisi: "Kişinin aydınlanmış kendi öz doğası ne yapacağını bilecektir" demişti. Bu doğru mudur?

Shifu: O kelimeler doğrudur. Bununla birlikte, şu anki durumlar içerisinde buna ulaşılamaz. Dolayısıyla, şu anki koşullar altında, olayları mevcut durumların temelinde yapmalısınız. Eğer başkalarının da Fa'yı edinmesini istiyorsanız, onlara sadece Fa'nın en düşük ve en yüzeysel seviyesindeki prensiplerinden bahsedin ve öğrenip öğrenmek istemediklerini görün, çünkü başkalarının da öğrenmesini istiyor olmanız, olabilecek en iyi şeydir. Eğer öğrenmek isterlerse, öğreneceklerdir; eğer öğrenmek istemezlerse onları öğrenmeleri konusunda ikna etmeye çalışmayın. Çünkü eğer, bir kişinin kalbi değişmez ise ve siz onu ikna etmeyi deniyor iseniz ve ilişkiniz hatırına öğrenmesi için zorluyorsanız, o öğrenme sahte olacaktır. Eğer kişi arkadaşlığı göz önüne alarak geliyorsa, o sahtedir ve hiçbir şey elde edemeyecektir. Fa'yı edinmek için özel veya somut bir kural yoktur, çünkü biz "hiçbir formu olmayan yüce yolda" yürüyoruz. Ve Fa'yı yaymak gönüllü olarak yapılmaktadır. Eğer insanlar öğrenmek istiyorlarsa öğrenmelerini sağlayın; eğer öğrenmek istemiyorlarsa, onları rahat bırakın. Kendiniz için belirlediğiniz standartlar tamamen size, kendinize bağlıdır. Elbette, bir uygulayıcı olarak, sizin sadece xinxing'inizi yükseltmeniz gerekiyor ve Shifu'nuz diğer her şey ile ilgilenecektir. Xinxing'iniz yükseldiğinde, Shifu'nuz sizin için uygun koşulları yaratacaktır.

Problem Fa'yı derinlemesine çalışmıyor olmanız değildir. Benim en büyük endişem şudur: Belirli bir uygulama süresinin ardından, sizler ile sıradan insanlar arasında, seviyeler ve algılamalar anlamında oldukça büyük bir boşluk meydana gelecektir. Dolayısıyla, eğer kendi seviyeniz yüksekliğinde konuşursanız, iyi neticeler elde edemezsiniz, çünkü diğerleri hala sıradan insanlardır. Sıradan bir insan, her gün birikimlerini kontrol eder, başkalarına karşı komplolar geliştirir, kişisel menfaatler için başkaları ile mücadele ve rekabet eder, önemsiz kazançlardan mutlu olur ve önemsiz kayıplar yüzünden acı çeker. Canının istediği her şeyi yapar ve bir insanın sahip olduğu tüm duygu ve arzulara sahiptir. Sıradan bir insan, işte böyledir. Eğer ona bir anda yüksek seviyeli xiulian meselelerinden bahsederseniz, onun düşünme biçimi elbette ki, onları kabul edemeyecektir. Ona sadece, Dafa'nın en açık anlamını söylemelisiniz ve içsel anlamlar için, sadece kendisinin okumasını sağlamalısınız. Sanırım konuları anlamasının kendisi açısından daha kolay olan yolu budur.

Soru: Birisi miyop olmanın anormal bir durum olduğunu söyledi. Gözlük takanların gözlüklerini çıkarıp atmalarını tavsiye etti. Bunun, kişinin karmik borcunu ödemesine yardımcı olacağını söyledi.

Shifu: Ben böyle bir şey söylemedim. Lütfen bunu da hep birlikte yapmayın. Ben burada bir şeylerin özellikle nasıl yapılması gerektiği konusunda şart koşmuyorum. O yüzden lütfen benim yapmadığım şeyleri yapmayın, çünkü herkesin durumu farklıdır. Uygulaması esnasında, bir kişinin karmasının bazı yönleri ile baş etmek kolaydır ve o yüzden de, o kişi için dönüştürülürler. Fakat bazı kişiler için durum o kadar da basit değildir. Eğer bir kişinin karmasının bu yönü sadece sıradan ise, çabucak yok edilecektir ve o kişi artık gözlük takamayacaktır. Eğer takarsa bulanık görecektir. Gözlükleri çıkardığında ise, görüşü iyi olacaktır -normal gözler kadar iyi olacaktır. Bu, o kişilere gözlük takmamaları gerektiğini ve gözlerinin artık iyi olduğunu söylemek içindir. Geçen sefer New York'ta Fa'yı öğretmeyi henüz bitirmiştim ki, birisi kolunu salladı ve bir başkasının lensine çarptı. Lensler dışarı fırladı ve kırıldı, fakat gözünü incitmedi -aynen o durum gibi. Aslında bu olay, ona gözlerinin normal hale dönmüş olduğunu söylemek içindi. Fakat bunu anlamadı ve başka lens takma konusunda inat etti. Fakat lens takılmamış olan göz, lens takılmış göz ile aynı şekilde görüyordu ve her şeyi çok net görüyordu. Net bir şekilde görüyor olmasına rağmen ve görüşü mükemmel bir hale gelmiş olmasına rağmen, hala başka lens takmaya devam ediyordu. Bu kişi, iki gözü arasında bir farklılık olduğunu anladı ve kendisini rahatsız hissetti. Bu durum, lensin artık görüşünü düzeltemeyeceği ve çıkarması gerektiği anlamına geliyordu. Fakat bunu yapmadı ve takma konusunda ısrar etti. Fakat durumun yarısına aydınlanmıştı: Göze lens takılmaması gerektiğini biliyordu, fakat hala beceriksizce başka lensler takıyordu. Aslında, iki gözü de iyileşmişti.

Fakat bazı insanlar farklıdır. Bazı kişilerin miyopluğu başka faktörler ile [uygulamasına devam ettikçe], yavaş yavaş halledilmesi gereken karmaşık faktörler ile bağlantılıdır ve bu yüzden de çabucak yok edilmezler. Eğer kişinin aklına: "Diğer insanlar uygulamaya başladıktan kısa bir süre sonra gözlüklerini çıkardılar, o yüzden ben de çıkarmalıyım" ya da: "Bunu yapamasam dahi çıkarmam gerekiyor" gibi bir düşünce girerse, o durumda işyerinde ya da günlük yaşantısında başına iş açabilir. Kendisini bunu yapmaya zorladığı için, bu niyete sahip olduğu için ve bunu bu şekilde yapmak istediği için yapabilir. Fakat bu, onun açısından bir zorluktur. Ve eğer bunu zorlarsa başına iş açabilir, hem de zaten bir işe yaramaz. Dolayısıyla, bu konuya gelince, duruma göre davranmamız gerekiyor. Çünkü bu, uygulamanızı etkileyebilecek olan diğer sağlık problemleri gibi değildir. Gözlük takan bir kişi kitap okuyabilir ve egzersizleri yapabilir. Eğer uygulamanızı etkiliyorsa, o zaman onu gerçekten, özellikle çözüme kavuşturmamız gerekir. Dolayısıyla, bir şeyleri aynılaştırmayın veya standartlaştırmayın -bunu yapmamalısınız.

Soru: Bir kişi Fa'yı çalışırken aniden bir prensibi anladığında, bunun sebebi, bu kişinin seviyesi belirli bir seviyeye ulaştığı için o belirli seviyede bulunan Budaların, Taoların ve Tanrı'ların onun bilgeliğini uyandırmış olması mıdır?

Shifu: O şekilde anlayabilirsiniz. Xiulian kişinin kendisine bağlıyken, gong Shifu'ya bağlı olduğu için, aslında o şeylerin hiçbirini sizler yapmıyorsunuz, ayrıca onlar sizin yapabileceğiniz şeyler değildir. Bir düşünün: Bazılarınız Dafa xiulian uygulaması sürecinde kitabı yüz kereden fazladır okuyor. Ne kadar okurlarsa, kitapta bir o kadar fazlasını buluyorlar. Fakat o şeyler kelimelerin yüzey anlamında var olmazlar. Peki, o, niçin bu gibi derin prensipleri barındırıyor? Bunu açıklayamazlar. Aslında bunun tam olarak sebebi, kelimelerin ardında sınırsız bir Fa'nın olmasıdır. Belirli bir seviyeye ulaşıldığında [kendinizi belirli bir seviyeye kadar geliştirdiğinizde ve o seviyedeki prensipleri bilmeniz gerektiğinde, o satırı okurken, aniden prensipleri anlarsınız. Yani bir başka deyişle, o an, kelimelerin ardında bulunan Budaların, Taoların ve Tanrıların, o seviyedeki prensipleri anlamanızı sağladığı andır. Dolayısıyla da, size onları işaret ederler. O anlarda: "Ah, şimdi anladım" şeklinde hissetmenizin sebebi budur. Fakat farkında olmadığınız bir başka durum daha var: O seviyedeki prensipleri anladığınızda [o kelimelerin ardındaki prensipleri anladığınızda] vücudunuz farklı reaksiyonlar yaşamaktadır. Bazı kişiler vücutlarında güçlü bir titreme hissederler; bazıları kafalarının üstünden başlayıp ayaklarının tabanına kadar hızla inen bir sıcaklık akımı hisseder, sanki vücutları bir anda şişiyormuş gibi -bir tür heyecan duygusu gibi. Farklı hissedişler vardır. Kişinin bütünsel durumu o anda şiddetli bir biçimde değişmektedir, fakat bununla birlikte, en büyük moleküller katmanından oluşan yüzeydeki vücudun hissettiği şey ise, gerçekten çok zayıftır. Dolayısıyla, sadece bu kadar bir hissediş olur.

Fakat vücudun daha mikroskobik parçacıklardan oluşan kısmı, muazzam değişimlerden geçmektedir -hakikaten ta iliğinize kadar dosdoğru giden değişimlerdir. Eğer o seviyeye girmek istiyorsanız, o seviyedeki yaşamlar için gerekli olan bedensel standartlara uygunluk göstermek ve o seviyenin sizden istediği zihinsel gereksinimlerini karşılamak zorundasınız. İşte bu yüzden, büyük değişimler meydana gelmektedir. Fakat vücudunuzun yüzeyine iletildiklerinde, gerçekten zayıf bir hale gelirler. Çünkü biz vücutlarınızı en temel doğasından başlayarak dönüştürüyoruz; sizi en mikroskobik seviyeden başlayarak geliştiriyoruz. Dahası, geliştirmiş olduğunuz kısmınızı, henüz geliştirmemiş olduğunuz kısmınızdan ayırıyoruz. Onlar tek bir vücutmuş gibi görünüyor olabilirler, fakat aslında bağlantısızdırlar -ve birbirleri ile bağlantılı değillerdir. Fakat tam anlamıyla bağımsız da değillerdir. En başlıca parçalar bağlantılı değildir ve en azından, vücudunuzun yüzeyde bulunan kendisini geliştirmiş kısmı, hareketsiz bir şekilde kalmaktadır. Peki, bunun avantajı nedir? Sizler sıradan insanlar arasında xiulian uyguluyorsunuz, dolayısıyla hala çeşitli insan arzuları tarafından yönlendirilen sıradan insan davranışları ve tavırları taşıyorsunuz. Sıradan insanların söylediği türden her şeyi dahi söyleyebilirsiniz. Bir Tanrı, o gibi şeyleri söylemez ya da yapmaz. Eğer geliştirmiş olduğunuz kısım, söylediğiniz şeyleri ya da insan davranışları sergileyen insan bedeninizi takip etseydi, o durumda Tanrısal bir kısım olmayı hak etmezdi ve o parça da bir insan olurdu. Bunun ardındaki sebebi görüyor musunuz?

Sizin aşağılara doğru düşmenizi engellemek için, henüz tam olarak geliştirilmemiş olan kısım sıradan insanlar arasında kalmaya devam ettikçe ve geliştirilmiş olan kısım dokunulmamış bir şekilde kaldıkça, davranışlarınızın hiç biri oradaki zihninize veya oradaki bedeninize engelleme yaratmayacaktır. Birbirlerinden ayrılmalarının sebebi budur. Bizim benimsemiş olduğumuz yöntem budur. Sıradan insanlar arasında sadece çalışabilmekle, okuyabilmekle ya da yaşayabilmekle kalmıyorsunuz, bu aynı zamanda xiulian uygulayabileceğiniz anlamına da geliyor. Tamamlanan kısımlarınız durmaksızın ayrılmaktadır. Bazı insanlar hala zihinlerinde kötü düşüncelerin belirdiğini söylüyor -hatta en kötü olanların. Korkmayın. Çünkü uygulamanız henüz yüzeye ulaşmadı. Fakat onları hala bastırmak ve reddetmek zorundasınız, çünkü xiulian tam olarak budur. Öte yandan, sadece çok küçük bir parça, insan bedeninin sadece tek bir hücresi dahi Üç Diyarın ötesindeki bir boyuta ulaşsa bile tüm vücudunuza egemen olacaktır [kişi Üç Diyarı aştığında bir Luohan haline gelir, dolayısıyla hücreler Luohan seviyesine ulaşmıştır]; dolayısıyla vücudunuzun daha büyük bir kısmı tam olarak geliştirildiğinde, bu durum daha da fazla geçerlidir. Çünkü vücudunuzun geri kalan kısmı, Üç Diyarın içerisinde ve zayıf bir halde olacaktır; fakat o hücre ise yüksek seviyeli bir yaşam olacak ve de güçlü olacaktır. Dolayısıyla, tüm zihninize egemen olacaktır; konuşmalarınız ve davranışlarınız insan olmayacaktır -onlar Tanrısal olacaklardır.

Peki, bu denli uzun bir zamandır xiulian uyguluyor olmanıza rağmen, niçin o noktaya ulaşmadınız? Aslında, bunun sebebi, bizim o parçayı ayırmış olmamızdır. Buna ulaşamamış olmanızın sebebi budur. Eğer buna gerçekten de ulaşabilmiş olsaydınız -hepinizi bugün açtığımı farz edersek -şu anki mevcut seviyelerinizde bu Dünya'nın sizi kaldırabilmesi mümkün olmazdı. Her biriniz sınırsız Tanrısal güçlere sahip olurdunuz. Sakyamuni'nin aydınlanması zamanında, sarsıntılar vardı. O zamanlar, insanlar onların deprem olduğunu, toprak kayması ve tsunami olduğunu düşünmüşlerdi. Büyük bir coğrafi alan sallanıyordu. Bugün bu kadar fazla sayıda insan varken -bir düşünün- Dünya bunu kaldıramazdı. Çünkü bir kişinin diğer boyutlarda bulunan vücutları, inanılmaz derecede büyüyebilir -bulunduğunuz seviye neresi ise, o denli devasa bir büyüklüğe ulaşabilir. Peki, bu ne anlama geliyor? Örneğin, diyelim ki, kendinizi belirli bir seviyeye kadar geliştirdiniz -cennetlerin birinci katmanına kadar ulaştınız diyelim: Vücudunuz cennetlerin birinci katmanı kadar büyüyecektir, fakat aynı zamanda da gerçekten aşırı derece küçülebilir de. Fakat öte yandan, bizim şu anki fiziksel insan vücutlarımız, en büyük moleküler parçacıklardan oluşmuştur, zekâ kalitesine sahip değillerdir, o yüzden de sabitmiş gibi görünürler. Fakat aslında sabit değillerdir. Vücudunuzdaki moleküller hareket halindedir. Süper bir mikroskop altında, vücudunuz kum gibi görünür: içindeki tüm moleküller kıvranmaktadır ve hareket halindedirler. Fakat gözleriniz bu boyuttaki moleküllerden meydana gelmiş olduğu için, bunu göremiyorsunuz. Sakyamuni niçin çok mikroskobik seviyelerdeki şeyleri görebiliyordu? Onun gözleri bir Buda'nın gözleri idi ve çok ama çok yüksek seviyelere ait olan bir maddeden oluşmaktaydı. Dolayısıyla, çok sayıda maddenin içini görebiliyordu.

Soru: Sayısız seviyelerde var olan Budalar, Taolar ve Tanrılar ve hatta daha da yüksek seviyelerde bulunanlar, Shifu'nun bilgeliğinin o seviyelerde kendisini gösteren somut tezahürleri midir?

Shifu: Bunu bu şekilde ortaya koyamazsınız. Uygulamanızda başarıya ulaştığınızda, hala kendinizsinizdir. Fakat sınırsız Fa'ya veya Fa tarafından yaratılmış olan evrene gelince ise, sizler de evrenin bir parçasısınız. İnsan bedeninin bütünsel bir zihne sahip olduğunu ve konuşan bir ağzı olduğunu, fakat aynı zamanda da, bu bedenin sayılamayacak kadar çok hücrelerden oluştuğunu da görüyorsunuz; o hücrelerin moleküllerden oluştuğunu ve sınırsız sayıdaki daha mikroskobik parçacıkların da molekülleri oluşturduğunu görüyorsunuz. Onların siz olmadığınızı söyleyebilir misiniz? Dolayısıyla, parçacıklar, sizin bir parçanızdır. Bu, size daha önce bahsetmiş olduğum diğer boyutlarda bulunan vücutlarınızdan farklı bir şeydir. Hücreleriniz ellerinizin ya da ayaklarınızın yaptığı gibi büyük hareketler yapmazlar. Fakat şunu bilmelisiniz ki, kendi boyutlarında onlar da aynı şekilde hareket ederler, sadece, onlar o boyutlar içerisinde oldukça mikroskobiklerdir ve sizler de onları algılayamıyorsunuz; dolayısıyla size sanki hareket etmiyorlarmış gibi geliyorlar. Tüm vücudunuz kendi kontrolünüz altındaymış gibi, ana bilincinizin kontrolü altındaymış gibi görünüyor olmasının sebebi budur. Fakat sizler aynı zamanda, evrenin, Fa tarafından yaratılmış olan evrenin bedeninin de bir parçasısınız. Aradaki ilişki işte böyledir.

Soru: Zaman sınırlı. Kitabı baştan sonra okurken aynı zamanda onu ezberlemek de istiyorum. Fakat sonra kitabı ezberleyecek olmamın okumamı etkileyeceğini hissediyorum. Bu iki konuyu nasıl dengelemeliyim?

Shifu: Kitabı tekrar tekrar okumak gelişiminize çok büyük bir katkı sağlar. Eğer kitabı ezberlemek istiyorsanız, bir süre, belirli miktarda bir çaba sarf etmeniz gerekmektedir. Bu durum daha sonra, elinizde kitabı okumak mecburiyetinden kurtulmanızı sağlayacaktır. Fakat onu ezberlemeye konsantre olmak için, birazcık zaman ayırmanız gerekecektir. Aksi takdirde, eğer baştan sona okumak isterseniz ve sonra da ezberlemek isterseniz ve sonra da baştan sona okumak için tekrar başa dönmek isterseniz, sürekli böyle düşünüyor olmanız, bu şekilde takılıp kalmanıza sebep olacaktır. Kitabı ezberlemek, kitabı baştan sona okumanızı engellemez. Ayrıca, az okuduğunuz için gelişiminizi de engellemez. Bunun sebebi, kitabı ezberliyorken, her bir kelimenin ardında sayısız Budaların, Taoların ve Tanrıların bulunuyor olmasıdır ve her bir kelime, farklı seviyelerdeki prensipleri anlamanıza olanak tanıyabilmektedir.

Soru: Ben Nazi sembolünü görmüş bir kuşaktanım. Bu sembol niçin uygun görüldü diye sorabilir miyim? Bu sembolün gerçek anlamını nasıl anlamalıyız?

Shifu: Biliyorsunuz, Buda sistemine ait olan "" (srivatsa) sembolü, Sakyamuni zamanında, Budizm'de tanınmıştır. O zamandan bu yana 2,500 yıl geçti. Yani bir başka deyişle, Nazilerin zamanından çok öncesine dayanmaktadır. İnsanların bu sembolü Yunan kalıntıları arasında bulduğu da söylenir. O durumda, Budizm'den bin yıl önce de var olmaktaydı. Yani bu, onun tarihinin oldukça uzun olduğu anlamına geliyor. Ve bu sadece, insanlar tarafından bilinebilecek olan kısmıdır. İşin aslı, bu sembol Budalara aittir. Budalar kaç yaşındadır. Bu, zaman ile ölçülemez -yani, dünyadaki zaman ile. Dolayısıyla, onlara ait olan bu sembol, kozmik vücudun ve evrenin tarihi kadar eskidir. Evren kadar eskidir; değil ki insanlara ait olan zaman.

Peki, Naziler niçin bu sembolü kullandılar? Daha önce, hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını söylemiş ve "doğal" diye bir olgunun var olmadığını belirtmiştim. Bu konu, Batı toplumunda çok hassas bir konudur. Ben sadece uygulayıcılarıma Fa'yı öğretiyorum. Sıradan insan toplumuna öğretmiyorum -sıradan insanlara öğretmiyorum. Ben sadece, uygulamanız içerisinde size karşı sorumlu olduğum için bunları anlatıyorum.

Dünyada gerçekleşen hiçbir şey -yani, insan toplumu içerisinde gerçekleşen hiçbir şey- tesadüfî değildir. Biliyorsunuz, insanların yok edilecekleri noktaya dek [vakitsiz bir şekilde] bozulmalarını engellemek için; bir başka deyişle, insan yaşamını sürdürmek ve reenkarne olduklarında insanların tekrar geri gelmelerini maksimum derecede sağlamak, onların cehenneme düşmelerini engellemek ve en sonunda da yok ediliş ile karşılaşmamaları için -geçmişteki Tanrılar insanlara karmalarını ödemeleri konusunda durmadan yardım ediyorlardı. Bu durum, insanların bilmediği bir şeydir. Tanrılar, insanlara karmalarını ödemeleri konusunda yardım ederken, aynı zamanda topluma, maddeye ve tüm canlılara da karmalarını ödemeleri konusunda yardım ediyorlardı. Bazı maddelerin bile karması bulunmaktadır. Örneğin, bir kişi kötü bir şeyler yaptı diyelim. Bu kişi ölür ve sahip olduğu karma onunla birlikte gider -onun varlığını takip etmektedir. O durumda bu kişi bir sonraki hayatında bir insan olarak reenkarne olmayı başaramaz. Eğer bir ağaç olarak reenkarne olursa, o ağaç karmaya sahip olacaktır. Eğer bir hayvan olarak reenkarne olursa, o hayvan da karmaya sahip olacaktır. Aynı şekilde, bu durum şu anlama geliyor: eğer o kişi bir tür madde olarak reenkarne olursa, o madde de karmaya sahip olacaktır. Eğer gözünüzü açabilseydiniz ve bu dünyaya şöyle bir bakabilseydiniz, neredeyse burada yaşayamazdınız -her yerden büyük karma dalgaları yükselmektedir. Peki, eğer insanların karması çok çok fazla bir hale gelirse ne olur? Tanrılar, insanların karmalarını yok etmek için direkt olarak dünyaya gelmezler. Karmanın yok edilişi koşulsuz bir biçimde gerçekleştirilemez -evren böyle bir yasaya sahiptir. Dolayısıyla, Tanrılar bir şeyler yaparlarken evrenin yasalarını gözetirler.

Bu evrende, bir yasa vardır. Peki, bu yasanın ismi nedir? Bu, "Kayıp yoksa kazanç yoktur" isimli bir yasadır. Kazanmak için kişi kaybetmek zorundadır. O yüzden, eğer insanoğlu için karmayı yok etmek istiyorsanız, insanlar karmaya dayanmak zorundadırlar. Eğer karmalarını yok etmeleri konusunda onlara yardım etmezseniz, giderek daha fazla biriktirirler. Eğer karma, aşırı derecede fazla hale gelirse, bu durum "bağışlanmanın ötesindeki kötülük" olarak isimlendirilir. Yok ediş, "affedilmenin ötesindeki kötülük" durumuna ulaşıldığı zaman gerçekleşir. Kişinin varlığı yok edilir ve devam etmesine izin verilmez; tamamen yok edilir. O yüzden, eğer insanları korumak için onların karmalarını yok etmek istiyorsanız, insanlar karmalarını ödemelerinden kaynaklanan acıya katlanmak zorundalar. Peki, nasıl katlanırlar? Doğal afetlere, insanların sebep olduğu felaketlere ve hastalıklara katlanmaları gerekir. Aslında, size bir gerçeği söyleyeceğim: eğer bir kişi hastalanmazsa, eğer bir kişi hayatı boyunca tek bir kere hastalanmaz ise, öldükten sonra cehenneme düşeceği %100 garantidir. Çünkü bir kişi yaşarken karma üretmektedir. Aynen İsa'nın dediği gibi: İnsanoğlu günahlara sahiptir. Eğer insanlar sadece karma üretir ve bunu geri ödemezlerse, tehlike içerisinde olurlar. İnsanların hasta olmalarının ve talihsizlikler yaşamasının sebebi budur. Eğer insanlar geniş çapta karma biriktirirlerse ne olur? Depremler, yangınlar, seller ve hatta belalar ve savaşlar.

Savaşlardan bahsedecek olursak, konumuza geri dönmüş oluruz. Eğer bu konunun daha fazla ayrıntılarına girecek olursak, hassas bir hale gelecektir. Aslında söylemekte olduğum şey, evrenin bir hakikatidir. O yüzden, burada duracağım. Dünyada gerçekleşen hiçbir şey tesadüfî değildir. Politik meselelere girmek istemediğim için veya sıradan insan toplumuna müdahalede bulunmak istemediğim için ve ben sadece siz uygulayıcılara karşı sorumlu olduğum için, burada duracağım. Konuyu kendi başınıza analiz etmeniz için size bırakmak istiyorum.

Soru: Diğer uygulamaları yapan insanlar sıklıkla egzersiz alanımızda bizi rahatsız ediyorlar.

Shifu: Doğru ve erdemli bir Fa uyguluyorken başkaları tarafından engellenmeseydiniz başarılı olamazdınız. Eğer kimse sizin için problemler yaratmasaydı, xinxing'inizi geliştirmek için gerekli olan ortama sahip olamazdınız. Eğer herhangi bir problem ile karşılaşmasaydınız, uygulamada başarıya ulaşmanız imkânsız olurdu. Burada bir prensip iş başındadır. Fakat bazı uygulayıcılarımız bu gibi engellemelerle karşılaştığı zaman, genellikle Dafa'mız adına problemi savuşturuyorlar. Kendilerini değerlendirecekleri yere, problemleri savuşturmak için Dafa'ya bel bağlıyorlar. Örneğin: "Bu kişi bizim Dafa'mıza zarar vermek için burada!" diyorlar. O olayın sebebi için kendi içlerine bakmıyor veya o olayın niçin gerçekleşmiş olduğunu kendilerine sormuyorlar: "Bunun sebebi bizim bir şeyleri yanlış yapmış olmamız mı? Acaba ben bir şeyleri doğru olmayan bir şekilde mi yaptım? Bu durum bize bir uyarı mı veya bizi test eden bir şey mi?" diye kendilerine sormuyorlar. Gerçek şudur ki, dışarıdan olan kişiler Fa'ya asla etkide bulunamazlar. Bu gibi şeyler, büyük olasılıkla uygulayıcılarımızı geliştirmek için meydana gelmektedir. Bir bölgede, farklı görüşlere sahip olan iki uygulayıcı kavga etmeye başladı. İlk başta bunu, kendilerini geliştirmeleri için yaratmaları gereken bir ortam veya eksik oldukları noktayı bulacakları iyi bir fırsat olarak görmediler. Bunun neticesi olarak da, problemi şiddetlendirdiler ve en sonunda da, olayları sıradan insanların ele aldığı gibi ele aldılar. Dolayısıyla -en azından bu anlamda- sıradan insanların seviyesine düştüler. O yüzden, gelecekte benzer problemler ortaya çıkacaktır, çünkü ben bu sıkıntıyı aşmanızı sağlamak zorundayım. Bunu atlayamazsınız -bunu geçmek zorundasınız. Dolayısıyla, size uygulamanın bu şekilde ilerlediğini söylemiştim: herhangi bir takıntıya sahip olmanıza izin verilmemektedir. Bizler, yıldırım çarptığında bile gerçekten etkilenmeden kalabiliyorsak, göreceksiniz ki, o kişiler kendi başlarına gideceklerdir.

Fakat bir başka durum daha var. Biz insanların karması vardır. Xiulian uygulamak istiyorsunuz, fakat Üç Diyar içerisinde Doğru Meyve Konumuna ulaşmamış olan çok fazla sayıda canlı bulunuyor. Eğer sizinle görmeleri gereken bir hesapları var ise veya herhangi bir geçmiş yaşantınızda onlara bir şeyler borçlanmışsanız, intikam için gerçekten de geleceklerdir. Sizi uygulama yapmaktan gerçek anlamda alıkoymaya çalışır ve size engelleme yaratmak için her türlü yöntemi kullanırlar. Sizi korkutmak için garip şeyler bile yaparlar. Aynı şekilde, etkilenmeden kalmanız gerekiyor. Şu anda xiulian uyguluyorsunuz, dolayısıyla geriye korkacak ne var ki? Asil ve erdemli bir şekilde xiulian uyguluyorsunuz. Dahası, erdemli bir Fa içerisinde xiulian uyguluyorsunuz. Dolayısıyla, o aldatıcı, kötü ruhlu şeyler, size şu veya bu şekilde engelleme yarattıktan sonra, bunu anlamsız bulacak ve gideceklerdir. Onlar, hiçbir şeyi etkileyemezler. Çok sayıda kişi bu gibi şeylerle karşılaştığı için, bu konuya Zhuan Falun'da da dikkat çekmiştim.

Soru: Bir kişinin vücudunun ve ruhunun yok edilmesi ne anlama geliyor?

Shifu: Bu gerçekten de çok korkutucu bir şeydir -inanılmaz derecede korkutucudur! Eğer size bunun detaylarını anlatsaydım, korkunçluğuna dayanamazdınız. Tek kelimeyle çok korkutucudur! İnsanlar sadece tek bir hayatlarının olduğunu düşünürler, fakat aslında bu yaşam süresi, sadece bir uykuda olmak gibidir, çünkü gerçek benliğiniz küçük bir rol oynamaktadır. Fiziksel vücudunuzun kabuğundan dışarı çıktığınız zaman, ışık gibi olduğunuzu ve havada süzülüyor olduğunuzu görürsünüz. Zihninizin tamamen açık olduğunu keşfedersiniz, çünkü o durumda insan beyninin dizginlemesinden kurtulmuş olursunuz. O boyuta girdiğinizde, "zaman" insanların yaşadığı boyuttaki zamandan farklı bir hale gelir. Aynen bir uykudan uyanmak gibidir: aniden, yaşamınız boyunca yaptığınız her şeyin, açık ve net bir şekilde gözlerinizin önünde belirdiğini keşfedersiniz. En küçük detaylar dahi görünür, sanki daha yeni yapmışsınız gibi -o kadar net olacaktır. Beyin bir anda serbest olur. Yapmış olduğunuz tüm iyi ve kötü şeyleri biliyor olursunuz. Sıradan insanlar arasında yapmış olduğunuz o şeyleri, kendinizin yapmadığınızı söyleyebilir misiniz? Sadece reenkarne olup kötü şeyler yapmaya devam edemezsiniz. Tanrılar sizin bütünsel varlığınıza bakarlar, sadece tek bir hayat sürenize değil. Bu nedenle, siz, bir canlı olarak, yapmış olduğunuz her şeyin bedelini ödemek zorundasınız. Bu bir prensiptir. Dolayısıyla, bir kişi kötü şeyler yaparsa, onların bedelini ödemek zorundadır.

Eğer yok ediliş gerçekleşirse, bu tek kelimeyle korkunçtur! Peki, eğer beden ve ruh tamamen yok edilecekse, nasıl yok edilirler? Bu kişinin tüm yaşantısına ait olan somut varlıkların öldürülmesi ve yok edilmesi yoluyla yapılır. Vücudun öldürülmesi anında, kişinin ruhu ve kendisine ait olan canlıların tamamı öldürülür -onlar aynı seviye içerisindeki âlemlerde bulunabilirler. Fakat öldürülmesinin ardından gerçek anlamda ölmemiştir. Sadece o seviyeyi terk etmiştir ve kendisine ait olan daha mikroskobik canlılar hala var olmaktadır. Sonra, daha mikroskobik olan canlılar da aynı anda öldürülürler. Ve kişinin, öldürülme süreci esnasında, karmasını her bir seviyede ödemesi gerekmektedir. Peki, nasıl öder? Yok edilme acısı ile ve çektiği tüm acılar ile öder -aynen Cehennemde her türden eziyeti çeker gibi- kızgın bir demir levha ile dağlanmak gibi. Kısacası, eziyetler yoluyla her şey geri ödenmelidir ve ardından da, seviye seviye öldürülür. Kişinin varoluşu öldürüldükten sonra hala yok olmamıştır, çünkü hala daha mikroskobik parçalardan oluşan kendisine ait canlılar vardır. O seviyelerde bulunan canlılar acı çekmeye devam etmek zorundadırlar, öldürülmeye devam edilmeleri gerekmektedir. Ve bunun ardından, daha da mikroskobik seviyelerde bulunan vücutları acı çekmeye devam etmek zorundadır ve öldürülmeye devam edilmeleri gerekmektedir, ta ki tamamen yok edilinceye kadar. Bu ıstırap, çok ama çok korkutucudur!!! Bazı kişiler: "Öldüğüm zaman yapmış olduğum tüm kötülükler son bulacak" der. Nasıl olur da bu kadar kolay olabilir? Hepsi "son bulmadan" önce, yaptığınız tüm kötülüklerin bedelini ödemek zorundasınız. Fakat o "son bulma" gerçek son bulma değildir: son derece pis bir yere gönderilirsiniz -kozmostaki en pis yere. Tanrıların hepsi insan tükürüğünün en pis şey olduğunu söylerler. Bir balgam kutusunun içerisine yollanırsınız. Hasta bir insanın balgamının pis -en pis şey- olduğunu hissedersiniz. Fakat sizlere söyleyeceğim ki, o, olabilecek bu en pis yerle mukayese bile edilemez. Bu kişi olabilecek en pis yere yollanır, fakat bilinci yerindedir ve oranın pis olduğunu bilmektedir. Böyle bir şey hissetmek nasıl bir şeydir siz bana söyleyin! Orada sonsuza dek kalır ve bir daha asla dışarı çıkamaz. Şu anda o çok korkutucu bir şeydir! Sakyamuni olayı bu noktaya kadar anlatmamıştı. Sadece cehennemden ve cehennemin 18 seviyesinden bahsetmişti. Cehennemin her bir seviyesi, bir önceki seviyesinden daha berbattır. Bazen, bir kişinin Dafa'ya zarar vermesi günahının bedelini, cehennemin 18 seviyesinin yeterli olmayacağını söylerim. Sizlere sadece korkutucu bir şeylerden bahsettim!

Soru: Shifu'nun kitaplarını tercüme etme işine katılacak kadar şanslı kişilerden birisiyim. Shifu Zhuan Falun'da "Qin'i süpüren deli keşişten" bahsediyor. Bu, o kişinin ismimidir yoksa tarihi bir hikâye midir?

Shifu: "Qin'i süpüren deli keşiş" hikâyesi gerçekleşmiş bir olaydır. Hikâye, Hangzhou'daki Lingyin tapınağında geçmiştir. Güney Song hanedanlığı döneminde kötü kalpli bir bakan olan Qin Hui, tütsü yakmak için tapınağa gelmişti. Oradaki bir keşiş Qin Hui'nin üzerine birkaç kez toz süpürmek için süpürgesini kullanmıştı. Yani, yerleri temizlerken Qin Hui tapınağa geldi. Ve o da Qin Hui'nin üzerine doğru toz süpürdü. Qin Hui'nin üzerine sinirden gözleri dönene kadar toz süpürdü. Kendisi başbakan olduğu için, korumalarından keşişi yakalamalarını istedi, fakat sonra keşişin dengesiz olduğunu gördü. Onun deli olduğunu söyleyebilirdiniz ve deliymiş gibi göründüğünü söyleyebilirdiniz, fakat aslında deli değildi. Aslında oldukça mantıklı idi. Geçmişte xiulian uygulama metotları sıra dışıydı. Biz sizden o gibi yolları takip etmenizi isteyemeyiz. Eğer hepiniz çıldırsaydınız, bu toplum sorun yaşardı. O olayda, keşişin vaziyeti, onun uygulama durumundan kaynaklanıyordu. "Qin, Qin Hui anlamına geliyor -Yue Fei'nin ölümünden sorumlu olan Qin Hui" Bu, antik Çin'den bir xiulian hikâyesidir.

Soru: Bir kişi tekrar reenkarne olmadan önce ne kadar bir süre geçmesi gerekiyor?

Shifu: Anladım, yani "Bir kişi tekrar reenkarne olmadan önce, orada ne kadar kalıyor" diye soruyorsun. Seninle bir ilgisi olmayan konular hakkında biraz fazla endişelisin. Bu gibi konular, reenkarnasyondan ve insan dünyasındaki meselelerden sorumlu olan birtakım Tanrılar tarafından düzenlenir. Bütün bunlar, kişinin durumuna göre ve onun karmik durumuna göre gerçekleştirilir. Fakat birtakım belirli durumlar da vardır -bazı kişiler reenkarne olmadan önce uzunca bir süre beklemek zorundadırlar. Bazıları da, kısa bir süre beklerler. Peki neden? İnsanlar toplum içerisine reenkarne olduklarında, genellikle grup olarak gelme eğilimindedirler diye farz edelim. O durumda, rastgele bir şekilde reenkarne olmak yerine, genellikle bir grup olarak gelirler. Aynı grup içerisindeki kişiler, o yaşam süresi içerisinde, kendi aralarında belirli birtakım sosyal ilişkiler biçimlendirirler ve bir sonraki hayatlarında da tekrar toplum içerisinde ilişki içerisinde olmaları ayarlanır. Sıklıkla, sizin grubunuz ile ilgisi olmayan kişilerin sizinle hiçbir alakaları yokmuş gibi görünür. Bu dünyada yaşayan insanların hepsi, toplumdaki bazı kişilerin kendileri ile bir ilgisi olmadığı hissini taşır; fakat diğer bazı kişilerin de onlarla daima bir ilgisi varmış gibi görünür. O kişilerin, onların grubundan birisi olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla, reenkarne olma zamanı geldiğinde, bir grup, genellikle hep birlikte reenkarne olur. Fakat aynı yerde yaşamayabilirler, ayrıca hepsi aynı zamanda gelmez. Siz ilk olarak gelirsiniz, ardından da bir başkası gelir; bazıları yaşlıdır bazıları ise genç. Her neyse, işte bu şekilde gelirler. Buraya gelmenizin ardından, bu yaşam süresinde, ona bir önceki yaşantınızdan borçlu olduğunuz şeyi geri ödersiniz. Olaylar işte bu şekildedir. Eğer eski yaşantısında ona karşı yardımsever idiyseniz, bu yaşamda onun yardımını alırsınız ve size iyi bir şeyler verir. Aynen bu şekildedir. Burada, çok fazla karma biriktirmemiş olan kişilerin reenkarnasyonları esnasında gerçekleşen bazı olaylarından bahsediyorum. Karması çok fazla olan kişiler tekrar insan olarak reenkarne olamayabilirler. Bitki olarak, hayvan olarak ya da herhangi bir madde olarak reenkarne olurlar. Onlar sadece en sonunda yok edilirler.

Soru: Bir kişinin başkalarının karmasını üstlenemeyeceğini söylemiştiniz -kendi çocuklarının karmasını bile. Benim 21 yaşındaki oğlum ahlaki anlamda giderek yoldan çıkıyor. Ona sorumluluk hissi kazandırmak için ne yapmam gerekiyor?

Shifu: İlk önce birinci sorunuzu cevaplayayım. Şu anlama geliyor ki, bir kişi başkalarının hayatını kesinlikle değiştiremez. Siz kendi hayatınızı bile kontrol edemiyorsunuz -değil ki başkalarının hayatı. Bir kişi ne kadar zorlarsa zorlasın, sadece kendi var oluş yolunda yürümektedir. Belki de size bir şeyleri kendi çabanızla elde etmişsiniz gibi görünüyordur, fakat aslında o kaçınılmaz olan şeydir. Eğer zorlamasaydınız, onu elde edemeyecektiniz. Bunun sebebi, ciddi bir şekilde zorlamanızın da sizin normal bir parçanız haline gelmiş olmasıdır ve zamanı geldiğinde o şekilde davranacağınızın kaçınılmaz olmasıdır. Aynı şekilde, eğer çocuğunuzu eğitmiyorsanız veya nasıl davranacaklarını öğretmiyorsanız, bir suç işlemektesiniz. Çocuklar kötü eğitildikleri için kötü şeyler yaptıklarında, ebeveynler, çocukları tarafından üretilen karmanın bir bölümünü paylaşırlar. Fakat eğer çocuk genç yaşlarında eğitilemiyor ise, bu ayrı bir konudur -çünkü her şey önceden belirlenmiştir. Peki, niçin hala onları eğitmeniz gerekiyor? Eğer onlara iyi insanlar olmayı öğretirseniz, artık çok fazla karma üretmeyeceklerdir, yaşam kaliteleri farklı olacaktır ve hatta uygulayıcılar bile olabilirler.

Başka insanların karmalarını ödeme konusuna gelince, bu korkutucu bir şeydir! Çünkü eğer başkalarının karmasını kendinize ekleseydiniz, birkaç gün bile yaşayamazdınız. Karma inanılmaz derecede fazla olurdu -insanların hayal ettiği gibi değildir. Sizlere yüksek seviyeli şeyler açıklıyorum, fakat sıklıkla bunları insani düşünme biçimi ile kavrıyorsunuz. Bu bir işe yaramaz. Çocukların yozlaşmasına gelince ise, onların ebeveynleri olarak bizler, onları iyi bir şekilde eğitme sorumluluğuna sahibiz. Fakat o çocuk zaten artık bir yetişkin haline gelmiştir, kesinlikle dinlemeyecektir. Küçükken onu iyi bir şekilde disipline sokmadınız ve onu şımarttınız. Büyüdüğü zaman yozlaşacağı kaçınılmaz idi. Sanırım, artık onu disiplin altına almak zordur. Eğer sizi dinlerse, ona kibar tavsiye cümleleri söyleyebilirsiniz -eğer dinlemeye gönüllü ise. Sinirlendiğinde hiçbir şey söylememeniz en iyisidir, çünkü o durumda, bir şeyler söylemeniz ona hiçbir şey ifade etmeyecektir, üstelik sizin bile bütün sinirleriniz bozulabilir. Eğer, hiçbir şekilde disiplin altına sokulamıyorsa, bu sizin suçunuz değildir. Fakat geçmişte onu iyi bir şekilde eğitememiş olmamızdan, hala bizler sorumluyuz -bu konuda hiçbir şüphe yok. Eğer insanoğlunun bir sonraki nesilde aynı şekilde devam ederse, daha yaşlı olan kuşak bir günah işlemiş olacaktır.

Eğer bir kişi hala mantıklı olabiliyorsa ve kendisini bulabiliyorsa -yani kişi aklı başında olabildiğinde- okuması için kendisine kitabı verebilirsiniz. Eğer okuyabilirse, hala bir yol olabilir. Geçmişte suç işlemiş olan bazı kişiler, Dafa uygulaması ile hayatlarını düzelttiler. Aynı zamanda, bize katılıp uygulama yaptıkları için bağımlılıklarından kurtulan uyuşturucu bağımlıları da vardır. Fakat sizlere şunu söyleyeceğim: Bağımlılıklarından kurtulmaları için bizim alanımıza uyuşturucu bağımlılarını getirmeyin -bana ait olan Dafa'ya zarar verebilirsiniz. Bizim uygulamamız, insanlar için bu gibi şeyler yapmaz. İnsanlar kendi başlarına kötü şeyler yapmaktadır, dolayısıyla da bunun acısını çekmek zorundadırlar. Sizlere burada şunu söylüyoruz: Bizim Dafa'mızın gücü sınırsızdır, fakat o, insanların xiulian uygulaması içindir. Eğer gerçek anlamda xiulian uygularsanız, o gibi kirli bir bedene ve zihne sahip olmanıza izin vermez. Sizi temizliyor olmamızın sebebi budur. Bu durum, kendinizi fiziksel olarak daha iyi hissedecek olmanız, sağlık sorununuzun yok olacağı veya belki de kötü alışkanlıklarınızın yok olacağı anlamına gelir. Bu gibi sonuçlar doğurabilir. Bu, xiulian amacı ile yapılır, insanları tedavi etmek ya da insanları zehirden temizlemek için değil.

Soru: Dünyadaki her şeyin yaşama sahip olduğunu söylemiştiniz. Peki, niçin bazı insanlar geçmiş yaşantılarında yaptıkları şeyleri hatırlıyor iken az sayıdaki insan da bitki ve hayvan olduğunu hatırlıyor?

Shifu: Çünkü hiçbirini duymadınız. Bu, onların var olmadıkları anlamına gelmiyor. Aslında oldukça fazla sayıdalar. Bazı insanlar, önceki yaşamlarından olan şeyleri hatırlayabilirler, çünkü beyinleri tamamen temizlenmemiştir. Reenkarnasyonları esnasında, beyinleri tam olarak temizlenmemiştir veya hafıza kısmı sıkı şekilde kilitlenmemiştir. Geriye az bir miktar kalmıştır ve geçmiş yaşamları ile ilgili anılara sahiplerdir. Bitkilere gelince, Çin'de Fa'yı öğretmek için seminer verirken, [10 günlük bir okuma-egzersiz süresinin ardından] bazı uygulayıcılar bana deneyimleri yoluyla neler öğrendiklerini yazıp veriyorlardı ve birçok insan bu şeylerden bahsediyordu. Hangi tür bitkiden reenkarne olduklarını biliyorlardı. Fakat sizlere şunu söyleyeceğim: Bu, o kişilerin gerçek benliğinin görüntüsü değildir, sadece belirli bir yaşamlarındaki görüntüleridir. Kişi, yaşam ve ölüm döngüsü esnasında herhangi bir şey olarak reenkarne olabilir. Sizin gerçek anlamda kim olduğunuz, Ruhunuzun ne olduğuna bağlıdır; sadece o, sizin gerçek görüntünüzdür.

Soru: Zhuan Falun'u papazlara ve rahibelere geniş çapta tanıtabilir miyiz?

Shifu: Aslında ben onların hepsini sıradan insanlar olarak görüyorum. Onlar sadece xiulian'de gerçek anlamda başarılı olurlarsa Tanrılar haline dönüşebilirler. Onlar hala insanlardır, sıradan insanlardır. Sadece farklı meslekleri vardır. Ben olaya bu şekilde bakıyorum. Fakat netice itibarı ile onların mesleği xiulian ile bağlantılıdır; o yüzden de din onlar için bir engeldir. Bu kişiler dinlerine inatla tutunuyorlar ve bundan kurtulmayı başaramıyorlar -bu durum onların Dafa'yı edinmeleri önündeki en büyük manidir. Fakat onlara, Fa'nın prensiplerini söylemenin herhangi bir yolu yoktur. Eğer kalpleri evrenin bu sınırsız Fa'sı tarafından oynatılamıyor ise, artık onlarla canınızı sıkmanız gerekmiyor. Ve bir başka büyük engelleri daha bulunuyor: Dafa'nın kitabını dahi okumuyorlar. Bu konuyu ele almak zordur. Bu, onların en büyük engelidir. Peki, bu engeli yok etmenin bir yolu var mıdır? Onlarla konuşabilirsiniz. Eğer söylediklerinizi anlayabilirlerse, sizi duyacaklardır. Eğer söylediklerinizi anlamaya gönüllü olmazlar ise, yapabileceğiniz bir şey yoktur.

Soru: Hayvanlar cennete gidemiyorlar. Dolayısıyla göksel cennetlerde hayvanların olmaması gerekiyor. Bu düşünce doğru mudur?

Shifu: Ben bir şeyler ortaya atmaya çalışmıyorum; ben kozmosun Fa'sının prensiplerini ve kozmosun gerçek durumunu öğretiyorum. O yüzden, zihniniz bu konuda net olmalıdır. Hayvanların cennete gitmesi katı bir şekilde yasaktır. Eğer göksel cennetlere gitmek isterlerse, insan olarak reenkarne olmaları ve oraya gidemeden önce, xiulian uygulamaları gerekmektedir. İnsanlar da cennete gidemezler -onlar da xiulian uygulamak zorundadırlar. Peki, o zaman göksel cennetlerde hayvanlar var mıdır? Evet vardır. Onların hepsi uysal ve iyi hayvanlardır. Filler ve aslanlar vardır, aynı zamanda ejderhalar ve anka kuşları da vardır. Onlar, insan dünyasındaki hayvanlar ile mukayese edilemezler -onlar Tanrıdırlar; aynen Doğu'da inanılmış olan ejderhalar gibi. Fakat aynı zamanda başka organizmalar ve hayvanlar da vardır; onların büyük çoğunluğu o boyutlarda doğmuştur. Onlar, o seviyede bulunan canlılar için Fa tarafından yaratılmış ve o seviyelerde bulunan yüksek-seviyeli canlıların ortamlarını zenginleştirmek için yaratılmışlardır. Fakat aynı zamanda Dünya'dan gitmiş olanlar da vardır, fakat oraya xiulian uygulayarak gitmemişlerdir. Bazı Budaların cennetlerinde hayvanlar bulunmaktadır. Peki, onlar oraya nasıl gittiler? Başka yollar vardır. Örneğin oraya, Budaların sunmuş olduğu kurtuluş yoluyla gitmiş olabilirler, fakat onlar dünya üzerindeyken hayvan dışında bir şeyler olabilirlerdi. İnsan olabilirlerdi örneğin. Bu konunun ayrıntılarına girmeyeceğim. Yani bir başka deyişle, bu gibi Tanrısal konuları düşünmeyi kesmelisiniz. Onların sizin uygulamanız ile hiçbir ilgisi yoktur. Xiulian esnasında, kötü düşüncelerinizi terk etmek için acele etmek zorundasınız. Sıra dışı bir insan haline gelmeniz gerekiyor, kendinizi çok daha iyi bir insana dönüştürmeli ve en sonunda da bir Tanrının standardına ulaşmalısınız.

Soru: Ana ruh hangi boyutun içerisindedir? O, her bir boyutta bulunan vücutları eş zamanlı bir şekilde mi kontrol ediyor?

Shifu: Bu doğru. Fakat tamamen bu şekilde değildir, çünkü sıradan insan toplumu tarafından şaşkına çevrilmiş ve bloklanmış olan kısmı tam olarak rol oynayamaz.

Bence bu Fa konferansı büyük bir başarı elde etti. Deneyimlerinizi ve anlayışlarınızı paylaşırken, genellikle yukarıda dinliyordum. Bu konferansta, Avrupalı beyaz uygulayıcıların gelişimlerinin hızlı olduğunu ve Fa ile ilgili anlayışlarının derin olduğunu gördüm. Bu daha önce asla olmamıştı -bu göz kamaştırıcı. Bir başka deyişle, bu Fa konferansı tamamen başarılı oldu ve amacına ulaştı. Bu konferansın [en azından şu anki uygulayıcılarımızın arasında] Fa çalışmasında bir artış eğilimi yaratacağını düşünüyorum. Bu Fa'nın değerini daha da fazla bileceksiniz ve bununla birlikte, bu Fa'yı yayacak ve daha fazla insanın bu Fa'yı öğrenmesini sağlayacaksınız. Bu Fa'nın kıymetinin giderek daha fazla farkına varıyorsunuz ve bunun sebebi de, süreklilik gösteren uygulamanız ve gelişiminiz yoluyla Fa'nın farklı seviyelerdeki prensiplerini anlıyor olmanızdır. Bu durum, Fa'nın ne olduğunu anlamanızı sağlıyor. Fa'ya daha fazla çalıştıkça, onun bir o kadar daha değerli olduğunu göreceksiniz. O yüzden, bizim gelişimimizi en iyi sağlayacak olan şey, kitabı çok okumaktır. Kitabı çok fazla okumak, en hızlı şekilde gelişmemizi sağlar.

En başlangıçtan bu yana, burada oturan uygulayıcılarımızın her biri, gerçekten de dikkatli bir şekilde dinleyebildiler; gerçekten düşündüler ve konuları kendileri ile ilişkilendirdiler. Bu mükemmel. Ben aynı zamanda şunu da ümit ediyorum ki, bu Fa konferansı yoluyla yakın gelecekte çok daha hızlı gelişim göstereceksiniz -bu Dafa'nın gücü ve Dafa konferansının gücü ile birlikte, çok daha hızlı ilerleyeceksiniz. Sizi bir dahaki sefere gördüğümde elbette ki, daha fazla kırıp geçmiş olacak ve daha büyük değişimlerden geçmiş olacaksınız. Bunu söylemeye gerek bile yok, buna şüphe yok. Sadece giderek artan bir şekilde gelişebilir ve Tamamlanmaya biraz daha yaklaşabilirsiniz.

Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum, çünkü zaten çok konuştum. Hepiniz -özellikle de eski uygulayıcılar- ne yapacağını biliyor. Umuyorum ki, Fa çalışmanızı, işinizi, sıradan insanlar arasında yaptığınız diğer işlerinizi dengeleyebilirsiniz. Umuyorum ki, asil ve erdemli bir şekilde xiulian uygular ve kısa bir zaman içerisinde Tamamlanmaya ulaşmak için azimle çabalarsınız.